KUZEY Irak’ta kaçırılan, boğazı kesilerek ya da kurşunlanarak öldürülen Türk şoförlerin dramını her gün yaşıyoruz. İslamcı terör örgütleri bu işi artık açıktan yapıyor, cinayetler banda alınıp televizyon kanallarına satılıyor.Kaçırılan Türk şoförler ve başka yabancılar, kurbanlık koyun gibi kesiliyor, öldürülüyor. Bu vahşete kim dur diyecek? Bu garibanların işverenleri, patronları var. Bunlar Kuzey Irak’ta iş almış. Büyük paralar kazanıyorlar. Bazıları ihale almış, bazıları yöredeki Amerikan şirketlerine ve Amerikan ordusuna mal götürüyor. En son Kızılay konvoyu ve gazeteci arkadaşlarımız saldırıya uğradı. Konvoya ateş açıldı, görevliler ve Türk gazeteciler yaralandı. Teröristlerin elinde şu anda bile en az 10 Türk şoförü rehin. Bir süre sonra ya serbest bırakılacaklar ya da öldürülecekler. ***Türk devleti yanı başındaki Kuzey Irak’ta önlem alamıyor. Vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlayamıyor. Bunu artık kabullenmek zorundayız. Onların canı Allah’a emanet. Peki ama bu durumda işveren-patron takımı ne yapıyor? Onlar bu nakliye ve ihale işlerinden büyük olasılıkla iyi para kazanıyor. Ama onların can derdi yok. Olan gariban şoförlere oluyor. Türkiye’de her gün bir matem. Öldürülen şoförlerin ardından yakılan ağıtlar...Bu patronların vicdanı sızlıyor mu? Bilemem!Ortalıkta acı bir durum var. Birileri, birilerinin canları üzerinden para kazanıyor. Peki bu durumda ne yapmalı? Vatandaşımızı nasıl korumalı? 1- Türk güvenlik güçleri Kuzey Irak’a girer, Türk kamyonlarının geçtiği yollarda ve gittiği yerlerde gereken önlemleri alır. Bu çok zor. Kendi Kızılay ekibini bile saldırıdan koruyamayan bir ülke hangi kamyonu, hangi konvoyu koruyacak? Ayrıca buna ABD ve AB de izin vermez. Kişiliksiz, teslimiyetçi dış politikanın ve dışarıdan yönetilen ülke olmanın üzücü sonucu. 2- Durum düzelene kadar Türk firmaların Kuzey Irak’ta iş yapması ve mal taşıması yasaklanır. Bunun da ekonomik bedeli ağır olur.3- Bu koruma görevini, Kuzey Irak’ı fiilen yöneten ABD’nin yerine getirmesini isteriz. Bizim açımızdan daha da aşağılayıcı bir durum ortaya çıkar da, ABD’nin kabul edip etmeyeceğini bilemeyiz. ***Dikkat ediniz, Kuzey Irak’ta her gün öldürülen vatandaşlarımız konusunda aynen AKP iktidarının zina konusunda düştüğü durum gibiyiz. Aşağı tükürsek sakal, yukarı tükürsek bıyık! Ama acı gerçek değişmiyor: Orada yapılan ticaretin ve elde edilen parasal kazancın ardında, fakir fukara insanlarımızın kanları, canları var. Bu işin ne olacağı, nasıl sonuçlanacağı, daha kaç şoförümüzün kaçırılıp öldürüleceği bilinmiyor. Bilinen tek şey, ekranlarda gördüğümüz korkunç manzara: Yere diz çöktürülmüş, başına silahlar, kamalar ve palalar dayanmış, ellerinde Türk kimlikleriyle bizim masum, günahsız, ekmek parası peşinde koşan vatandaşlarımız. Tepelerinde yüzleri kapalı İslamcı teröristler... Bazıları Türk, bazıları Arap. Az sonra kafaları mı kesilecek, başlarına kurşun mu sıkılacak, yoksa serbest mı bırakılacak, belli değil. Bazen kafa kesiliyor, kanlar fışkırıyor, ekranlar bu görüntüyü karartılmış olarak vermek zorunda kalıyor. Bu konuda ne yapmalıyız? Nasıl bir çare bulmalıyız? Hiç kimse bilmiyor. Devlet bir şey yapamıyor, hükümet aciz durumda.Hep yazıyorum, söylüyorum... Türkiye Cumhuriyeti içeride ve dışarıda hiç böyle durumlara düşmemişti. Vatandaşlarının hem de yanı başında böyle kaçırılmasını, öldürülmesini çaresizlikle izlemek zorunda kalmamıştı. Ama devletin hakkını yemeyelim!.. Kuzey Irak’ta son olarak kaçırılan Türk şoförler konusunda Irak makamlarına nota vermişiz! Irak makamlarının gücü ve yetkisi olsa, sözü geçse, kendi başkentindeki katliamları önler. Kelin merhemi olsa kendi başına sürer!