Paylaş
Mesleğiniz bir başkasının yaptığı işi değerlendirmek, düzeltmek olduğunda ister istemez başka taraftan bakmak, ters köşeden yaklaşmak zorundasınız.
Bu tür meslek erbaplarının iş değiştirmesi bu yüzden zor.
Doğanıza dönüşen o eleştirel bakış, iş değiştirdiğinizde işinizi huzurla yapmanızı engelleyecek bir şey olur.
Bir yandan da meslek icabı izlenen onca film, okunan onca kitap yeni bir dil geliştirmenize, tüm dağarcığınızdan yepyeni bir dünya yaratmanıza yardımcı olabilir.
Söylemeye çalıştığım yıllarca Türkiye’de İtalya’da zeytinyağı eleştirmenliği yaptıktan sonra bu sene insanlık için küçük benim için çok büyük bir adım attım. Karşı köşeye geçtim.
Yağlarını beğendiğim, güvendiğim iki insanla elimi kelimenin tam anlamıyla hamurun içine sokmaya karar verdim.
Zor bir karardı. Yaptığım işin diğer yakasına geçmek, yaptığım işin en sert eleştirmeni olacağımı bile bile lades demek birkaç ayımı aldı.
Başkasına emeğinize sağlık, yağınız biraz fazla yoğrulmuş, seneye daha iyisini yaparsınız demek kolaydı.
Dünyanın en iyi zeytinyağlarını tadıp, mutfakta sürekli kullanıp, yükselmiş kişisel çıtayı üretici olarak tutturmaya çalışmak çok zor gerçekten...
Çıldırmadan altından kalkabilmeyi umuyorum.
Beni konfor alanımdan çıkaracak kadar gözümü karartan, yıllardır söylediğim, değiştirmeye çalıştığım şeylerin içine bir Truva atı olarak girebilmekti.
Maliyetler düşsün, küçük üretici birleşsin, zeytinyağı haritası genişlesin, pazar payı büyüsün, hayat bayram olsun...
Elimden gelen en iyi yağı yapmaya çalışmak önceliğim ama ilk önceliğim bu değil...
Mümkün olan her alanda başka üreticilerle ortak hareket etmek, uzun vadede bir konsorsiyum oluşturmak, farklı coğrafyalarda zeytinin nereye varabileceğini anlamak için bütçe ayırmak, hep birlikte zeytinyağını daha çok kullanılır hale getirmek, genel standardın yükselmesine çalışmak...
Bunlar olabilir, evet...
İtalya’nın en iyi teknisyenlerinden Luca Mencaglia da yanımızda olacak bu macerada.
Luca’yla Türkiye’de ilk sıkımımızı geçen hafta yaptık.
İtalya’ya döner dönmez iş güvenliği ayakkabılarımı geçirip, Umbria’da sıkıma gittim.
Hamurun kokusundan doğru anın geldiğini anlamaya çalışmak, zeytinine, hamuruna göre ısıyı, deviri, bir aşamadan diğerine geçiş hızını ayarlamak öylesine mekanik, öte yandan öylesine yaratıcı bir iş ki heyecanlanmamak imkansız.
Arabalarla oynayan bir kız çocuğu olmadım hiç. Matematiğim kötüdür.
Otomobil kullanmayı bile öğrenemedim, ehliyetim yok.
Ama kocaman ağzına zeytini alıp zeytinyağına dönüştüren bu gürültülü makineler başka.
Yıllardır tadımcı olarak çok da ihtiyacım olmasa da karşıma çıkan her sıkım kursuna katılmamın farkında olmadığım bir amacı varmış.
Bu köşede kendi markamdan bahsetmeyeceğim.
Üretim maceramdan yeri geldikçe söz edeceğim. Üreticilerle yaptığım gerilla tadımlara, ürünlerini tadıp geri gönderimde bulunmaya, yapılan güzel işlerden bahsetmeye devam.
Bu yeni yolculukta tecrübelerini, bilgilerini, emeklerini, heyecanlarını, yardımlarını esirgemeyen Bozelli, Cumbalı, DeliDane, Granpa, Hekate, Kürşat, Menteşe Som, Neoliva, OleaMea, Zatara ve Mori Tem’e, Devrim Emre Filiz’e ve haberleri olduğunda tüm bunları esirgemeyeceklerine emin olduğum tanıdığım, tanımadığım tüm üreticilere teşekkür ederim.
Şimdi gerçekten aynı gemideyiz.
Paylaş