SEVGİLİ okuyucularım, 23 Aralık 1930 Cumhuriyet tarihinde en önemli günlerden biridir.
O korkunç günde İzmir’in Menemen ilçesini basan bir yobaz güruhu kendilerini mehdi ilan etmiş, karşılarına dikilen iki bekçi ile asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı şehit etmişti.
Kubilay’ın başını bıçakla kesip gövdesinden ayıran yobazlar daha sonra kanını içmiş, kesik başı bir sopaya takıp Menemen’de gezmişlerdi.
Atatürk Türkiyesi’nde iğrenç bir olay yaşanmıştı. O zaman AB falan yoktu! Kurulan Harp Divanı yobazlara gereken cezayı verdi. Çoğunun yaşamı idam sehpasında noktalandı.
Bu korkunç olay her yıl 23 Aralık günü Menemen’de milletin katılımıyla düzenlenen törenlerde lanetlenir. Bu yıl da aynı şey olacak. (Ben de burada geleneksel Kubilay yazımı bir kez daha yazacağım.)
Cumartesi günü başta "gavur İzmir!" olmak üzere ülkemizin dört bir yanından gelecek on binlerce Atatürkçü, laik, çağdaş insanımız yine Menemen’de toplanıp gövde gösterisi yapacak.
Bizi yöneten ilkel kafalara "Biz ölmedik, varız, vatanın ve devrimlerin bekçisiyiz" mesajı bir kez daha verilecek. Cumartesi günü Menemen’de olun.
TRT-3 REZALETİ
MECLİS yayınlarını yayınlamakla yükümlü olan TRT-3, canlı yayını sansür etti. Kimin adına?.. Hangi yetki ve kimden alınan emirle? Meclis oturumunda kavga çıktı, tartışma oldu, yayın durduruldu.
"Tartışma veya kavga çıkarsa yayın durdurulur" diye bir kural mı var?
TRT-3 ayrıca "şeyini şey ettiğimin şeyi" Bülent Arınç ve öteki AKP’lilerin konuşma ve propaganda kürsüsüne dönüştü. "Meclis saati" adı altında bunlar ekrana çıkarılıyor, kendi reklamlarını yapmalarına devlet kuruluşu TRT tarafından resmen çanak tutuluyor.
Bu kanalın kuruluş amacı sadece Meclis yayınlarının ekrandan verilmesidir. Hiç kimsenin emellerine alet edilemez.
Her tarafı sapır sapır dökülen TRT’nin bir tek eksiği vardı, o da Meclis’ten yapılan canlı yayınları bile sansür etmekti! Onu da başaran bu kafaları gerçekten kutlamak (!) gerekiyor.
METRES
TÜRKİYE Cumhuriyeti, şu küçültücü AB ilişkilerinde her şeye benzetilmişti. Bir tek eksik vardı, onu da yabancılar tamamladı!
Metres!
İngiliz The Guardian gazetesinde iki gün önce Türkiye ile ilgili bir yazı çıktı: "AB masasında yakın gelecekte Türkiye için yer görünmüyor. Sonuçta Türkiye, bir gün asla çalmayacak olan kilise çanlarını bekliyor."
Yazıda bir örnek veriliyor: "AB, Türkiye konusunda hem metresini kaybetmek istemeyen, hem de metresiyle evlenmek istemeyen bir adama benziyor." Yalan mı!
Bizim Dışişleri Bakanı psikiyatri uzmanı Prof. Dr.Abdullah Gül ise yaşadığımız hezimetler sonrasında dün Ankara’da teşhisi şak diye koyuyor: "AB kendi içinde bir bunalım yaşamaktadır!"
Ülkemizi, devletimizi, milletimizi bu duruma düşürenler acaba utanıyor mu?
ELEŞTİRİ!
BAZEN okurlarımdan "ilginç" eleştiriler alırım.Hele din tüccarları, din baronları, türban sömürücüleri, halkın din duygularını kullanıp kişisel ve siyasal çıkar elde edenler için bir şey yazmışsam, bu kesimden "düzeyli" eleştiriler gelir. Bazıları cennet ve cehennemden söz eder, bazıları mezarda cesetleri yiyen yılanlardan çıyanlardan... Onlar bizi "Allahsız kitapsız" olarak görür! Bu kafaların nasıl çalıştığını anlamak mümkün değildir.
Dün Almanya’dan Ahmet Gelesin tarafından gönderilen mesajı size aynen iletiyorum:
"Senin insanlıkla alakan kalmamış konyadaki hastane olayını nasıl çarpıtdığınız belli oliyor çünki çalıştığın gazete ve topunuz islam düşmanısınız. dünki millet vekillerinin inceleme sonucu öyle bir şeyin olmadığını açıklediler sen halen yalan ve iftiraya devam ediyorsun çünki senin piskolijin bozulmuş islam denince senin asabın bozuliyor ve bir gün sanada hisap sorulecak senin gibilerin ancak patrunun köpekliğini yapar sana yakışan budur. Senle gazeten bir birinizi tamamlıyorsun. Yalaciler iftiracılar şantajcılar."