Paylaş
Sonuna “ve ölen biz”i de ekleyebileceğimiz bu soru bugün, Sosyal Dönüşüm Vakfı’nın kuruluş amaçlarını ve yapacağı çalışmaları anlatmak için düzenlenen basın toplantısında, girişimin sözcüsü Gamze İlgezdi tarafından soruldu.
Cevabının, özellikle sorumluları tarafından acilen verilmesi gereken önemli bir soru.
Sevgili, koca, eski koca, boşanmak istenen koca, hangisiyse, sürekli telefon ediyor, kapıya dayanıyor, tehdit üstüne tehdit yağdırıyor, açıkça öldüreceğim diyor, eğer alınabilmişse, uzaklaştırma kararını takmıyor, takmamasını da bunu denetleyenler takmıyor, savcıya şikayet ediliyor, “suç henüz işlenmediği için” hiçbir işlem yapılamıyor.
Türkiye'de (yüzde 40 gibi bir oranla) şiddet gören kadınların önemli bir bölümü bunu yaşıyor, her gün bir ila üçü bu nedenle öldürülüyor.
Kadın ikilemler içinde kalıyor; ya kaçacak, ensesinde bir nefesle sürekli korku içinde yaşayacak ya da bir gün… sokak ortasında ya da işinden çıkarken, bilmem kaç kere bıçaklanarak ya da pompalı tüfekle, silahla öldürülecek.
Evet “sanık sizin” ancak burada devreye giriyor. Yani kadın öldürüldükten sonra…
Ama o zaman bile, gerçekten “sanık sizin” diyebiliyor muyuz, mahkemelere en çok Hollywood filmlerinden aşina sayın izleyiciler? Cevap: No! Sanığımız eğer takım elbise giyer, kıravatı da düzgünce takarsa, boynunu büker, hakime “efendim” derse, iki kere no. Hele de öldüğü için kendini savunamayacak kadın hakkında “iffetsizdi” dedi mi tamam. Birkaç yıl içinde dışarda, hayatına devam.
***
Bugün basın toplantısında, Ataşehir Belediyesi Sosyal ve Kültürel İşler Koordinatörü Gamze İlgezdi’nin sorduğu soruyu, bir de şöyle sorabiliriz: Çözüm olarak kadınları koruyalım, kaçıralım, evini, şehrini, yüzünü, kimliğini değiştirelim, kadın üç kez beş kez daha mağdur olsun; ama şiddete eğilimli erkeklerin, onlara bunu yaptıran kafalarının içi aynı mı kalsın? Onlar hiç düzelmesin, biz hayatımızı onlardan korunmak üzere mi kuralım? Tıpkı, kadınları taciz eden erkekler olabilir diye, kadınlara ayrı-pembe otobüs tahsis etme düşüncesi gibi… Eğer erkeklerin bindiği otobüsleri tel örgüyle çevirmeyeceksek, o zaman biraz da onlar çalışsın insanlık derslerini, medeni bir şekilde aynı otobüse binmeye devam edelim.
Bakanlığa geldiğinden bu yana, kadına ilişkin pek cümle kurmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, iki gün önce önemli bir şey söyledi; “büyük bir zihniyet dönüşümü gerekiyor” dedi. Çok güzel; buyurun o zaman, başta hükümet üyeleriniz olmak üzere, tüm iktidar koltuklarında oturanların, bu zihniyetin dönüşmesin engelleyen söylemlerini değiştirmekten başlayabilirsiniz! Kadın erkek eşit değildir, kadınlar annedir, anne kalsın, kahkaha atmasın, hamileler sokakta dolaşmasın, etek boyu şu olsun, hoşafla komposto farkını bilsin, beş çocuk doğursun, kürtaj olmasın’ları bırakıp, toplumsal cinsiyet eşitliğinden, kadınların sadece anne, bacı, eş değil birer eşit birey olduklarından söz etsinler önce. Hoca-cemaat örneği vermemize de gerek kalmasın.
Sonra bu sorunu çözmeye yönelik eylem planlarını görelim, bir bir.
***
İktidarın bütünlüklü bir eylem planı henüz olmasa da pek çok kadın örgütü yıllardır bu konuda emek veriyor. Henüz kurulmakta olan Sosyal Dönüşüm Vakfı da ilk adımını bu konuda atıyor. Vakıf girişimi, 15 Aralık’ta şiddete karşı erkek eğitim programını başlatıyor. Program kapsamında, Almanya yıllardır şiddet uygulayan erkeklerle çalışan, Aile Bakanlığı’na bağlı Hannover Belediyesi Aile ve Gençlik Dairesi uzmanı Gül Anna Minci, İstanbul’da bir grup psikolog ve sosyal hizmet uzmanına eğitici eğitimi verecek. Eğitici eğitimi alanlar da, eğitimlere Ataşehir Belediyesi’nde çalışan 1000 erkekle başlayacak. Belediye, erkek çalışanlarına, mesai saatleri içinde bu eğitimi alma zorunluluğu getirecek.
Sosyal Dönüşüm Vakfı’nın bu konudaki nihai amacı, önce pilot olarak Ataşehir Belediyesi’nde Almanya’daki yerel yönetimlerde olduğu gibi bir “erkek bürosu” oluşturmak, daha sonra da bu büroyu ve eğitimleri İstanbul’da ve Türkiye’de yaygınlaştırmak.
Basın toplantısında SDV Girişimi adına konuşan Gamze Akkuş İlgezdi, “Vakıf olarak; sosyal dönüşümün rotasının evrensel hukuk ilkeleri, evrensel insan hakları değerleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı olduğuna inanıyoruz” dedi. Vakıf ayrıca, ayda bir “Sansürsüz Toplantılar” düzenleyecek. Bunlardan ilki 13 Aralık’ta “Tunus’tan Kobane’ye Arap Baharının Sonuçları”, ikincisi ise 17 Ocak’ta 1915’in 100. yılı ve Hırant Dink’in 6. ölüm yıldönümü nedeniyle Türkiye’de Ermeni olmak üzerine olacak.
Vakfın diğer hedefleri arasında kadın istihdamının artmasını destekleyecek, çocukların kültür ve sanat alanındaki beceri ve bilgilerini geliştirecek çalışmalar da var…
Paylaş