Paylaş
Bugün sağlık ekipleri eve gelip covid testi yapacak.
Sonuç 48 saat içinde bildirilecek.
Negatifse serbest bir insanım.
Dışarı gidip gelebilen insanlarla bir evi paylaşarak karantinada olmak çok mantıklı gelmedi ilk başta.
Sonra amacın virüsü durdurmak değil yavaşlatıp kontrol altında tutmak olduğunu hatırlayarak sabırla kabullendim durumu.
Yaz boyunca İtalya iyi durumdaydı.
Bu tuhaf hal içinde olabildiğince normal bir yaz geçirdik.
Kayıp sayısı ortalama günde 5 kişi dolaylarında gitti.
Elbette bir kişi bile fazla ancak her gün binden fazla kaybın olduğu kabusun yanında daha kabul edilebilir bir tablo.
Bir kaç haftadır pozitif seyrinde ciddi artış var.
Günde 1000 ile 1500 arası pozitif vaka oluyor.
Yoğun bakım ve kayıplarda bu artışa doğru orantılı bir yükseliş görülmedi. Henüz. Nefesimizi tuttuk bekliyoruz.
Bugün okullar açılıyor.
Oğlum Lorenzo Deniz’in ilkokulda ilk günü olacak.
Bunu hesaba katmamıştım İstanbul’a giderken.
Önceki gün baba ve anneanneyle okul için gerekli malzemeleri almaya gittiler.
Ben böyle bir ritüeli kaçırdım. Açıkçası sayılar yükselmeye başladığı için okulların açılmayacağına o kadar emindim ki, sanırım o yüzden karantinayı tam olarak hesaba katmadım.
Okul yönetimi de aynı ruh hali içindeydi galiba.
Almamız gereken malzemelerin listesini cuma günü gönderdiler.
Lorenzo Deniz, Maria Montessori’nin 1902 yılında elleriyle kurduğu Casa dei Bambini anaokuluna gitmişti, devlet okulu.
İlkokulda da yine devletin Montessori okuluna devam ediyor.
Okula önlükle gidiyorlar, boya kalemleri, silgileri, defterleri, yapıştırıcıları her şey tek tip. Dün markete gittiler, tüm listeyi tek yerden alabilmek için.
Belli ki tüm Roma aynı şeyi düşünmüş. Koşa koşa geri geldiler. Marketin kalabalığı ürkütmüş. Okulların açılmasının ilk etkisi bu.
Önümüzdeki günlerde ne olacak en iyi ifadeyle merak içinde bekliyoruz.
Şimdilik ufukta online eğitim yok.
Lorenzo Deniz’in okulu bir park içinde dört büyük kulübeden oluşan bir kompleks.
Binaların ayrı olması sanırım çocuklar için bir nebze avantaj olacak.
Yan yana oturmayacaklar.
Önlük her gün eve gidecek, her gün yıkanacak.
Kalem kutusu kullanmak yok. Şeffaf poşet kullanılacak.
Sınıflar saat başı havalandırılacak.
Çocuklar okula teker teker alınacak.
Veliler okul bahçesinden içeri giremeyecek.
Bahçe oyunları konusu muamma.
Çocukların kullandığı arabalı, pandalı, atlı, böcekli maskeler de yasak. Tıbbı maske kullanacaklar.
Tüm bu önlemler insanın içini burksa da mutluyuz.
Okul açıldı, şimdilik okumayı yazmayı online öğrenmek zorunda değiller. Okula gidebilmeleri bile güzel haber.
Herkes nefesini tutumuş ekim-kasım ayını bekliyor yani.
Hepimize bol şans...
İstanbul’da çok soran oldu.
“Bir ara İtalya sürekli haberlerdeydi ama şimdi neler olduğunu bilmiyoruz” yorumunu pek çok arkadaşımdan duyduğum için yeri gelmişken neler oluyor bitiyor anlatayım dedim.
Garp cephesinde yeni bir şey yok. Şimdilik.
Son rakam: 92
İstanbul dönüşü, IWSA yöneticisi ve eğitmeni Ayça Budak’la “Tadımlık Sohbetler” podcast programı için bir kayıt yaptık. Bal, zeytinyağı daha neler neler konuştuk. Ev izolasyonundaki günlerimde eve misafir gelmiş gibi oldu.
Sohbet sırasında Ayça, Türkiye’de 89 farklı cins zeytin olduğunu söyledi.
Benim elimdeki İtalyan kaynaklarda bu sayı daha az geçiyor.
Bu da araştırmaların devam ettiği ve yeni cinslerin tescillendiğine işaret, harika.
Bunları tescillemek kadar, tescillenmiş olanların yaygınlaşması, üretimde kullanılması da çok önemli.
Son birkaç senedir bu yolda güzel gelişmeler var ama bir koldan da Kuzey Ege zeytinlerine bölge dışında da öncelik verilmesi, İspanyol Arbequina fidanlarının kullanılması ilerliyor.
Tüm dünyada 700 üzeri farklı zeytinden bahsediliyor.
Türkiye bildiğimiz haliyle zeytinin doğduğu, ehlileştirildiği topraklar. Bu konuda çok sesli olmayı hak ediyor. Adnan Menderes Üniversitesi’nden Prof. Dr. Renan Tunalıoğlu Ayça Budak’la yaptığımız sohbeti dinlemiş, kısaca yazıştık.
Renan Hanım kendisinin de içinde olduğu bir çalışmayla son olarak Hayat ve Arsel cinsi zeytinlerin tescillendiğini şu andaki tescilli zeytin sayımızın 92 olduğunu söyledi.
Paylaş