Paylaş
Güzelliği, filmleri, hayattaki duruşu, Orson Welles’le aşkı...
Unutulmaz filmi “Gilda”nın film müziği “Put the Blame on Mame”de “suçu Mame’e gitsin” der.
Mame hem Hayworth, hem Gilda’dır.
Sahne ışıkları altında bir Venüs, kendi başına eline gitarı alıp söylediğinde kalbi kırık bir aşık kadınıdır.
Beş kez evlenip boşanan, hayatı pek de gül bahçesi olmayan Hayworth, ilişkilerdeki başarısızlığını “erkekler Gilda ile uyuyup, Rita ile uyanıyorlar” diyerek özetler.
Davul, zurna, havai fişeklerle gelişini kutladığımız yeni yılın iki haftası ne zaman geride kaldı diye düşünürken aklıma Hayworth’ın bu sözleri geldi.
Yeni yılla uyumuş, eski yılla uyanmış gibiyim.
Dört gözle beklediğimiz zeytinyağı tadımları başladı ama yükselen covid vakaları nedeniyle ekstra önlemler, tadımlarda daha az kişi olmamız gerektiğini uzun uzun anlatan bir e-mail ile merhaba dedim yıla.
Bu da bazı bölgeleri tadamayacağım anlamına geliyor.
Geçen sene bile böylesine bir önlem alınmak zorunda kalmamıştık.
Çok değil, iki ay önce oturmuş Fransa’nın dedikodusunu yapıyorduk.
Paris’te kafelerde, restoranlarda polisin sürekli aşı karnesi kontrol ediyor olmasını eleştiriyorduk, Fransızların haline bak diyorduk.
“İtalya’da ise mekan sahipleri, çalışanları, nazikçe bu işi yapıyor, ortalıkta polis görmüyoruz, ne varsa yine İtalya’da var” diye masalara vuruyorduk.
Dün oğlum Lorenzo Deniz’in sınıf arkadaşının doğum günü vardı.
Roma’da yaşayan Mısırlı bir ailenin afacan oğlu Hamad, arkadaşlarıyla sinemada kutlamak istemişti doğum gününü.
Her doğum günü öncesi kurulan WhatsApp grubunda hararetli tartışmalar oldu.
Nihayetinde 19 kişilik sınıftan 9 çocuk vardı.
Birkaç kişi Noel tatili dolayısıyla yurt ya da şehir dışında oldukları için gelemedi.
Üç veli son akşam gelmemeye karar verdi.
Hamad’ın ailesi çocukların güvenliği için sinema salonunu kapatmıştı.
Sadece bizim yaramazlar ve Hamad’ın birkaç mahalle arkadaşı...
Arkadaşlarıyla film izlemek isteyerek yeni yaşını selamlamak isteyen çocuk, oğullarının gönlü olsun ama kimseye de riske atmasınlar diye koskoca sinemayı kapatan anne baba, çocuklarını arkadaşlarıyla film izlemeye göndermeye korkar olan anne babalar...
Lorenzo Deniz arkadaşının sinema gösterimine giden çocuklardandı.
Birkaç veli, sinemaya yakın tatlılarıyla ünlü bir kafede kahve içelim dedik.
Grup olduğumuz için kafenin içine girmeyip dışarıda oturduk.
Dışarıda oturmak, ılıman bir iklimi de olsa kış günü Roma’da üşüyerek kahve içmek demek...
Garson siparişleri almadan önce aşı kartlarını sordu.
Bu kadar zamandır açık havada oturduğunuz sürece restoran, kafelerde böyle bir zorunluluk yoktu.
Noel Baba’nın çantasından çıkardığı hediyelerden biriymiş bu durum.
Artık dışarıda da aşı karnesi zorunlu.
Garson, daha birkaç dakika önce polisin gelip kontrol yaptığını söylediğinde Fransa dedikodularım, masalara vurmalarım çınladı kulaklarımda.
Çocuklarımızın karnesinin dedikodusunu yaptığımız, eşimiz dostumuzla görüşüp, günlük sorumluluklardan bir nefes aldığımız yerlerde, polis kontrolü cesaret kırıcı.
Genel yönetim bu hafta biten Noel tatili sonrası normal eğitime devam edileceğini açıkladı.
Yerel yönetimler teker teker açılış tarihini ileri atıyor.
12 yaş altına da aşı zorunluluğu gelmesi konuşuluyor.
Yani diyeceğim o ki, yeni yılla yatıp, eskisiyle uyandık...
Paylaş