İşte basın özgürlüğü!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Sevgili okuyucularım, dünkü Hürriyet'in arka sayfasında, geçtiğimiz haftalarda iğrenç bir saldırıya uğrayıp ölümden dönen İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal'ın bir fotoğrafını gördünüz. Bu fotoğraf önceki gece geç saatlerde çekildiği için erken baskılarımızda yoktu. Masada Birdal, onun avukatlığını yapan biri ve Kültür Bakanlığı eski müsteşar yardımcısı olan Gülşen Karakadıoğlu isimli bir hanım oturuyor.

Gazeteciler Birdal'ı lokantada görünce fotoğraf çekmek istiyorlar... Çünkü bu bir haberdir. Fotoğraf çekiliyor. Ancak yanında bulunan şahıslar filmi almak istiyorlar. İtiş kakış oluyor. Lokantanın personeli ve orada bulunanlar da gazetecilerden yana tavır koyunca filmi alamıyorlar.

Şimdi burada işin ‘‘ilginç’’ yanına değinmek istiyorum.

Bunlar ülkemizde ‘‘insan hakları’’ savunuculuğu yapan kimselerdir. ‘‘Demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü’’ denildi mi, laf ebeliğini kimseye bırakmazlar. Bu kavramların ‘‘şampiyonu’’ onlardır!

Ama bütün bu kavramlar, onların işine geldiği sürece vardır. Önceki gece bunun somut örneği yaşandı. Güzel bir gece geçirmek için lokantaya gelmişler, yemek yiyip rakı içiyorlar. Dünyanın neresinde olursa olsun, bu bir haberdir.

Sen kamuoyuna mal olmuş bir insansın. Böyle bir ortamda elbette fotoğrafın çekilir. Niçin itiraz ediyorsun, filmi niçin aldırmak istiyorsun, yanındakiler niçin itiş kakışa giriyorlar?

İşine gelen ortamlarda fotoğraflar çektireceksin, söyleşiler yapacaksın, gazetelere her türlü açıklamayı yapacaksın. Hastanede hasta yatağında yatarken bile medyaya konuşacaksın. Ama iş lokantaya gelince, fotoğraf çekmek isteyenlerin üzerine yanındakiler gelecek, filmi ellerinden almaya kalkışacak!

Nerede kaldı senin savunduğun ‘‘demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, fikir özgürlüğü’’ kavramları?

Orada ayıp bir şey mi yapıyorsun? Korktuğun, çekindiğin bir şey mi var? İyileştiğinin görülmesini istemiyor musun?

Türkiye'de birileri, kamuoyunun gözünü böyle çifte standartlarla boyamaya çalışıyor. İşte en son somut örneği!

AFERİN OĞLUM DOĞU ERGİL!

Ülkede Gündem Gazetesi'nin 4 Temmuz 1998 tarihli nüshasının birinci sayfasında kocaman bir haber:

‘‘Doğu Ergil, TOSAV'ı dolandırdı.’’

Vay be! Türkiye'de paralı Kürt raporları hazırlayan koskoca Prof. Doğu, başkanı olduğu vakfı hiç dolandırır mı? Daha önce de işadamı Ali Haydar Veziroğlu'nu dolandırdığı iddia edilmişti. Doğu'yu çekemeyenlerin iftirasıdır!

Doğu önümüzdeki haftalarda Amerika'ya gidip ünlü Kürtçülerle birlikte Kürt toplantısına katılacak. Şimdi bu Kürtçü gazetenin Doğu'ya yaptığı ayıp değil mi?

Gazetede yer alan haber şöyle:

‘‘Doğu Ergil'in TOSAV'ı 17 milyar dolandırdığı iddia edildi. Kendisine Ankara'da 17 milyarlık ev aldığı bildirilirken, Amerika'daki çeşitli kuruluşların Ergil'le ilgili gizli bir araştırma başlattığı öğrenildi.

Konuyla ilgili görüştüğümüz bir TOSAV yetkilisi, Ergil'in zimmetine para geçirdiğini doğruladı. ‘Kendisine villa almış. Daha önce de Ali Haydar Veziroğlu'nu dolandırmıştı' dedi.’’

Aferin oğlum Doğu, aferin!

DGM BAŞSAVCISI

Bay Erbakan’ın Suudi Arabistan'da yaptığı konuşmanın kaseti ele geçti. Erbakan konuşmasında açıkça suç işliyor. Bu konuda soruşturma açılıyor. Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel soruşturmayı başlatmışken, birdenbire birileri devreye giriyor. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu bir genelge yayınlayıp eski başbakanlar hakkında soruşturmaların başsavcılar tarafından yapılmasını istiyor.

İşte o zaman anlaşılıyor ki, Ankara DGM Başsavcısı Cevdet Volkan, Bay Erbakan hakkında takipsizlik kararı verecektir! Nitekim beklenen oluyor. Cevdet Bey, Bay Erbakan‘‘zamanaşımı’’ gerekçesiyle kurtarıyor. Hem de birkaç günle!

Oysa Anayasa'nın Yasama Dokunulmazlığı başlıklı 83. maddesi açık:

‘‘Üyelik (milletvekilliği) süresince zamanaşımı işlemez.’’

***

Mustafa Kemal Gençlik Vakfı'nın yöneticileri olan Cumhur Erdin ve Ergün Poyraz, dün bu karara karşı itirazlarını yazılı olarak İstanbul DGM Başsavcılığı'na gönderdiler.

İtiraz yerinde görüldüğü takdirde, Bay Erbakan yargılanacak.

Her şey iyi de, Ankara DGM Başsavcısı Cevdet Volkan, bu takipsizlik kararını verirken acaba Anayasa'nın 83. maddesini bilmiyor muydu?

Bir açıklama yapıp kamuoyunu bilgilendirmesi dileği ile!..

MEHMETÇİK VAKFI'NA DESTEK

Panda dondurmalarını üreten şirketin genel müdürü Vedat Bahar'dan bir mektup aldım. Ürünlerinin satış getirisinin yüzde 5'ini Mehmetçik Vakfı'na bağışlama kararı almışlar ve bu konuda sözleşme imzalamışlar.

Geçtiğimiz haziran ayında gazilerimiz için Hyatt Regency Oteli'nde bir moral gecesi düzenlemişler, vakfa 5 milyar lira tutarında ilk bağışlarını yapmışlar. Bahar, mektubunda şöyle diyor:

‘‘Panda, gazilerimize her türlü desteği sağlamak amacıyla kurulan Mehmetçik Vakfı'na bir katılımda bulunmayı amaçlıyor. Bunun diğer kuruluşlar tarafından da benimsenmesi en büyük dileğimizdir.’’

Gerçekten de güzel bir olay başlatmışlar. Kendilerini kutluyorum.













Yazarın Tüm Yazıları