Paylaş
Derginin içeriği, tüketici haklarını korumak ve tüketici haklarını kötüye kullanan kurumları ifşa etmek.
2015’te bu derginin yaptığı bir araştırma İtalya’da domino taşı etkisi yapmış ve çok büyük bir zeytinyağı skandalı yaşanmıştı.
Aradan geçen altı yıl ve pandemi çok fazla değiştirmemiş.
Il Salvagente, hem indirimli ürünler satan market zincirleri hem de normal market zincirlerinin raflarındaki zeytinyağlarının kimyasal analizini yaptırıp sonra da resmi bir tadım paneline götürmüş.
Normal prosedür bu zaten.
Zeytinyağını sızma olarak sınıflandırabilmek için illa ki tadım panelinden geçmesi gerekiyor, kimyasal değerlerin istenilen standartlarda olması önemli değil.
Bu nedenle üreticinin şişe üzerinde zaman zaman yer verdiği asidite, polifenol gibi değerlere tüketici olarak fazla prim vermemek gerekiyor.
Aslolan burun ve damak.
Yapılan analizler sonucu İtalya’da marketlerde satılan, menşei olarak AB gösterilen, yani İtalya, Yunanistan, İspanya, Portekizli karışımlarının yarısı sızma olarak kategorize edilemeyecek yağlar olduğu anlaşıldı.
İşin ilginç yanı ve şu anda İtalya’da tekrar tartışılmaya başlanan konu bu yağların hepsinin kimyasal analizden normlara uygun olarak geçmesi.
Panel tadımında küf, bayatlık, fermantasyon gibi sebeplerden sınıfta kalıyorlar.
Araştırmanın bence en ilginç sonuçlarından biri Esselunga, Conad, Coop, Carrefour, Lidl gibi süper market zincirlerinin kendi markalarıyla satılan ürünlerin sınavdan başarıyla çıkması.
Lidl, Almanya merkezli bir indirim marketi.
Genelde “normal” markalar satılmıyor.
Bu market zincirleri elbette kendileri üretmiyor bu yağları.
Birilerinden alıp markalarını koyuyorlar etikete ama öyle görülüyor ki doğru seçim yapmayı biliyorlar.
Uygun fiyata sızma kategorisinde, büyük miktarda dengeli bir seçki yapabilmişler.
İtalya’nın devlerinden Farchioni ve Monin de sınavı geçenler arasında.
Muhteşem olmasalar da en azından gerçekten sızmalar.
Bu tür bir araştırma yapılsa Türkiye’de durum ne olurdu çok merak ediyorum. Bizim raflarda durum ne?
Bir ülkede bu tür ciddi araştırmalara imza atan, bağımsız bir tüketici dergisi olması büyük şans.
Derginin bu yaptığı yetkilileri harekete geçirdiği gibi endüstri içinde de hararetli tartışmalara neden oluyor.
Bu sonuçlar İtalya’nın birkaç senedir bamteli olan bir noktaya dokundu.
Bence Türkiye içinde de tartışılması gereken bir konu.
Tüketici kandırılmayı tercih ediyor
Zeytinyağı pahalı bir ürün. En ucuza gelecek şekliyle yapılıp marketlerde bulunduğu fiyatlara satılması gerçekçi değil.
Dolayısıyla raflardaki yağların bir kısmının sızma olmaması kaçınılmaz. Sızma kavramını koruyalım, doğal birinci zeytinyağını aforoz etmeyelim diyenler var İtalya’da.
Aslında bu ürünlerin zaten oldukları isimle, sızma kavramının içini boşaltmadan naturel birinci olarak satılmaları doğru olan.
Ancak tüketici bir anlamda “kandırılmayı” tercih ediyor. “Ben şişesi iki-üç Euro’ya nasıl olur da sızma zeytinyağı alırım, aldığım en iyi ihtimalle naturel birincidir” demek yerine, o fiyata sızma zeytinyağı aldığını düşünmeyi tercih ediyor.
Ben kendi adıma bu ikilemde kararsızım. Sızma zeytinyağının herkesin hakkı olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda saydığım market zincirlerinin durumu bu konuda umut verici. Demek ki bu iki yolun arası bulunabiliyor.
Ben Türkiye’de birinci naturel olarak etiketlenen sadece Sabuncugil ailesinin ürününü tattım.Sızma olarak satılan pek çok yağa tercih edeceğim bir üründü.
Üreticinin sıkım aşamasında yaptığı hatanın farkında olup, ürününü bu şekilde sınıflandırması doğru ve dürüst bir yaklaşım.
Paylaş