Emin Çölaşan: Cumhuriyet

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türk insanının büyük çoğunluğu nereden nereye geldiğimizin bilincinde bile değildir... Çünkü tarih bilmez. Okumaz, öğrenmez, bilmediğini de bilmez!

Kafasında bazı kavramlar yoktur. Örneğin Osmanlı dönemini, padişahlık olayını irdeleyemez. Padişahlık dönemi ile Cumhuriyet dönemi arasındaki farkları öğrenmek için kafasını yormaz.

Bu ülkede 700 yılı bir imparatorluk olarak geçirmişiz. İlk zamanlar işler iyi gitmiş. Fetihler birbirini izledikçe fazla sorun çıkmamış. Sonra günün birinde, özellikle 1700'lü yıllarda yozlaşma başlamış. İşte o aşamada devreye çöküş süreci girmiş.

Koskoca bir imparatorluk, hele askeri gücünü yitirdikten sonra dostun düşmanın oyuncağı olmuş. Hele hele son yıllarda, örneğin Abdülhamit döneminde Rus ordusu taaa Yeşilköy'e dayanmış ve orada anıt bile dikmiş.

Devlet tükenmiş. Siz bakmayın bazı çevrelerin o son dönemleri bile öve eve bitiremediklerine! Hepsi hikáyedir. İlk 400 yıldaki Osmanlı bitmiş, ortaya başbaşka bir Osmanlı çıkmıştır.

Bir imparatorluk düşünün ki, bu yüzyıl içinde yapılan savaşlarda bile askerini geçirecek yolu yoktur. Yüzyıllar boyu üzerinde yaşadığımız topraklarda yol yapamamışız!

O yüzden örneğin Birinci Dünya Savaşı yıllarında ordumuz Sarıkamış önlerinde Allahüekber Dağları'nı aşamamış, tam 90 bin askerimiz o dağlarda donarak, Rus ordusuna karşı bir kurşun bile atamadan -10 gün içinde- şehit düşmüştür.

* * *

Hele son yıllar tam bir komedi, tam bir acı örnektir. Osmanlı, örneğin İstanbul'da adam öldüren bir yabancı uyrukluyu yargılayamazdı. Katil yakalanır, büyükelçiliğine teslim edilirdi.

Bizim sadrazam ve nazırlarla (yani başbakan ve bakanlarımızla) büyükelçiliklerin tercümanları muhatap olurdu.

Başımızda kapitülasyon belası vardı.

İnsanlar padişahın kulu idi.

Padişah emir verir, kelleler uçardı. Padişah emir verir, insanlar Fizan'a, Taif'e, dünyanın öbür ucuna sürgün edilir ve cenazeleri oradan kalkardı!

Koskoca 700 yıllık imparatorlukta yol yoktu, bayındırlık yoktu, altyapı yoktu. Son 300 yılda asayiş yoktu, devlet otoritesi yoktu.

Dahası, ele geçirdiğimiz toprakları ‘‘vatan’’ yapamamıştık. Oralarda sadece sözümüz geçiyordu, hepsi o kadar.

* * *

Avrupa'nın ‘‘hasta adamı’’ olan imparatorluk, günün birinde çöktü gitti. Çöküşün son darbesi Avrupa tarafından ayarlanmış, adına Sevr anlaşması denilmiş ve Osmanlı'yı yöneten hainlere imzalatılmıştı. Batı Anadolu İtalya ve Yunanistan'ın payına düşerken, Karadeniz'de Pontus Rum devleti, Doğu ve Güneydoğu'da ise Kars'tan Mersin'e Ermenistan ve Kürdistan kuruluyordu.

Bize de Ankara, Kırşehir, Yozgat gibi yerler bırakılıyordu.

İmparatorluğun başkenti İstanbul'la birlikte İzmir, Afyon, Kütahya, Adana, Kars, Ardahan, Erzurum, Karadeniz, Trakya, Antep, Maraş, hep işgal altındaydı.

Günün birinde ortaya bazı kahramanlar çıktı.

Osmanlı'nın satılık yöneticileri tarafından imzalanan Sevr anlaşmasını yırtıp attılar...

Ve büyük savaşlar sonunda özgür ve bağımsız Türk devleti oluştu.

Önderin adı Mustafa Kemal Paşa idi.

* * *

Küçücük bir kasaba olan tozlu Ankara'da kurulan Türk devleti, büyük savaşlar verdi. İşgal altındaki bütün topraklarımız tek tek kurtarıldı. Çok kan döküldü...

Ve 29 Ekim 1923 günü saat 20.30 dolaylarında cumhuriyet ilan edildi, Mustafa Kemal Paşa oybirliği ile cumhurbaşkanı seçildi.

Eskiden padişahın kulları olan insanlarımız, Cumhuriyet'in hür, eşit ve özgür vatandaşları oldular.

Cumhuriyet işe sıfırdan başlamak zorunda kaldı. Ortada sadece çökmüş bir ülke vardı. Sanayi, ekonomi, kadrolar ve altyapı sıfırdı. Ankara'dan Antalya'ya bir haftada gidilirdi.

Yeni ve saygın bir devlet kurmuş, bağımsızlık ve özgürlük kazanmıştık.

Fakirdik ama onurluyduk. İnanıyorduk... Çünkü başımızda Mustafa Kemal Atatürk vardı.

Onun dönemindeki liderlere bakınız, hepsi katil, maceracı ve kanlı diktatördü. Hitler, Mussolini, Franko, Stalin...

Günümüze kadar saygınlığını koruyan bir tek Atatürk oldu.

* * *

Cumhuriyet döneminde her şey dört dörtlük oldu mu? Elbette olmadı. Ama çok büyük mesafeler aldık. Sıfırdan başlayıp bu günlere geldik.

Eğer daha fazlasını yapamadıysak, bunun tek sorumlusu Türkiye Cumhuriyeti'nin başına musallat olan çapsız, niteliksiz, yeteneksiz ve hırsız siyasi kadrolardır.

Oy için şaklabanlık yapan, devrimlerden her türlü ödünü veren, yobaz takımına şirin gözükmek için takla atan, devlet yönetimini ele geçirince her türlü yolsuzluğa, hırsızlığa, ahlaksızlığa göz kırpan, ülkenin ve milletin ırzına geçen ucuz siyasetçi tayfası!

Dünyanın en kritik coğrafyasında neler yaşadık şu 76 yıl boyunca! Soygunlar, vurgunlar, isyanlar, terör olayları, kışkırtmalar, partizanlık, din sömürüsü, din ticareti, demokrasi adına sergilenen rezillikler... Aklınıza ne gelirse!..

Şu yaşadıklarımıza dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile dayanamazdı.

Ama Anadolu insanı oyuna gelmedi, gelmeyecek.

Cumhuriyet rejimi yıkılmadı, yıkılmayacak. Rejimin bekçileri dimdik ayakta.

76. yıl kutlu olsun. Daha nice yıllara.



Yazarın Tüm Yazıları