Paylaş
Emlakbank, bir devlet bankası. Trilyonlarca lira zarara uğratılmış. Elinizi nereye atsanız bir şeyler fışkırıyor ve hiçbir hükümet, bugünkü dahil, bu gidişe dur diyemiyor. Size somut bir örnek vereyim:
Bir karides üretim firması, Emlakbank'tan kredi istiyor. Teminat gösterilen arazi ve tesislerde -bundan üç ay kadar önce- ekspertiz yapılıyor. Bulunan en yüksek değer 600 milyar lira oluyor. Başkaca teminat olmadığı ve bu teminat yetersiz görüldüğü için, kredi talebi gündeme alınmıyor.
Genel müdür değişince, yani bugünkü genel müdür göreve gelince, firmaya ikinci bir ekspertiz gönderiyor. Firmanın değeri bu kez 2 trilyon olarak gösteriliyor! Üç ay içinde ilginç bir artış! Böylece teminat sağlanmış oluyor.
Teknik ayrıntılarına girmiyorum. Durumu parlak olmayan firma bunun üzerine, yurtdışından 2 yıl süreli 5 milyon dolarlık bir kredi buluyor...
Ama bu krediye Emlakbank kefil yapılıyor!
Başka bir deyişle, firma borcunu ödemediği takdirde, bu parayı devletin bankası ödemek zorunda kalacak.
***
Devlet bankalarında binbir dümen dönüyor. Ama hiçkimsenin aklına bunları özelleştirmek gelmiyor... Çünkü her iktidar, bu bankaları babasının çiftliği gibi kullanıp eşe dosta ve partili yandaşlara peşkeş çekiyor.
Avukat Özcan Atalay, Emlakbank yönetim kurulu üyeliğine bu iktidar döneminde atanmıştı. Ancak birkaç ay dayanabildi ve on gün önce istifasını verip ayrıldı.
Bu aşamada banka yönetimine verdiği dilekçelerin her biri, bir ibret belgesi. Genel müdür kendisini telefonla arayıp, belli firmalarla ilgili konuları karara bağlayacağını söylüyor! Atalay toplantıda yokken, sanki katılmış gibi işlem yapılıyor! Onaylanmayan krediler, sanki çıkmış gibi gösterilip şubelere direktifler veriliyor.
Özcan Atalay, 2 Mart 1998 tarihli dilekçesinde şöyle diyor:
‘‘Bir hukukçu olarak, sürdürülen uygulama sonuçlarından ciddi endişe duymaktayım. Yönetim kurulu üyeliğinden istifa ediyorum.’’
***
Devlet bankalarında bir şeyler oluyor. Devlet bankaları, siyasal iktidarlar ve belli güçler tarafından hortumlanıyor. Giden kredilerin çoğu geri dönmüyor.
Ne oldu Ahmet Özal'a verilen milyonlarca dolar tutarındaki krediler?
Açılan davalar sürüncemede kalıyor, siyasal yandaşlık ve parasal çıkar karşılığında krediler dağıtılıyor.
Hiçbir iktidarın umurunda değil... Çünkü bu durum hepsinin işine geliyor. Dün malı DYP'liler ve Refah'lılar götürürken, bugün günümüz iktidarının yandaşları götürüyor.
Kimi kime şikâyet edeceksiniz?
***
Sevgili okuyucularım, burada sık sık değiniyorum. Bu ülkede birkaç yıl öncesine kadar devlete ait Anadolu Bankası vardı. Birileri bu bankayı göz göre göre batırdı.
Ne oldu bu koskoca bankayı batıranlar?
Ne olacak, hepsi aramızda ellerini kollarını sallaya sallaya geziniyorlar... Çünkü kimse hesap sormuyor. Hesap soracak bir mekanizma yok. Devletin çarkı bu açıdan da dönmüyor.
Türkiye'de banka batırmak kolay ve ucuz iş.
Ne oldu İstanbul Bankası'nı batıranlar?
Ne oldu Öğretmenler Bankası (Töbank'ı) batıranlar?
Bu soyguncuların tümü şimdi aramızda krallar gibi yaşamıyor mu? Hangisinden hesap soruldu?
Daha da komiği, bu şahıslar bankanın ve halkın parasını cebe atıp batırırken, batıştan sonra bütün zararları devlet ödedi!
Hangisinden hesap soruldu?
Dünyanın hiçbir yerinde böylesine bir laçkalık, ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk olamaz. Hukuk devleti çalışmıyor, yasalar uygulanmıyor. İstanbul Bankası hortumlandı, göz göre göre batırıldı... Ve Özer Uçuran Çiller'in davaları tam 12 yılda, ancak bu şahsın karısı ‘‘başbakan’’ olduktan sonra mahkemelerde bağlandı!
Özel bankalar böyle olur da, devlet bankaları onlardan geri kalır mı?
Al avantayı, ver krediyi. Bakan Bey emir versin genel müdüre, kendi adamına istediği krediyi verdirsin.
Devlet bankalarındaki bütün soygunun faturası bize çıkıyor. Kepazeliğin bedelini biz, toplum olarak ödüyoruz. Enflasyon olarak, vergi olarak bizim sırtımıza bindiriyorlar. Ne güzel!
BİLDİRİCİ'NİN KİTABI
Gazeteci arkadaşlarımız, kitap piyasasına yine girdiler. Bir süre bu açıdan ciddi bir durgunluk yaşamıştık. Son aylarda birbiri ardına çok güzel kitaplar çıkaran gazetecilerle gurur duyuyoruz.
Gazeteci, olayların içinde yaşayan kişidir. Hepimizin hayatı gerçekten romandır! Neler yaşarız ama günlük karambolde onları kitap yapmayı çoğu zaman ihmal ederiz.
Faruk Bildirici'nin kitabının adı ‘‘Gizli Kulaklar Ülkesi’’.
(İletişim Yayınları. (Tel: 0212 516 22 60. Faks: 0212 516 12 58).
Kitapta, telefonların dinlenmesiyle ilgili olarak gerçekten çok ilginç olaylar anlatılıyor. İlk bölüm ‘‘Abdülhamit'in telefon korkusu’’.
Kitabı okudukça adım adım günümüze geliyorsunuz.
Emniyet, MİT, Genelkurmay...
Ve mafya, Susurluk...
Sonra sıra dünyadaki gizli kulakları öğrenmeye geliyor. Okudukça, karşınıza yeni bir dünya açılıyor.
Faruk güzel bir iş başarmış. İlgiyle ve zevkle okuyacaksınız.
Paylaş