Paylaş
Dünkü gazetelerde, 13 Mayıs 1999 tarihli bir gazeteden alıntılar vardı. Akit isimli dinci gazete, o günkü nüshasında Ahmet Taner Kışlalı'ya ‘‘dokuz sütun’’ ayırmıştı. Manşet şöyleydi:
‘‘Zorba Kemalist gemi azıya aldı.’’
Sayfanın sol tarafına Ahmet'in bir resmini koymuşlardı. Resmin üzerinde ise siyah kalın çizgilerle kocaman bir çarpı işareti vardı.
Çarpı işaretinin üzerinde ‘‘Yuh pişkin zorba’’ yazıyordu.
Şimdi soruyorum:
Bu bir insanı hedef göstermek değilse, nedir?
Bir bilim adamına yazdığı yazılar nedeniyle hakaret ediyorsunuz, onu zorbalıkla suçluyorsunuz ve resminin üzerine bir çarpı işareti koyuyorsunuz.
Anlamı: ‘‘O artık yok!’’... Ya da ‘‘Olmayacak!’’...
Çarpı işaretinin gereği, birkaç ay sonra birileri tarafından yerine getiriliyor!
Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday, sıkmabaşlı bayan avukata karşı tavrı nedeniyle bu gazete tarafından günlerce hedef gösterilmiş ve sonunda bir meczup tarafından öldürülmüştü.
Bu gazete sürekli olarak insanları hedef gösteriyor. Hakaret ediyor, tehdit ediyor, sövüyor, iftira atıyor.
Ama kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Nerede bu ülkenin hukukçuları, nerede yöneticileri?
İnsan yaşamı bu kadar ucuz mu?
Memlekette hukuk yok, bunlarla ilgilenecek hukukçu yok.
Bu gazetenin künyesine bakarsınız, örneğin Ankara bürosu telefonları yoktur. Bilinmeyen aboneler servisinde kayıtlı değildir. Bu nasıl iştir?
Künyede sahibinin de adı yoktur.
Her gazete, yayınlandığı ilin valiliğine ‘‘mevkute beyannamesi’’ vermek zorundadır. Bu bilgilerin orada olması ve gazetede her gün yayınlanması gerekir.
Demek ki İstanbul Valiliği'nde birileri, bu gazeteyi açıkça kollamakta ve bu yaptıklarına göz yummaktadır.
Bunları burada defalarca yazdım ama ses çıkmadı.
***
Ahmet Taner Kışlalı'dan ‘‘Kemalist zorba’’ diye söz edeceksin, resminin üzerine çarpı işareti koyup birilerine ‘‘Bu iş bitmiştir... Ya da bitecektir’’ mesajını vereceksin.
Nice insanımızın evinin resmini basacaksın, telefon numaralarını açıklayacaksın, tehdit edeceksin, hakaret edeceksin...
Ve onlar bir gün öldürülecek!
Ne ilginç rastlantılar!
Bu gazetenin dünkü nüshasında, manşet aynen şöyle atılmıştı:
‘‘Kontrgerilla’’
Ahmet Taner Kışlalı'yı kontrgerilla öldürmüştü.
Alt başlıkta ise ‘‘Uğur Mumcu benzeri militan bir Kemalist öldürüldü’’ deniliyordu.
Ortada acı bir ölüm vardı ve adamların dili bunu bile paylaşmaya varmıyordu.
***
1908 yılında 2. Meşrutiyet ilan edildi. Hemen ardından Derviş Vahdeti isimli bir İngiliz ajanı tarafından şeriatçı bir gazete yayınlanmaya başlandı. Bu meczubun gazetesinde ‘‘Din elden gidiyor’’ yaygarası koparılıyor, Müslümanlar ayaklanmaya çağrılıyordu.
Bir gün ayaklandılar ve İmparatorluğun başkenti İstanbul'u ele geçirmeyi başardılar. Sokakta gördükleri milletvekillerini, üniformalı subayları ve kendilerinden olmayan herkesi öldürmeye başladılar.
Selanik'ten Hareket Ordusu yola çıkarıldı. Trenle İstanbul'a gönderilen ordu güçleri isyanı bastırdı ve suçluları idam sehpalarında sallandırdı.
Ama iş işten geçmiş, şeriatçı Volkan Gazetesi'nin ‘‘Din elden gidiyor’’ yaygarası sonucunda kardeş kardeşi kesmişti.
Kıbrıslı bir İngiliz ajanı olan Derviş Vahdeti'nin şeriatçı gazetesi Volkan, amacına tek taraflı ulaşmıştı. Bu herif de idam edilenler arasındaydı.
***
Bazen birileri ortaya çıkar, gazete, radyo, televizyon kurar ve buralardan Allah adına, Peygamber adına, din adına yayın yapıp kitleleri kızıştırmaya başlar.
Müslümanları, müminleri sömürür, onların din duygularını gıdıklar. Söylem hep aynıdır:
‘‘Din elden gidiyor.’’
Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi göstermiştir ki, bu kışkırtıcıların pek çoğu yabancı ülkelerin ajanıdır. Başka ülkeler adına çalışan, dinimizi kullanarak köşeyi dönen ve malı götüren uyanıklardır.
Hep birilerini hedef gösterirler. Örneğin 31 Mart Ayaklanması'nda mebus olan Hüseyin Cahit (Yalçın) Bey'i hedef göstermişler, ancak yobazlar Meclis binası önünde onun yerine yanlışlıkla başka birini, Lazkiye mebusu Aslan Bey'i öldürmüşlerdi.
Cumhuriyet döneminde, 1925 yılında Kürtçü-İslamcı ayaklanmanın başı olan Şeyh Sait bir İngiliz ajanıydı. Bunu artık İngiliz belgelerinden biliyoruz. Musul bu ayaklanma nedeniyle elimizden uçup gitmişti.
***
Yıl 1909... Volkan Gazetesi ve ‘‘Din elden gidiyor. Şeriat isterük’’ çığlıkları... Aradan tam 90 yıl geçmiş ve aynı filmi ülkemizde belki bininci kez izlemeye devam ediyoruz. Senaryo aynı, figüranlar değişik.
Tek fark, şimdi gazetelerinde insanların üzerine çarpı işareti (X) konuluyor...
Ve onlar, tıp deyimiyle bir süre sonra (X -eks) oluyorlar. Öldürülüyorlar. Ne ilginç rastlantılar!
Paylaş