SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye’nin neresinde yaşıyor olursanız olun... Ve şimdi 5 yıl geriye gidin. Dün gece saat 03.00 dolaylarında nasıl uyandığınızı bir anımsayın.Anımsayanlar için ne mutlu... Çünkü onlar ölmedi, yaşıyor. Hiçbir hasar görmeyen Ankara’da deprem sarsıntısıyla uyanmış, saat 04.00 dolaylarında gazeteye gelmiştim. Birkaç arkadaş daha vardı. O zaman büroda jeneratör yoktu. Elektrik kesikti. Telefonlar çalışmıyordu. Karanlıkta birkaç mum yanıyordu. Korkunç bir deprem olduğu belliydi de, acaba nerede olmuştu? Dünya ve Türkiye ile tüm bağlantımız kesikti. Haber alamıyorduk. Tablo yavaş yavaş ortaya çıktı. Türkiye, 1939 Erzincan depreminden sonra en büyük ulusal felaketini yaşamıştı. Erzincan yerel bir depremdi ve o günlerin koşullarında göçmüştü. Ölü sayısı Marmara depremine göre daha fazlaydı. Fakat Marmara depremi çok geniş bir alanda etkili olmuş, on binlerce insanımız can vermişti. (Resmi rakam gizlendi, bugüne kadar da açıklanmadı.)Deprem bize çok şey öğretti. Altyapımız sıfır, binalarımız çürüktü. Kızılay dökülüyordu. Depreme karşı örgütlenme yoktu. Allah korusun, varsayalım bugün aynı bölgede, ya da ülkemizin herhangi bir yerinde aynı büyüklükte bir deprem oldu. Kayıplarımız daha mı az olacak? Daha mı az insanımız ölecek? Daha mı az binamız çökecek? Ne yaptık? Uzmanların bütün uyarılarına karşın, birkaç göstermelik önlem dışında hangi önlemleri aldık? Aradan geçen koskoca 5 yıl içerisinde ne yaptık? Hiç kuşkunuz olmasın, bugün de aynı olayı yaşarsak, bir kez daha aynı felakete tanık olacağız. YAĞMUR YAĞDIBÖYLE OLDUİstanbul’da yağmur alarmı var! Çukur semtlerde ev ve işyeri olanlara uyarılar yapılıyor, bölgeyi terk etmeleri isteniyor. İstanbul’u tam 10 yıl boyunca Recep Tayyip Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna yönetti. Şimdi Kadir Topbaş var. Bunların üçü de İslamcı partilerden seçildi. 10 yıl bir kent için kısa süre değil. Demek ki bunlar İstanbul’un kar ve yağmura karşı altyapısını bile hazırlayamamışlar! Yaptıkları ise eksik kalmış. Dünya kenti İstanbul’a kar yağar, yağmur yağar, her şey felç olur. Toprağın üzerinde cilalı ve göstermelik iş yapmak kolaydır. Ama kentin altyapısını hazırlamak zor iştir. Kar yağınca alarm! Yağmur yağacak, alarm! Evlerinizi ve işyerlerinizi boşaltın, yakınlarınızın evlerine sığının! Böylesi bir olay hangi Batı ülkesinin hangi kentinde görülmüş? Tepemize tayfun gelmiyor, sağanak yağış bekleniyor! Büyük başarıların (!) altına imza atmış büyük belediye başkanları... İstanbul size minnettardır! OLİMPİYAT GEÇİŞİ Geçtiğimiz cuma gecesi olimpiyat oyunlarının açılış törenini izlediniz mi? Afganistan ekibi geçiyor. Sadece birkaç sporcu... Ve bayrağı başı açık bir bayan sporcu taşıyor. Örtüsü, türbanı vesairesi yok. İran ekibi geçiyor. İçlerinde bir tek bayan sporcu var ve türbanlı...Ve önden saçları görünüyor. Şeref tribünü, açılış törenine davet edilen yaklaşık 150 ülkenin devlet ve hükümet başkanları ve eşleriyle tıklım tıklım dolu. Her ülke geçerken, ülke büyüğü de ekranda gösteriliyor. Beş kıtadan dünya liderlerinin bir arada olduğu şeref tribününde türbanlı, o sıcakta pardösülü olan tek kişi, Bayan Emine Erdoğan!Hey gidi Türkiye Cumhuriyeti hey, ne günlere kaldın!..Vallahi hayret, gerçekten hayret! ***Halterde Nurcan Taylan, Halil Mutlu ve Sedat Artuç’tan sonra başka madalyalar da kazanacağız. Darısı boksörlerimizin, güreşçilerimizin başına. Türkiye halterde yıllardan beri erkeklerde ve bayanlarda dünyanın bir numaralı ülkesi. Ancaaak, hiç kimse bu çocukların alın teriyle kazandığı madalyaları siyaset rantına dönüştürmeye kalkışmasın. Atina’da her madalya sonrasında, ekranlarda karşımıza Bakan ve Genel Müdür çıkıyor. Sporculardan çok onlar konuşuyor. Unutmasınlar, biz halterde bu madalyaları onlar yokken de kazanıyorduk.