Kim çıkarmış?

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sevgili okuyucularım, dünkü yazımda size ilginç bir olay anlatmıştım. Büyük Atatürk, 1933 yılında okuyacağı Onuncu Yıl Nutku'nun son bölümlerine kendi el yazısıyla iki cümle yazmıştı:

‘‘Bu söylediklerim hakikat olduğu gün senden (Türk milletinden) ve bütün medeni beşeriyetten (insanlık aleminden) dileğim şudur:

Beni hatırlayınız...’’

Sonra bu iki cümlenin üzerini çizmiş ve Nutuk'ta okumamıştı. Ben de, bunu niçin yaptığını bilmediğimi belirtmiştim.

* * *

Dün bu konuyu büyük üstadımız, büyük tarihçimiz Cemal Kutay Beyefendi'ye sordum.

Bana anlatmasını istirham ettim.

Lütfedip anlattı.

Burada size birkaç cümle ile bile olsa, Cemal Kutay büyüğümüzden söz etmek isterim.

Kutay, 90 yaşında. Halen çalışıyor ve kitap yazıyor. Dile kolay, yayınlanmış tam 173 kitabı var. Bunların çoğu yakın tarihimizle ilgili belgeseller. Örneğin geçenlerde 31 Mart irtica ayaklanmasıyla ilgili bir kitabını okudum ki, gerçekten muhteşemdi.

O kitabı bana yaşlı dostum, yakın geçmişin en büyük siyasetçilerinden Osman Bölükbaşı vermiş ve mutlaka okumamı istemişti.

Evet, Cemal Kutay tam 173 kitap yazmış.

Elindeki inanılmaz tarih arşivi, başka hiç kimsede yok.

Kutay bir tarih hazinesi, en büyük Atatürkçü.

* * *

Dün konuşurken söyledi. 173'üncü kitabı henüz basılmış. Adı şöyle:

‘‘Atatürk'ün Beraberinde Götürdüğü Hasret. Türkçe İbadet.’’

Kendisini geçtiğimiz cuma gecesi Hulki Cevizoğlu'nun programında izlemiş ve bu konuda söylediklerine hayran kalmıştım. Anlamadığımız bir dilde ibadet ediyorduk.

Adam Arapça'da faizin haram olduğunu okurken, biz belki duygulanıp ağlıyorduk... Çünkü Allah'la Türk'ün arasına hiç bilmediğimiz bir yabancı dili, Arapça'yı sokmuşlardı. İbadetimizi bilmeden, anlamadan yapıyorduk ve bu durum din tüccarlarının bizi daha beter sömürmesine yarıyordu.

Cemal Kutay büyüğümüz, bana son kitabından bir tane imzalı göndereceğini söyledi... ‘‘Şeref verirsiniz’’ dedim ve sordum:

‘‘Kitap piyasaya çıktı mı?..’’

‘‘Param yok ki piyasaya vereyim’’ dedi... Ve anlattı:

‘‘Sadece üç bin adet bastırabildim. Bunu piyasaya versek, paranın yarısını dağıtıcılar ve kitapçı dükkanları alacak. O yüzden adreslere posta ile göndermeye karar verdim. Yakında göndermeye başlayacağım...’’

Türkiye'deki yayıncılık düzeni, 90 yaşındaki koskoca tarihçimizi nelerle uğraşmak zorunda bırakıyor.

Ancak tahmin ediyorum, bu kitap bizler tarafından okunup kamuoyuna duyurulduktan sonra epey yankı uyandıracak.

* * *

Evet, konudan biraz ayrılmıştık. Şimdi yeniden Onuncu Yıl Nutku'na dönelim. Atatürk, üzerini sonradan çizip, okumaktan vazgeçtiği ‘‘Beni hatırlayınız’’ cümlesinden niçin vazgeçmişti?

Cemal Kutay üstadımız anlatıyor:

‘‘Atatürk, nutuk metnini el yazısıyla yazmıştı. Bir gün tarihçi Hikmet Bayur'a okuttu. Bayur, Atatürk'ün en güvendiği ve değer verdiği insanlardan biriydi. Bu güvene layık olduğunu, onun ölümünden sonra da defalarca kanıtlamıştır...’’

Hikmet Bayur metni okuyor, ama sıra o cümleye gelince içi burkuluyor... ‘‘Beni hatırlayınız...’’ Ve okuyup bitirdikten sonra şöyle diyor:

‘‘Gazi Hazretleri, eğer izin verirseniz bir şey söylemek istiyorum. Bu cümle bir vedayı hatırlatıyor. İnsanlar elbette fanidir, ama böyle mutlu bir günde, Cumhuriyet'in onuncu yılında, milletin kalbini bir veda acısıyla yakmayınız...’’

Hikmet Bayur, işin sonrasını da Cemal Kutay'a kendi anlatmış:

‘‘Benim bu sözlerimden sonra düşündü... Yüzüme uzun uzun baktı ve aynen şöyle dedi:

‘‘Bu söylediğin doğrudur. Ben bu cümleyi kaldıracağım. Ama bunu bana kaldırttığın için ileride, ben öldükten sonra inşallah pişmanlık duymazsın...’’

Kutay üstadımız diyor ki ‘‘Sanki daha sonra olacakları taaa o günden biliyor gibiydi.’’

* * *

Bir Cumhuriyet Bayramı'nı daha coşkuyla kutladık. Anıtkabir'de dün tam anlamıyla bir insan seli vardı. Cumhuriyet kuşakları, ellerinde Türk bayrakları ve çiçeklerle Atatürk'ü ziyaret ediyorlardı.

Aynı insan seli orada 10 Kasım günü de oluşacak.

Türk milleti, bu ülkeyi bölüp, parçalamayı amaçlayanlara, ortaçağın karanlıklarına sürüklemek isteyen gafillere tepkisini bir kez daha gösterecek.

Vatanı kurtaran aslanlarına, şehitlerine, gazilerine, Kurtuluş Savaşı'nın asker ve sivil kahramanlarına sövenleri hiçbir zaman affetmeyeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları