GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın dünkü basın toplantısına katıldım. Önce salonu biraz anlatıp sonra konuya gireyim.
Genelkurmay İkinci Başkanı, bütün kuvvet komutanları ve Ankara’daki or ve korgeneraller oradaydı. Toplantı saniyesi saniyesine, tam açıklanan saatte, 14.30’da başladı. Genelkurmay Başkanı salona girerken ve çıkarken tüm generaller esas duruştaydı.
Büyükanıt, Türk ordusunu yıpratmaya çalışan iç ve dış çevreler için ağır sözler söyledi ve uyarılarda bulundu. "Milliyetçilik yükseliyor" diyenlerin ülke güvenliğine zarar verdiğini vurguladı ve şöyle dedi: "Biz Atatürk milliyetçisiyiz. Etnik ayrım gözetmeyiz. Gurur duyulacak bir milliyetçiliktir." Bunun aksini savunan bazı üniversite hocalarının "öğrenci yetiştirdiğine" değindi ve Türk ordusuna yapılan örgütlü saldırıların 2003 yılında başladığını, Şemdinli olaylarından sonra günümüze kadargiderek arttığını belirtti. Örgütlü saldırı derken, yazılı ve sözlü yayın yoluyla yapılan saldırıları kastediyordu.
Verdiği takvim tümüyle AKP dönemini kapsıyordu.
* * *
Şimdi gelelim basın toplantısının en çok beklenen bölümüne. Genelkurmay Başkanı acaba cumhurbaşkanlığı seçimi için ne diyecekti? Biz kendisine bu konuyu elbette soracaktık ama elinin kolunun bir anlamda bağlı olduğunu da biliyorduk. (Bu konu için lütfen burada çıkan 8 Nisan Pazar günkü yazımı bir kez daha okuyunuz.) Acaba ne ölçüde konuşacaktı?
Büyükanıt, konuşmasında bu konuda iki cümle söyledi:
"Cumhuriyet rejimine ve ilkelerine sözde değil, ÖZDE bağlı olan birinin seçilmesi gerektiğine inanıyoruz. Umut ediyoruz."
Bu konuda başka sorular sorulmamasını, söyleyeceğinin bu kadar olduğunu da ayrıca belirtti. Ama biz gazeteci olarak bu güncel konuyu deşmekle yükümlüydük!
Sordum: "Cumhurbaşkanlığı için çeşitli adaylar var. Birinin ismi özellikle ön planda geçiyor. Kendisi sizin bu tanımıza uyuyor mu?"
Büyükanıt: "Şunu istirham edeceğim. Ben kişiler bazında konuşmam. Sonuçlanmadan bu konuda yorum yapmam. Sanırım doğru olmaz. Kusura bakmayın."
Taki Doğan sordu: "Subay eşlerinin türban takması yasaktır. Eşi türbanlı subay ordudan çıkarılır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda başkomutandır. Başkomutan eşi türbanlı olursa, onun emrindeki komutanlar olarak bunu nasıl karşılarsınız? Tepkiniz ne olur?"
Büyükanıt (gülerek): "Bu konuyu bitirdim. Ama sorunuzu almış oldum."
Ben sordum: "Başbakan, sizden önceki Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e ’Hocam’ diye hitap ederdi. Size de böyle hitap etti mi?"
Büyükanıt: "Hayır"
Çölaşan: "Teşekkür ederim."
Metin Kayıhan yarınki büyük mitinge iktidar kesiminin tam kadro karşı çıkmasını sordu.
Büyükanıt: "Toplantıdan ürkmek anlaşılır şey değil. Türkiye’de ne gösteriler yapılıyor. Terör örgütünün bayrakları bile açılıyor. Şiddet içermeyen bir miting yapılıyorsa ben buna demokratik bir girişim derim. Herkes bu hakka sahiptir."
Desteğini böyle verdi.
Ne yazık ki burada Enis Berberoğlu, Aslı Aydıntaşbaş, Muharrem Sarıkaya, Kemal Yurteri, Murat Yetkin, Hakan Çelik ve öteki gazeteci arkadaşların güzel sorularına yer veremiyorum. Onları haber sayfalarında okuyacaksınız.
* * *
Şimdi gelelim işin özüne, yani cumhurbaşkanlığı olayına. Büyükanıt’ın mesajı iki cümle idi: "Cumhuriyet rejimine ve ilkelerine sözde değil, özde bağlı birinin seçilmesi gerektiğine inanıyoruz.Umut ediyoruz."
Daha fazlasını söyleyemezdi. (Geçen pazar günkü yazımı bir kez daha anımsatıyorum.) Askerler için isim önemli değil. Onlar, "o zihniyette birinin" Çankaya’ya çıkmasına karşı. Ama elleri kolları da yasalarla bağlı. Açıkça "çıkmasın, o şahsı, o kafayı, o zihniyeti devletin başında görmek istemiyoruz" demeleri mümkün mü?Elbette değil. Hele böyle dandik "darbe masalcılarının" hortladığı bir ortamda!
O halde dün askerler tarafından verilen mesajı şöyle okumak gerekiyor:
"Karşıyız ama daha fazlasını söylememize yasalar izin vermiyor."
Aksi olsaydı Büyükanıt’ın bu konuda sorulan bütün soruları aynı doğrultuda yanıtlaması, üzerinde bol bol konuşup "bir numaralı aday" veya ötekilere övgü düzmesi, iyimserlik yayması ve şöyle demesi gerekirdi:
"Recep Tayyip Erdoğan olur, onların seçeceği başka biri olur, hiç fark etmez. Onlarla aynı doğrultuda, aynı çizgideyiz. Hepsi de değerli, Cumhuriyet rejimine ve ilkelerine SÖZDE ve ÖZDE, içtenlikle bağlı kimselerdir."
Durum budur, gerçek budur sevgili okuyucularım! AKP’liler dün "Genelkurmay Başkanı tam da bizi, Başbakanımızı tarif etti" dediler! Helal olsun!