‘AK Parti’

SEVGİLİ okuyucularım Türkçe'de, kendi anadilimizde bazen inanılmaz yanlışlar yapıyoruz. Bu yanlışlara bazen bilerek, bazen de bilmeyerek düşüyoruz.

Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi isimli bir parti Türkiye'de iktidar oldu. Bu partinin ismi gazetelerde, televizyonlarda, demeçlerde ve halk arasında konuşmalarda sık sık geçiyor. Diğer partilerin ismi gibi, bu da günlük yaşamın bir parçası haline geldi.

Dikkat ediniz, bu parti mensupları ile destekçileri kendilerinden sürekli olarak ‘‘AK Parti’’ diye söz ediyor.

Buradaki hesap açık:

‘‘Ak’’ aynı zamanda ‘‘beyaz, temiz, lekesiz’’ anlamına geliyor. Türkçemizde bu sözcüğü güçlü kılan, hoş gösteren deyimler bile var:

‘‘Anasının ak sütü gibi helal...’’

‘‘Ak pak biri...’’

‘‘Sütten çıkmış ak kaşık...’’

Belli ki bunlar partiyi kurarken adalet ve kalkınma sözcüklerini özellikle almışlar ve bu ikisinin baş harflerini yan yana getirip ‘‘AK Parti’’ diye kullanmayı düşünmüşler.

* * *

Bu iş Türkçe açısından kesinlikle yanlış. CHP için CH Parti, DYP için DY Parti diyemeyiz.

AKP için de AK Parti demek tamamen yanlış. Ama parti yönetimi ile yandaşları AK sözcüğünden yarar umduğu için böyle kullanıyor.

Fakat gelin görün ki, bazı yayın organları ile vatandaşlar da bu tuzağa düşüyor.

Örneğin seçim sonrasında bile TRT bu partiden AK Parti diye söz ediyordu. Bir süre değiştirdi, şimdi özellikle TRT-2'nin akşam haberlerinde spikerler yeniden Ak Parti demeye başladı.

Peki bu işin doğrusu ne?

Ya ‘‘Adalet ve Kalkınma Partisi’’ denilmeli ve partinin esas ismi kullanılmalı...

Ya da bu isim uzun geliyorsa ‘‘AKP’’ denilmeli.

Bu ‘‘AK Parti’’ sözcüğünü kullanan yayın organları ve köşe yazarları büyük yanlış içinde. Bu yanlışı AKP yandaşları bilerek, ötekiler dikkat etmeyerek yapıyorlar.

Bazen köşe yazarı AK Parti diye yazıyor, ekrandaki spiker AK Parti diye haber okuyor, gazete başlıklarında AK Parti diye söz ediliyor.

Tamamen yanlış. Eğer dikkat etmeden bile yapılıyorsa, ortada bu partinin propagandasına alet edilen büyük bir Türkçe yanlışı var. Böylece AKP'ye hizmet verilmiş oluyor. Bu yanlıştan vazgeçilmesi gerekiyor. Hiç değilse Türkçemize saygı göstermek açısından.


BİR YARGICIN ANILARI


Elimde emekli bir yargıcın, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi eski Başkanı Zekai Özdil'in kitabı var. ‘‘Meslek Anılarım’’. Çok uzun yıllar yargıç ve adalet müfettişi, sonra da Yargıtay'da 17 yıl boyunca Üye ve Daire Başkanı olarak görev yapan Özdil, meslekte yaşadığı ve tanık olduğu ilginç anıları kitap yapmış.

İnegöl köylerinden birinde bir din dersi hocası, küçük yaştaki erkek öğrencisine tecavüz ediyor. Suçu doktor raporu ve tanık anlatımlarıyla sabit. Yakalanıp mahkemeye getiriliyor. Yargıç sanığa bunu niçin yaptığını soruyor. Yanıt ilginç:

‘‘Çocuğun zihni açılsın diye yaptım.’’

Tutuklanıp cezaevine konuluyor.

Aradan birkaç gün geçiyor. Yargıç duruşmaya girecek. Mahkemenin mübaşiri çevresinde dolanıp duruyor. Ikınıyor sıkılıyor, bir şey söyleyecek ama söyleyemiyor.

Yargıç ‘‘Ne söyleyeceksen söyle oğlum, duruşma başlayacak’’ diyor.

Sonunda mübaşir baklayı ağzından çıkarıyor:

‘‘Hákim bey, dün gece cezaevinde hocanın zihnini açmışlar.’’

Yargıç soruşturuyor ve haber doğru çıkıyor. Cezaevindeki mahkûmlar, tecavüzcü hocanın zihnini hep birlikte ve fena halde açmışlar!
Yazarın Tüm Yazıları