Paylaş
SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye'de bazı olaylar yaşarız ve sonra hepsini birden unuturuz... Çünkü toplumsal belleğimiz son derece zayıftır. Bu unuttuklarımız, en acı olaylar da olabilir.
Geçen yıl 17 Ağustos ve 12 Kasım günlerinde iki deprem felaketi yaşadık. On binlerce insanımız öldü.
Şimdi on binlerce insanımız evsiz.
Onlar bu kışı ya prefabrik konutlarda, ya da çadırlarda geçirdi. Kış boyunca özellikle çadırların üzerine kar yağdı, yağmur yağdı, su bastı, yangınlar çıktı ve o insanlarımız bir sille daha yedi.
Bunları yaşamayan anlayamaz.
Biz Ankara'da sıcacık evlerimizde yaşarken, en soğuk günlerde birkaç gün doğalgaz kesildi ve ne yapacağımızı şaşırdık.
Şimdi bu insanları kalıcı konuta kavuşturma zamanı geliyor.
* * *
Geliyor da, acaba geç mi kaldık? Doğrusunu isterseniz bu konunun ayrıntılarını kamuoyu bilmiyor. Biz de artık o işin üzerinde hiç durmuyoruz, yazmıyoruz, gündeme getirmiyoruz.
Ben de düşündüm, bilmediğim bu konuyu şimdi Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'a sormaya karar verdim. Aşağıdaki sorularıma yazılı bir yanıt gönderirse sevinirim, buradan size iletirim ve hep birlikte öğrenmiş oluruz.
1- Şu anda kaç aile ve kaç kişi prefabrik konutlarda yaşıyor?
2- Kaç aile ve kaç kişi çadırlarda barınıyor?
3- Yapılacak kalıcı deprem konutları hangi aşamadadır? İhaleleri yapıldı mı? Para bulundu mu? Bu konutları hangi kuruluşlar (Bayındırlık, Toplu Konut gibi) yaptıracak?
4- Kaç konuta ihtiyaç var, kaçının yapımı başladı?
5- Şu veya bu nedenle henüz hiç başlanamayan konutlar var mı?
6- Evini yitiren (tabii ki yazlıklar hariç) ve açıkta kalan herkese yetecek kadar konut yapılacak mı?
7- Bu insanlar kalıcı konutlara ne zaman geçecek?
8- Gecikme tehlikesi var mı?
* * *
Bazı sorular aklıma gelmemiş olabilir. Koray Aydın bu konuyu toparlayıp bana düzgün bir açıklama gönderirse sevinirim ve deprem konutları yapımındaki son durumu da böylece kamuoyunun, ama özellikle depremzede insanlarımızın bilgisine sunmuş olurum.
Burada önemli olan, bu insanların tümü, kalıcı konutlarına geçebilecek mi?..
Ve ne zaman?..
Çünkü doğanın en büyük felaketini yaşayan, yakınlarını yitiren o insanları bir kış mevsimi daha bu koşullarda yaşatmaya hakkımız yok.
ORMAN YANGINLARI
Yurdumuzda havalar bir süredir serin ve yağışlı gidiyor. Normalde orman yangınlarının başlamış olması gerekirdi!
Dolayısıyla, orman yangınları gündemden düştü.
Unutmayalım, geçtiğimiz mayıs ayında birkaç gün sıcak oldu ve Türkiye'nin tam 83 yerinde birden, iki günde ormanlar cayır cayır yandı.
Havalar yakında ısınacak ve yangınlar yeniden başlayacak.
Bu konuda bazı önlemler alınmıyor değil.
Ancak unutmayalım, karanlık kesimler -farklı amaçlarla- o yeşil örtüyü yakmak için sırada bekliyor.
Kimi anız yakacak ve alevler ormana sıçrayacak.
Kimi piknik yapacak ve bir ızgara et uğruna ormanı mahvedecek.
PKK yandaşları önceki yıllarda çok ormanımızı yaktılar. Aynı şeyi yine yapacaklar.
* * *
Aslında orman yakanlara verilen ceza az değil. Geçen hafta Samsun Ağır Ceza Mahkemesi, anasının tarlasının yanındaki ormanı yakan birine 8 yıl hapis verdi.
Kesinlikle inanıyorum, orman yakanların çoğu bu cezalardan habersiz. Bilseler, hiç değilse bazıları vazgeçer.
O halde ne yapmalı? Bunu kamuoyuna nasıl duyurmalı?
Orman Bakanlığı bir kampanya düzenleyemez mi?
Bu amaçla çok yararlı işler yapan TEMA Vakfı ve diğer çevreci kuruluşlarla işbirliği yapamaz mı? Hazırlanacak film ve yazı metinleri medyada yayınlanamaz mı?
Gazetelerimiz ve televizyonlarımız bu konuda öncülük yapamaz mı? Ülke yararına olan bazı konuların para almadan yayımlanması mümkün olamaz mı?
Sadece şöyle bir metnin halka duyurulması bile, inanın ki binlerce hektar ormanımızı bu yıl yangından koruyacaktır:
‘‘Ey vatandaş unutma!.. Orman yakmanın cezası şu kadar yıl hapistir.’’
Sıcaklar bastırmak üzere. Yangın mevsimi geliyor. Bir sürü adam orman yakmak için pusuda. Hiç değilse biraz caydırıcı olabilsek.
O yeşil örtüler önümüzdeki haftalarda cayır cayır yanarken içimiz yine kan ağlayacak ama iş işten geçmiş olacak.
Paylaş