Eskişehir, bizi güzelim cadde ve sokaklarından toplanıp bir gecede gara yerleştirilmiş çiçekleri ve içinden tren geçen şarkılarla karşıladı. Amsterdam’ı aratmayacak görüntüleri ve Porsuk Çayı’nda tekne gezisiyle kucakladı. Eskişehir’in genç ve güzel bir şehir olduğunu elbette biliyorduk; ama kısa sürede kendini nasıl aştığına ancak tanık olabildik.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in dediği gibi, şehir gerçekten insanları eğitiyor, geliştiriyor ve "şehirde sağlıklı bir yaşam sürmek, bir insan hakkı."
Bir senfoni orkestrası, bir opera, dört tiyatro salonu ve konferanslar, etkinlikler için onlarca "sahneli salon"a sahip Eskişehir’in trenimizin teması açısından önemli bir özelliği daha var; Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, Eskişehir’i engelliler için "yaşanabilir en iyi şehir" seçmiş. Ortopedik ya da konuşma-işitme engelli, diyaliz hastası otobüslerine bir de alzeimer otobüslerini eklemek üzere olduklarını anlatıyor Büyükerşen. Göç nedeniyle oluşan yeni mahallelerde altyapıyla birlikte kadınlara yönelik pek çok çalışma yapıldığını ekliyor.
Eskişehir kendi yolunda güzel güzel ilerliyor. O yüzden önceki günkü Ankara durağından arta kalan bir not iletmek istiyorum.
Pembe Hayat’a ayrımcılık
"Hürriyet Hakkımızdır/Tren Özgürlüktür" trenimiz yola çıktığımızdan bu yana ilk kez gey, lezbiyen ve transseksüeller ziyaret etti. İhlal edilen haklarını hatırlatmak için trendeydiler. Ankara kocaman, gelişmiş şehir, bir başkent. Böyle bir gelişmişlik düzeyinde yaşadıklarını dinlemek, oldukça şaşırtıcıydı. Trenimiz elçidir; görevi bu tür ihlalleri duyurmak ve engellemeye çalışmaktır. O yüzden etkili-yetkili ya da sıradan tüm vatandaşlara, "Kabahatler Kanunu"nu incelemelerini öneriyorum.
Bunu yıllardır tartışıyoruz; eğer bir kanun "genel ahlak"ı korumak üzere yola çıkarsa, o yolda pek çok yanlış anlama, keyfi uygulama, zulüm oluyor. Pembe Hayat LGBTT (Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüeller) Derneği de "genel ahlak ablukası"ndan etkilenmesi çok mümkün olan bu Kabahatler Kanunu’nun kurbanı.
Söylediklerine göre pazarda pazar torbasıyla gezseler bile bu kanuna aykırılıktan ya para cezasına ya dayak seçeneğine mahkum ediliyorlar. Her gün yediği 125 YTL cezadan dolayı milyarlarca borcu birikmiş arkadaşları olduğunu söylüyorlar. Evlerine sık sık baskın ve kapının önüne koyma "uygulamaları" da artarak devam ediyor. Ve bunlar elbette sadece Ankara’ya has uygulamalar değil; tüm Türkiye’de benzer ayrımcılık felaketleri yaşanıyor.
Tabii yok sayılmaları, hatta tamamen hayattan yok olmalarının istenmesi dışında, onların en büyük sorunu kendilerine "normal" bir iş verilmemesi, fuhuş dışında bir seçenek bırakılmaması ve fuhuş yaptıklarında da cezalarının zulüme doğru yol alması. Evrensel Bildirge’de yer alan eşitlik ve ayrımcılıkla ilgili maddeleri bir kez daha hatırlatarak ve onların sorusunu aktararak bitireyim: Bakın işyerinizde çalışan bir transseksüel var mı? Ya da açık eşcinsel kimliğiyle birinin çalışmasına izin veriyor musunuz?
Bir demiryolu ve özgürlük efsanesini mezarında andık
TCDD ve tabii Türkiye için önemi büyük bir insanı mezarı başında andık dün bir durakta: Eşkişehir’den demiryoluyla beş dakikalık mesafedeki Enveriye’de yatmakta olan Behiç Erkin, Demiryolları’nın ilk genel müdürü. Ancak özelliği bununla sınırlı değil: Kurtuluş Savaşı’nın önemli figürlerinden, 1907’de Atatürk’ün Selanik 3. Ordu’daki komutanı, İstanbul Milletvekili, 2. İnönü Hükümeti döneminde Bayındırlık Bakanı... Ve asıl önemlisi, 2. Dünya Savaşı sırasında Paris Büyükelçisi’yken binlerce Yahudi’yi TC Pasaportu vererek trenlerle gaz odalarından kaçırması... Osmanlı’dan bu yana demiryolcu Erkin. Ancak Türkiye’de demiryollarını millileştiren kişi olarak da geçmiş tarihe. İşte onun, göremeden öldüğü, Büyükelçi adlı kitabıyla dedesini Türkiye’ye yeniden tanıtan torunu Emir Kıvırcık da Eskişehir’de trendeydi. Trenimizdeki Demiryolcularla birlikte mezarını ziyaret etti.