PEK çok ilimizden daha büyük olan Karadeniz Ereğli ilçesinin belediye başkanı Halil Posbıyık’tan dün aldığım faksı size aynen iletiyorum. Din tüccarlarına, din sömürücülerine örnek olmasını diliyorum:
‘3 Kasım tarihli köşe yazınızı okuduk. Ramazan yardımları adı altında yapılan din sömürüsü konularında benim de söyleyeceklerim var.
Karadeniz Ereğli’de 11 yıldır belediye başkanı olarak görev yapıyorum. Göreve başladığım yıl itibarıyla ramazan ayında diğer il, ilçe ve beldelerde yapılandan farklı bir uygulama başlattık.
Muhtarlar aracılığı ile mahallelerde gerçek ihtiyaç sahiplerini tespit ettirdik. Zabıtalarımız denetlediler.
Büyük bir mutfak kiraladık, işadamlarımızı, hayırseverlerimizi harekete geçirdik. Kimi bir çuval pirinç verdi, kimi tüpler benden dedi, kimi salçayı ben veriyorum dedi. Birlik ve beraberlik örneği vererek başladık çalışmaya.
Bu yemekleri Fatih Sultan Mehmet’in vasiyetinde dediği gibi kapalı kaplar içerisinde, kimse görmeden, kimseyi rencide etmeden dağıtıyoruz.
Uygulamamız ulusal basında ve pek çok yerde örnek olarak gösterildi.
Evet, biz de basında yer aldık ama yardım ettiğimizi reklam etmek için değil, hizmetimiz örnek alınsın diye.
Her geçen yıl kapasitemizi arttırarak uygulamamıza devam ettik. Bugün yaklaşık 5.000 kişiye ulaşıyoruz. Hedefledik ve başardık.
Bu yıl belediyemize ait bir aşevi inşa ettik. 350 metrekare net kullanım alanı olan bu aşevimiz tamamen hijyenik şartlarda çalışıyor.
Belediye personelimiz gönüllü olarak üç vardıya aşevinde hizmet veriyor. 35 kişilik ekibimiz altı adet kapalı araçla mahalle mahalle, sefertaslarında üç çeşit yemeği ve ekmeği ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıtıyor.
İhtiyaç sahibi vatandaş memnun.
İftar çadırı kursan dolmuş parası veremem, dolmuş param olsa senden yardım almam ey oğul diyor teyzeler.
Hayırseverler ve işadamları memnun.
Başkan, biz tek başımıza ne kadar yapabilirdik, kaç kişiye ulaşabilirdik, şimdi hep beraber iyi bir işi yapıyoruz diyorlar.
Biz memnunuz.
Hem halka gerçek anlamda büyük bir hizmet götürebiliyoruz, hem birlik ve beraberliğimizi pekiştiriyoruz, hem de Fatih Sultan Mehmet’in vasiyetinden aldığımız dersi uyguluyoruz.
Tüm Karadeniz Ereğli bu güzel hizmetin gururunu yaşıyor.
Bu güzel hizmetleri yılın geri kalan 11 ayında da yapmaya hazırlanıyoruz. Hayırseverlerin ve işadamlarımızın desteği ile bunu da başaracağız.
9 Kasım günü aşevimizde geleneksel iftarımız var. O gün hangi yemek pişmişse, konuklarımız onu yiyor. Sizi de bekliyoruz. Saygılarımla.’
İşte size çağdaş bir belediyeden güzel bir örnek. Hizmet dört dörtlük ama içinde vıcık vıcık din tüccarlığı, din sömürüsü olmadan.
Gecekondulara gidip göstermelik iftar sofralarında kameraların önünde atraksiyon yapmadan.
ANKARA’NIN AYIBI
Bu ülkenin başkentinde yaşayan milyonlarca insandan biriyim. Ankara’da yaşayan herkese buradan bir çağrıda bulunuyorum.
Bir gün yolunuz Ulus’a düşerse, oraya taa 1920’li yıllarda kurulan ilk Atatürk anıtının çevresindeki pisliğe, rezilliğe ve anıtın bakımsız haline bir bakın. Dünyanın her yerinde anıtlar geceleri aydınlatılır. Ulus’taki anıt ise karanlığa bürünür.
Yolunuz Kızılay’a düşerse o meşhur Güven Anıtı’na yaklaşın, yakından bir bakın. Hani üzerinde ‘Türk, Öğün, Güven, Çalış’ yazılı olan anıt.
Bronz heykelleri pislik götürüyor. Renkleri değişmiş. Heykeller paslanmış, çürümeye yüz tutmuş. Anıtın çevresi çoplük. Geceleri aydınlatma yok.
Oysa hemen yanı başındaki havuz Büyükşehir belediyesi tarafından aydınlatılıyor!
*
Ankara! Sahipsiz bir kent.
Belediye Başkanı Melih Gökçek’in canı ne isterse o yapılıyor.
Atatürk anıtları pislik içinde.
Karanlık.
İşin sahibi kim? Yok!
Yeni valimiz Kemal Önal’a durumu buradan iletmiş olsam acaba ilgilenir mi?