SEVGİLİ okuyucularım, geçtiğimiz Şeker Bayramı’ndan iki gün önce -salı günü- karayolundan İstanbul’a gittim. Bayram trafiği henüz başlamamıştı. İstanbul gişelerinden sadece ikisi açık, gerisi kapalıydı! Orada tam 25 dakika kuyrukta bekledik.
Para ödeyeceğiz, karşılığında fiş alacağız! Gişedeki görevliye parayı verdik, ‘fiş yok’ dedi. Niçin yok? Böyle bir soruyu sorup orada tartışmaya girerseniz, kuyrukta bekleyenler sizi linç eder!
Çaresiz yola devam ettik. Niçin fiş vermedikleri ise kafamda pek çok soru işareti yarattı!
Biliyorsunuz, hükümet bayram süresince köprü ve otoyolların ücretsiz olacağını açıklamıştı. Bayram cumartesi gecesi bitiyordu ve gece saat 24.00’te, yani en yoğun trafiğin olacağı -pazar günü- gişeler yeniden açılacak ve tıkanma başlayacaktı.
Hele Bolu Dağı geçişi!.. Dağın pazar günü de yağışlı ve sisli olacağı belli. Ayrıca pazar günü korkunç bir trafik yaşanacak. Herkes dönüş telaşında, on binlerce araç yollarda ve özellikle Ankara-İstanbul otoyolunda.
İşte bu ortamda, tatilin son gününde ücretli geçiş başlatılıyor. Bu ne demek? Gişeler açılacak ve gişelerin önünde kilometrelerce kuyruk oluşacak.
Nitekim oluştu. On binlerce araç -otomobil, otobüs, kamyon- ve içlerindeki on binlerce kişi -sürücüler, çocuklar, yaşlılar, hastalar ve herkes- uzunluğu 10 kilometreye varan kuyruklarda çile çekti. Gişelerden geçmeleri saatler aldı.
Boşuna benzin yaktılar, üşüdüler, paralarıyla rezil oldular.
* * *
Bayramda üç gün Boğaz köprüleri ile otoyolları ücretsiz yaptılar. Ama esas yoğunluk son gün yaşanacak. Bu daha önceden biliniyor. Gişelerin açılması demek, kuyrukların anormal boyuta varması demek.
Ne olur, şunları bir gün daha ücretsiz yapsanız, onca insanı perişan etmeseniz günaha mı girersiniz!
Hayır, bütün amaçları o gün elde edilecek geliri yitirmemek! İkincisi, bayramda tatile gidenleri hiç sevmiyorlar. Belki de ‘şeytan azapta gerek’ diyorlar.
Pazar günü otoyol, köprü ve arabalı vapur kuyruklarında çile çeken, işkenceye tabi tutulan on binlerce insanımızdan küfür yediler, beddua aldılar.
* * *
Bayramda Başbakan, İstanbul’da nutuk verdi:
‘Vatandaşımız İstanbul’da özel aracına değil, metroya ve otobüse binerse trafik rahatlar!’
Şimdi size ‘iyi bir haber’ vereyim! Başbakan’ın bu sözlerini duyan İstanbullular ertesi gün özel araçlarını bıraktılar, metro ve otobüse hücum ettiler!
Trafik bir anda rahatlamıştı! Hiç endişe etmeyin, bundan sonra da rahat olacak!
Başbakan dediğin işte böyle olmalı. Halka bir şey söylediği zaman sözü dinlenmeli.
Konuşunca böyle konuşacaksın, bir mesaj verip trafik düğümünü çözeceksin!
KEHANET!
Paris’teki olayları izliyorsunuz. Kentin özellikle varoşlarında ayaklanma yaşanıyor. Dünyanın bütün gazete ve televizyonları olayları veriyor, yorum yapıyor.
Fakat bu konuda en muhteşem ve dört dörtlük (!) yorum, bizim Başbakan’dan geldi. Özel uçağına kabul buyurduğu seçmece gazetecilere açıklama yaptı:
‘Fransız okullarında türbanın yasaklanmasıyla ilgili başlatılan süreç, bu olayları fitilledi.’
Vay canına!
Allah Allah!
Bütün dünya medyası, hatta Fransız yetkililer bu ‘gerçeği’ atlasın, görmesin, ıskalasın ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hadiseye muhteşem bir teşhis koysun!