Paylaş
Şu Refah Partisi'nin durumuna bakıyorum da, kendi kendime ‘‘Allah kimseyi bu durumlara düşürmesin’’ diyorum!
Bir parti, geçmişte yaptıklarına dürüstçe, mertçe sahip çıkar. Geçmişte attığı her adımın üzerine bugün de damgasını basar. Sonuç ne olursa olsun, tükürdüğünü yalamaz.
Kıvırtmaz.
Bunlar ise tam tersini yapıyorlar. Kendi milletvekilleri örneğin Atatürk'e mi sövdü!.. Hemen partiden ihraç ediyorlar. Ama o milletvekilleri Refah toplantılarında boy gösteriyorlar, katılanlara ‘‘Bağımsız milletvekilimiz’’ diye tanıtılıyorlar.
Bay Erbakan Libya'ya çeşitli zamanlarda gidiyor. Kaddafi, Bay Erbakan'ın ‘‘İslam Komutanlığı’’ isimli örgütte kendi emrinde çalıştığını söylüyor. Son seferinde Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı sıfatıyla Kaddafi'den herkesin önünde azar işitiyor!..
Anayasa Mahkemesi'ne verdikleri savunmada diyorlar ki: ‘‘Genel başkanın Libya gezileri bizim partimizi bağlamaz. Kendi adına gitmiştir.’’
Gülelim mi, ağlayalım mı!
***
Kayseri'nin tangoları ve valsleriyle ünlü Refah'lı Belediye Başkanı Şükrü Karatepe hapis cezası alıyor. Bunun üzerine kendisine haber gidiyor:
‘‘Partiden istifa et, zor durumda kalıyoruz...’’
Beyefendi iki gün önce istifa ediyor.
İşin dozunu kaçıranı ya istifa ettiriyorlar, ya da partiden göstermelik olarak atıyorlar!
Bunları bu saatten sonra kim yutar?
Bizim Hocaefendi ise adamlarına direktif veriyor:
‘‘Bağıracaksanız ormanda bağırın...’’
Yani ‘‘Öyle uluorta konuşup başımıza yeni belalar açmayın’’ demek istiyor ve ekliyor:
‘‘Eğer ille de çam devirecekseniz, ormana gidip çamları tekmeleyin...’’
Bak bak bak!.. Ne zekâ değil mi!..
***
Takkeli, cübbeli, şalvarlı, sarıklı tarikat şeyhlerine devletin Başbakanlık Konutu'nda akşam yemeği vermişti.
Hocaefendi şimdi o yaptığını bile inkâr etmeye kalkışıyor.
Efendim, o yemeğe katılanları kendisi değil, Başbakanlık bürokratları belirlemiş de!.. Zaten içeride o giysilerle oturmamışlar da!..
Dış kapıdan sarık, şalvar, takke ve cübbeleriyle giren tarikat şeyhleri, herhalde içeride giysilerini değiştirmişler ve Bay Erbakan'ın sofrasına smokin, papyon kravat ve rugan ayakkabı ile oturmuşlardı!
Bay Erbakan adına mahkemeye verilen bu gibi ipe sapa gelmez savunmalar, her şeyden önce o konuklara, yani tarikatçılara yapılan saygısızlıktır.
O tarihte Başbakanlık Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı olan Mehmet Bican, Anayasa Mahkemesi'ne verdiği dilekçede gerçeği açıklıyor: ‘‘O yemeğe ben hiçkimseyi davet etmediğim gibi yemekten de hiçbir şekilde haberim yoktu.’’
Hocaefendi, tarikatçılara verdiği yemek konusunda bile kendini ve partisini kurtarmaya kalkışıyor, yaptığına sahip çıkamıyor. Hem de milyonlarca insana yansıyan bütün görüntüleri inkâr ederek!..
***
Şimdi ‘‘dahiyane’’ bir plan üzerinde çalışıyorlar. Refah kapatılırsa diye, kendi adamlarına Fazilet Partisi kurdurdular. Fakat şimdi açıkça şöyle diyorlar:
‘‘Meclis'teki milletvekili sayımızla dört parti kuracağız. Milletvekillerimizi dört ayrı partiye pay edeceğiz. Böylece bütün Meclis komisyonlarında dört ayrı parti olarak temsil edileceğiz ve çoğunluğu ele geçireceğiz.
Bu yöntemle, devlet yardımını da dört parti için alacağız. Çok büyük bir miktar cebimize girecek. Seçime parasal yönden çok güçlü gireceğiz.
Refah'ın kapatılması bizi bağlamaz. Anayasa ve yasalarda bu gibi konularda büyük boşluklar var. Bütün boşluklardan sonuna kadar yararlanacağız.
Seçim zamanı partileri birleştireceğiz.
Zaten İstanbul ve Ankara belediyeleri de işi bıraktılar, bize çalışıyorlar...’’
Özetlediğim bu sözleri önceki gün, Refah'ın önde gelen bir milletvekili bizzat bana söyledi.
***
İki gün önce Anayasa Mahkemesi'ne verdikleri dilekçede iki tanığın dinlenmesini istediler. Kadri Keskin ve Meral Akşener.
Birincisi, Erbakan ve Refah'ın adamı. Refahyol döneminde Başbakanlık Müsteşar Vekili. Tarikat yemeği için tanıklık yaparsa şöyle diyebilir:
‘‘O yemeği Erbakan değil, biz düzenledik. Erbakan balerinler gelecek zannediyordu. Şeyhleri sofrada gördüğünde bir şaşırdı ki, sormayın.’’
Meral Akşener'i ise Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında olup bitenler için tanık gösteriyorlar. Akşener'e böyle bir tanıklık yakışır! Orada Erbakan'ın askerlere nasıl direndiğini (!) anlatacak.
Peki ama niçin Akşener'i tanık gösteriyorlar da, örneğin Tansu'yu göstermiyorlar? MGK toplantılarında Tansu yok muydu?
Tansu'nun tanıklığı daha etkileyici ve büyüleyici olmaz mı?
Hem Refah, onu Meclis'teki yolsuzluk dosyalarından aklamadı mı?
Vallahi ben olsam, doğrudan Tansu'yu tanık gösteririm. Nasılsa yakında Anayasa Mahkemesi'ni (Yüce Divan'ı) sanık olarak boylayacak. Hiç değilse orada idman yapmış olur!
Allah kimseyi bu durumlara düşürmesin.
Allah kimseye tükürdüğünü yalatmasın.
Amin, amin!
Paylaş