Elif Dağlı

Soğuk algınlığı ve gripten nasıl korunalım?

9 Ekim 2015
soğuk algınlığı ve grip farklı hastalıklar mı, önleme ve tedavide ne yapmalıyız, çocuklarımızı nasıl korumalıyız?

Havalar serinler ve soğuk algınlığı kendini gösterirken, soğuk algınlığı ve grip farklı hastalıklar mı, önleme ve tedavide ne yapmalıyız, çocuklarımızı nasıl korumalıyız soruları herkesi düşündürmeğe başladı.

Soğuk algınlığı 200 farklı virüsün neden olduğu bir üst solunum yolu hastalığıdır. Soğuk algınlıkların %40 ında etken virus “Rinovirus” dur. Koronavirus hastalığın %20sinden, “RSV” ve parainfluenza virus ise %10’undan sorumludur. Rinovirus ve RSV, alerjisi ve solunum yolu aşırı duyarlılığı olan çocuklarda nefes darlığı nöbetini tetikleyebilir.

Virus hasta bir kişiden bulaşır. Yakında bulunan bir hastanın öksürmesi, hapşırması ile mikrop sağlıklı kiş,nin solunum yollarına girebilir. Ayrıca hastanın virus bulaştırdığı kapı kulpu, masa, çatal-kaşık, bilgisayar yüzeyi gibi cisimlere dokunmak da bulaşmayı sağlar. Bu tip virus vücuda ilk kez giriyorsa boğaz ve burun iltihaplanmaya başlar. Yorgunluk, stress, burun ve boğaz alerjileri hastalığı kolaylaştırıcı etkenlerdir.

Boğazda kaşıntı ve yanma, hapşırma, burun tıkanıklığı, göz sulanması, geniz akıntısı soğuk algınlığı belirtileridir. Kas ağrısı ve yüksek ateş soğukalgınlığında görülmeyip, daha çok grip belirtisidir.

Yazının Devamını Oku

Tatilde ve yaz okulunda çocuk sağlığı

22 Haziran 2015
Bu hafta yaz okullarında veya tatilde çocuk sağlığı tehlikelerine karşı alınabilecek önlemleri gözden geçirelim.

Okullar kapandı, bütün yıl yorulan çocuklar ve ebeveynler tatil planlarını gerçekleştirmeye başladı. Yaz okullarında veya tatilde çocuk sağlığı tehlikelerine karşı alınabilecek önlemleri gözden geçirmenin tam zamanıdır.

Yüzme çok yararlı bir spordur. Yaygın inanışın aksine, bilimsel çalışmalar, yüzmenin çocuklarda akciğer işlevlerini olumlu yönde etkilediğini göstermiştir. Geçmişinde solunum sorunları olan yüzücü çocuklarda astım belirtilerinin daha düşük olduğu saptanmıştır. Belçika’da yapılan bir çalışmada klorun astımı arttırdığını bildirilmişse de, başka bilim kuruluşlarının çalışmaları bu sonucu doğrulamamıştır. İstanbul çocuk yüzücülerinde Marmara Üniversitesi Çocuk Göğüs Hastalıkları bilimdalı tarafından yapılan bir çalışmada, klorlu havuzda yüzmenin akciğer sağlığına olumsuz bir etkisi saptanmamıştır. Çocuk göğüs hastalıkları uzmanları kronik akciğer hastalığı olan çocuklarda yüzmeyi teşvik etmektedirler. Tehlikelerin farkında olmak ve önlemler almak kaydıyla yüzmek zevklidir ve yararlıdır.

Çocuğun yüzeceği açık veya kapalı havuz alanları için bazı güvenlik ve sağlık önlemlerine dikkat etmek gerekir. Havuzlardaki dezenfektan uygulamasına rağmen suda hala bazı mikroplar bulunabilir. Dezenfektanlar, çeşitli vücut sıvıları, kozmetik ürünleri, güneş yağlarının birleşimi sağlık tehdidi oluşturabilir. Açık havuzlarda insana ait kirleticiler dışında, çürümüş yapraklar, kuş pislikleri, yağmur suyundan karışan mantarlar bulunabilir. Bu nedenle havuzlar mutlaka mikroptan arındırılmalıdır. Mide ve barsak sistemi enfeksiyonları yapan koli basili, tifo, tifüs; solunum, mide-barsak, göz enfeksiyonları yapan adenovirus; zatürree veya idrar yolu enfeksiyonu yapan pseudomonas; hepatit A ve çocuk felci virüsü klorlama ile yok edilebilir. Bu hastalıklar için aşılamalar da uygulandığı için çocukların direnci vardır. Ancak klorlama tek hücreli bazı parazitleri 20 dakikada öldürmektedir. Eğer bu paraziti taşıyan bir çocuğun havuza girmesinden hemen sonra yüzmeye başlanılırsa mikrop bulaşabilir. Bebek bezleri koruma sağlamamaktadır. Bebek bezinin içindeki dışkı mikropları suya ilk beş dakikada dağılmaktadır. Bütün bu nedenlerden dolayı sağlıklı havuzlar ancak yüksek klor miktarları ile sağlanmaktadır. Klor ise bir tahriş edicidir. Klor diğer maddeler ile birleştiğinde zararlı son ürünler oluşturur. Ter, idrar, tükrük, saç, kepek,dışkı, güneş kremleri ile klor birleşimi dezenfektan yan ürünleri oluştururlar. Bu ürünler yüzenlerin derisinden emilebilir, yutulabilir veya buharları solunabilir ve hücrelerde değişime neden olur. Havuz etrafında klor kokusu alıyorsanız , klor çok atılmış demektir.

Çocuklarda yaralanmalar ile oluşan ölümler arasında boğulma ikinci sırada gelmektedir. Çocuğun iki dakika suyun altında kalması boğulma için yeterlidir. Boğulmaların çoğu çocukların kazara havuza düşmesi ile olmaktadır. Havuz etrafındaki güvenlik önlemleri çocukların hayatını kurtaracaktır.

Havuzların etrafı çoğu zaman taş veya beton sert malzeme ile kaplıdır. Kayarak düşme önemli yaralanma nedenidir. Çocuklara kayabileceği anlatılmalı ve lastik ayakkabı giydirilmelidir. Havuzun derinliğini gösteren bilgiler çevresinde mevcuttur. Bu bilgilere dikkat etmeden çocuğun havuza atlamasına izin verilmemelidir. Sığ bir havuza atlamak ani dibe vurarak boyun kırılmasına neden olabilir. Havuz suyu sıcaklığı mutlaka kontrol edilerek yüzmeye başlanmalıdır. Çok soğuk su şok yaratabilir, kalp hızı ve tansiyonu yükseltip, kasları sertleştirebilir.

Kırsal bölgelerde yazın serinlemek üzere çocuklar sıklıkla derelere, su birikintilerine girmektedir. Bu sularda beklenmeyen kayalar, atılmış kırık cam şişeler yaralanmalara neden olabilir. Ayağın çıplak olmamasına dikkat etmek gerekir. Çocukların herhangi bir suya erişkin gözlemi olmadan girmesine izin verilmemelidir.

Çocuklar için denizde dalgalar olduğu için yüzmek daha zordur. Dalgalar ve akıntıların ani değiştiği bölgeler tehlikeli olabilir. Çocuklarda denize girdiklerinde mutlaka bir erişkine yakın bulunmalıdırlar. Ani bir dalga ile suyun içine devrilmeleri ve başlarını vurmaları tehlikesi vardır. Bazı denizlerde deniz anası olabilir ve çarptığında ciltte yanma hissi ile su toplaması olabilir. Yanma ve kabarma tıbbi tedavi gerektirebilir.

Çocuklar su kaydıraklarına bayılırlar. Ancak bu eğlence parkları bazen tehlikeli olabilir. Çocuklar daima bir erişkin gözleminde olmalı, yüzme bilmeyen çocuklar cankurtaran yeleği giymelidir. 

Yazının Devamını Oku

Dünya Astım Günü'nde çocuğunuz belirtileri ile yüzleşin!

5 Mayıs 2015
Astım korkulacak bir hastalık değildir, kontrolü mümkündür.

Ülkemizde “astım” hastaların ve yakınlarının duymak istemediği bir tanıdır. Bu korkunun nedeni hastalığın solunum yetmezliği ile karıştırılmasındandır. Halbuki günümüzde astım, belirtileri kontrol edilebilir, hastane ve acil başvuruları önlenebilir bir hastalıktır. Tedavi olanakları olmayan yıllardan kalan toplumsal kaygıyı silmemiz zamanı gelmiştir.

Bir çok astımlı veya aşırı duyarlı hava yolu olan çocuk, viral solunum yolu enfeksiyonları sırasında öksürük, balgam, hırıltı, nefes darlığı belirtileri gösterebilir. Bu ataklar sırasında nefes borularını gevşetici ve alerjik iltihabı giderecek sıvı ilaçlar nefes yoluna nebulizatör cihazlarıyla püskürtülür. Defalarca bu tedavi uygulanmış bir çocukta mutlaka astım tanısı sorgulanmalıdır. Bu ilaçların nefes borusu normal olan çocuklara grip bulgularını rahatlatmak için kullanılmadığını biliniz. Her atakta başka bir sağlık merkezine başvurulmuşsa, uzman bir hekimden bütün olayların bütüncül değerlendirilmesini isteyiniz.

Tekrarlayıcı öksürük, ıslık sesi gibi hırıltı, göğüs sıkışması, nefes darlığı, astımın habercisi olabilir. Gece sabaha karşı uyanma, balgam çıkarabilmek için kusma; gülerken, ağlarken, koşarken öksürük krizinin uyarılması, akranlarından çabuk yorulma, göz altlarında pembe halkalar, astım için tipik belirtilerdir.

Birçok çocuk astım atakları sırasında geçici tedaviler almakta ve astımı kontrol eden tedaviye ulaşamamaktadır. Bu çocuklar, öksürük ve hırıltı tetiklenmesin diye fiziksel aktivitelerden kaçınmaktadırlar. Soğuk algınlıkları doğrudan göğüse inerek gece sabaha karşı uyanmaktadırlar. Tedavi edilmeyen çocuk, uykusuzluk, okul kaybı, sosyal ve sportif etkinliklerden uzak kalmak, öz güvenin kaybolması gibi ağır bedeller ödemektedir. Daha da önemlisi düşük solunum foksiyon testleri ile hayatını sürdürmeye çalışmaktadır.

Astım tanısını koydurabilecek tek bir test yoktur. Belirtilerin özellikleri, süresi, ailede benzer yakınmaların olması hekimi şüphelendirir. Solunum testi yapabilecek yaşta bir çocukta testin düşük bulunması ve nefes açıcı ilaçla normale dönmesi tanıyı kuvvetlendirir. Alerji testleri nelerden uzak durulması gerektiğini ortaya koyar ancak testlerin negatif olması astım tanısını ortadan kaldırmaz.

Astım tedavisi solunum yolundan kullanılan kontrol edici ve rahatlatıcı ilaçlar ile yapılır. Bu ilaçlar aeresol, toz ve sıvı şeklinde olur. Sıvı şekilleri daha çok hastalık ağırsa veya atak varsa tercih edilir. Toz ilaçlar ise daha çok 10-12 yaşından sonra etkili olarak kullanılabilir. Aeresol ilaçlar mutlaka bir ara parça ile solunum sistemine gönderilir, ağıza sıkılması çocuk yaşlarda doğru değildir. Hastalık kontrolu sağlandıktan sonra ilaç dozları inilir ve ara verilebilir.

Astımın geçtiği tek bir yaş yoktur. Süresi, aileden kalıtılan genlerdeki hastalık şiddet derecesine, belirtilerin ilk çıkışından tedaviye ulaşıncaya kadar geçen zamana, tedaviye uyuma bağlı olarak değişir.

Astım zamanında teşhis, doğru ilacı, doğru yöntemle, doğru süre kullanılınca kontrol edilen bir hastalıktır. Korkmayınız, gecikmeyiniz.

Yazının Devamını Oku

Dikkat, bahar geliyor! Çocuğunuz astım olabilir!

6 Nisan 2015
Çocuğunuzda bu belirtiler varsa, astım tedavisi görüyor olsa dahi hızlı bir şekilde acile başvurmak gerekir.

Çocuk astımı, genetik bir hastalık olmakla birlikte çeşitli tetikleyicilerin uyarısı ile alevlenmeler gösterebilir. Bu tetikçilerden en önemlileri özellikle bahar aylarında küf mantarları, ağaç ve ot polenleri ile soğuk algınlığı gibi solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bu mevsimde acil ziyaretlerinin en büyük nedeni astım ataklarıdır. Mevsim dönemleri ve hava değişiklikleri hastane yatışları gerektiren astım ataklarını kolaylaştırabilir ve okul devamsızlıklarına neden olabilir. Hâlbuki astım kontrol altında tutulabilen bir hastalıktır. Bahar aylarına girerken kontrol edici tedaviye uyuma dikkat edilerek atak geçirilmesi engellenebilir.

Çocuk astımında görülen önemli belirtiler küçük çocuklarda astımın ilk belirtileri solunum yolu enfeksiyonları sırasında ortaya çıkabilir. Çocuklar büyüdükçe enfeksiyon dışında da astım belirtileri gözlemlenebilir. Bunlar;

Çocuğunuzda bu belirtiler varsa, astım tedavisi görüyor olsa dahi hızlı bir şekilde acile başvurmak gerekir.

Yazının Devamını Oku

Mevsimsel grip salgını ve domuz gribi

25 Mart 2015
Hastalığın ağırlık derecesi o mevsimdeki gribin şiddeti ile ilgilidir.

Grip nedir?

Grip, bulaşıcı bir solunum yolu enfeksiyonudur. Genellikle influenza ismi verilen virüs tarafından oluşur ve burnu, boğazı, akciğerleri etkiler. Hafifden ağıra değişik düzeydeki belirtilerle kendini gösterirken nadir olmakla beraber ölümcül olabilir.

Influenza enfeksiyonunun belirtileri, bazen titremenin eşlik ettiği ateş, öksürük, burun tıkanıklığı ve akıntısı, kas ağrıları, kırıklık hissi, baş ağrısı, aşırı yorgunluk ve bitkinliktir. Bunların yanı sıra kusma ve ishal de birlikte görülebilir.

Domuz gribi

Domuz gribi İfluenza virusunun domuzlarda yaptığı bir solunum yolu enfeksiyonudur. Havlama tarzı öksürük, iştah azalması, burun akıntısı, huzursuzluk, belirtileri vardır ve insanlara bulaşabilir. İnsanlara bulaştıktan sonra mutasyon yani genlerinde değişiklik meydana getirerek çok bulaşıcı olabilir. Domuz gribinin insanlardaki ilk salgını 2009 yılında Meksika'da ortaya çıkmıştır. Domuz gribinin belirtileri diğer influenza griplerinin belirtilerine benzer. Domuz gribi yapan influenza virüsü ilk tanımlandığında virüs hücresinin yüzey antijenlerine göre isimlendirilmiştir. H1 (hemaglütinin1) ve N1 (nörominidaz1) adını almıştır. Son zamanlarda salgın yapan Influenza A H3N2v, 2011 yılından beri insanları enfekte etmektedir. Son v harfi eklemesi varyant kısaltması olup, daha önce sadece domuzları etkilerken şimdi insanları da etkileyen bir tür olduğunu göstermektedir.

Grip nasıl bulaşır?

Grip mikrobu öksürük, hapşırık ve konuşma sırasında ağızdan havaya saçılan taneciklerin bir diğer kişinin ağzına, burnuna değmesi ile bulaşır. Hasta kişilerin solunumundan eşyaların yüzeyine bulaşmış olan mikrop bu yüzeylere temas eden sağlıklı kişilerin elini ağzına, yüzüne ve burnuna sürmesi ile de bulaşabilir.

Gribin bulaşıcılık süresi

Erişkinlerde, mikrop bir gün içerisinde belirtiler ortaya çıkarabilirse de beş ila yedi güne kadar da kuluçka dönemi uzayabilir. Küçük çocuklarda ve bağışıklık sistemi bozuk olanlarda bulaşıcılık süresi yani belirtilerin çıkma süresi daha da uzun olabilir.

Kimler risk altında ?

Hastalığın ağırlık derecesi o mevsimdeki gribin şiddeti ile ilgilidir. Genellikle yaşlılar, küçük çocuklar, hamile kadınlar ve özellikle astım, diyabet, kalp gibi kronik hastalığı olanlar daha yüksek risk altındadırlar ve bu kişilerde grip daha yüksek olasılıkla komplikasyona yol açabilir.

Grip komplikasyonları nelerdir?

Grip kendi belirtileri yanı sıra başka ağır komplikasyonlarla da devam edebilir. Bu komplikasyonlar;

    Bakteriyel zatürree,Kulak enfeksiyonları,Sinüs enfeksiyonları,Vücutta su kaybı,Var olan astım, diyabet, kalp gibi kronik hastalıkların ağırlaşması, gibi durumlardır.

Tanı nasıl konur ?

Domuz gribi tanısı genellikle hastaların öykülerinde gripli kimse ile temas, yüksek ateş ve bitkinlik olması ile şüphe edilir. Boğazdan alınan sürüntüde Influenza A ve B tayini ile teşhis doğrulanır. Eğer test sonucu Influenza B çıkarsa domuz gribi değildir ama hala ağır bir grip olabilir. Test sonucu Influenza A’yı işaret ederse kişide domuz gribi veya klasik grip olabilir. Influenza A saptanan bireyde klinik bulgular destekliyorsa domuz gribi düşünülür.

Grip nasıl önlenebilir?

Yıllık grip aşılarının yapılması grip salgınlarını en iyi şekilde önleyen yöntemlerden biridir. Her yıl özellikle risk altında olan 65 yaşından büyükler, 6 ay ile 5 yaş arası çocuklar, kronik hastalığı olanlar, solunum yolu problemleri ve astımı olan kişilere grip aşısı uygulanması özellikle önerilmektedir.

Ancak aşıya alerjisi olanlarda, yumurta alerjisi olanlarda ve hassasiyet gösterenlerde aşı uygulanmayabilir. Aşının burun spreyi şeklinde geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Domuz gribi tedavisi

Genellikle hastalığın belirtilerinin ortaya çıktığı ilk iki gün içerisinde grip virüsüne karşı Amantadin veya Oseltamivir grubu ilaçların kullanılması ile hastalık çok hızlı sınırlandırılabilir. Ancak hastalığın diğer belirtileri olan sıvı ihtiyacının giderilmesi, ateşin düşürülmesi, başka bir komplikasyonun gelişmesinin engellenmesi, varsa kronik hastalığının kontrolünün sağlanması da önemlidir.

Evde, iş yerinde ve okulda grip tanısı almış bir kişi varsa mutlaka ellerin çok sık olarak yıkanması, düz satıhların (masalar, sehpalar gibi yüzeyler) çok sık olarak temizlenmesi, mutlaka uzak mesafeden iletişim kurulması kucaklamak, öpüşmek gibi temaslardan kaçınılması, hasta kişinin derhal izin alması ve hastalık belirtileri tamamen kayboluncaya kadar işe ya da okula dönülmemesi bulaşıcılığı sınırlamak için son derece önemlidir.

Grip, bulaşıcı bir solunum yolu enfeksiyonudur. Genellikle influenza ismi verilen virüs tarafından oluşur ve burnu, boğazı, akciğerleri etkiler. Hafifden ağıra değişik düzeydeki belirtilerle kendini gösterirken nadir olmakla beraber ölümcül olabilir.

Influenza enfeksiyonunun belirtileri, bazen titremenin eşlik ettiği ateş, öksürük, burun tıkanıklığı ve akıntısı, kas ağrıları, kırıklık hissi, baş ağrısı, aşırı yorgunluk ve bitkinliktir. Bunların yanı sıra kusma ve ishal de birlikte görülebilir.

Domuz gribi İfluenza virusunun domuzlarda yaptığı bir solunum yolu enfeksiyonudur. Havlama tarzı öksürük, iştah azalması, burun akıntısı, huzursuzluk, belirtileri vardır ve insanlara bulaşabilir. İnsanlara bulaştıktan sonra mutasyon yani genlerinde değişiklik meydana getirerek çok bulaşıcı olabilir. Domuz gribinin insanlardaki ilk salgını 2009 yılında Meksika'da ortaya çıkmıştır. Domuz gribinin belirtileri diğer influenza griplerinin belirtilerine benzer. Domuz gribi yapan influenza virüsü ilk tanımlandığında virüs hücresinin yüzey antijenlerine göre isimlendirilmiştir. H1 (hemaglütinin1) ve N1 (nörominidaz1) adını almıştır. Son zamanlarda salgın yapan Influenza A H3N2v, 2011 yılından beri insanları enfekte etmektedir. Son v harfi eklemesi varyant kısaltması olup, daha önce sadece domuzları etkilerken şimdi insanları da etkileyen bir tür olduğunu göstermektedir.

Grip mikrobu öksürük, hapşırık ve konuşma sırasında ağızdan havaya saçılan taneciklerin bir diğer kişinin ağzına, burnuna değmesi ile bulaşır. Hasta kişilerin solunumundan eşyaların yüzeyine bulaşmış olan mikrop bu yüzeylere temas eden sağlıklı kişilerin elini ağzına, yüzüne ve burnuna sürmesi ile de bulaşabilir.

Erişkinlerde, mikrop bir gün içerisinde belirtiler ortaya çıkarabilirse de beş ila yedi güne kadar da kuluçka dönemi uzayabilir. Küçük çocuklarda ve bağışıklık sistemi bozuk olanlarda bulaşıcılık süresi yani belirtilerin çıkma süresi daha da uzun olabilir.

Hastalığın ağırlık derecesi o mevsimdeki gribin şiddeti ile ilgilidir. Genellikle yaşlılar, küçük çocuklar, hamile kadınlar ve özellikle astım, diyabet, kalp gibi kronik hastalığı olanlar daha yüksek risk altındadırlar ve bu kişilerde grip daha yüksek olasılıkla komplikasyona yol açabilir.

Grip kendi belirtileri yanı sıra başka ağır komplikasyonlarla da devam edebilir. Bu komplikasyonlar;

Yazının Devamını Oku

Çocuklar için sigarayı bırakın

9 Şubat 2015
Bugün 9 Şubat Sigarayı Bırakma Günü... Bugün çocuklarınız, kardeşleriniz, torunlarınız, yeğenleriniz için sigarayı bırakın.

Bugün çocuklarınız, kardeşleriniz, torunlarınız, yeğenleriniz için sigarayı bırakın.

Tütün dumanı solumak çocuklarda astım, hırıltılı alt solunum yolu hastalıkları, zatürree, solunum yolu hastalıkları ve solunum işlevlerinde azalmaya neden oluyor.

Sigara içenin dışarıya üflediği dumana “ana akım duman”, yanan sigaranın ucundan çıkan dumana da “yan akım duman” denir. İkinci el sigara dumanını ana akım ile yan akım birlikte oluştururlar.

Kendisi sigara içmemeyi seçmiş erişkinler veya sigaranın zararlarından haberdar olmayan ve kendini koruyamayacak çocukların, sigara içen birinin sigara dumanını solumasına pasif sigara maruziyeti denilmektedir. Sigara içenlerde görülen birçok hastalık, ikinci el sigara dumanı soluyanlarda da görülür.

Anne rahminde sigaranın kimyasallarına maruz kalmak, 2 yaşına kadar astım riskini 1.85 kat, 18 yaşına kadar hırıltılı solunum yolu hastalıklarını 1.5 kat arttırmaktadır. Evde herhangi bir kişinin sigara içiyor olması 5-18 yaş grubunda astım riskini iki katına çıkarmaktadır.

Ebeveynlerin ikisi birden sigara içtiğinde süt çocuklarının alt solunum yolu enfeksiyonu riski 1.82 kat, herhangi bir aile bireyinin içmesi halinde 1.42 kat artmaktadır.

Annenin hamilelikte sigara içmesi bebeğin akciğerinde hava akımını azaltmaktadır.

Astımlı bir çocuğun evinde sigara içildiğinde astım krizleri 2 kat sıklaşmakta, ağırlaşmakta ve hastane yatışları artmaktadır. Sigara dumanının astım ilaçları etkisiz hale getirdiği de saptanmıştır. Astımlı bir çocuğu evde sigara içilirken tedavi etmeye çalışmak, dibi delik kovaya su doldurmaya benzer.

Yazının Devamını Oku

Ani soğuk bağışıklık sistemini yavaşlatıyor

22 Ocak 2015
Solunum yolu enfeksiyonları ve astım krizleri artıyor...

Toplum olarak üşümekten hep çok korkmuşuzdur. Aile büyüklerinin havaların serinlemesiyle birlikte başlayan, sıkı giyinme konusundaki ısrarlarına alışığızdır. Anneler, çocuklarını okula gönderirken paltosunu sıkı sıkı ilikler, yün başlığını takar, atkısını ağzı ve burnunu örtecek şekilde bağlar. Bebekler muayeneye geldiklerinde doktorları bazen dört kat fanila çıkarır. Bizim toplumsal alışkanlıklarımıza rağmen, tıp uzmanları uzun süre soğuk ile enfeksiyon arasında ilişkiyi gösteren bir kanıt olmadığını savundu. Bununla birlikte, bilimsel veriler, büyük annelerimizi giderek desteklemeye başladı.

Kış aylarında dünya üzerinde 200 den fazla virüsün enfeksiyon yapmaya başladığı bilinmektedir. İngiltere’de yapılan çalışmalar, hava sıcaklığının azalmasının hastalık ve ölüm sayısı ile ilişkisini ortaya koymuştur. İngiltere’de her bir derece sıcaklık düşüşü, 8000 kişinin ölümüne yol açmaktadır.

Solunan hava ile ilk karşılaşan burun mukozası havanın taneciklerini süzer, ısıtır ve nemlendirir. Akciğere daha az toz içeren, ısınmış ve nemli hava gönderir. Aşırı soğukta burnun bu görevlerini tam yerine getiremediği bulunmuştur. Burun sıcaklığı normal vücut sıcaklığının altına indiğinde mikropları dışarı süpüren tüycüklerin ve mikropları yutan beyaz kürelerin çalışmalarını yavaşlattığı görülmektedir. Yale Üniversitesinden yeni bildirilen bir araştırma burun sıcaklığının 33 dereceye inmesi ile mikrop öldürücü bağışıklık sıvılarının yapılamadığını göstermektedir. 

Solunum yolu enfeksiyonlarının uzun süren soğuk havadan çok ani soğuk ile arttığı bilinmektedir. Toplumda vücudunda virüs taşıyan ama ağır belirtiler göstermeyen kimselerin ani soğuk ile bulaştırıcı hale geldiği ve bulaşan hasta kişi sayısının birden arttırdığı öne sürülmektedir. 

İnsan vücudunun düşen burun sıcaklığını yükseltmek için bazı yöntemleri vardır. Bunların en bilinenleri ateş ve burun damarlarının genişlemesidir. Solunum enfeksiyonlarında görülen bu iki durumda ne gariptir ki bizim tedavi etmeye çalıştığımız iki belirtidir. Ateş rahatsız edici bulunup düşürülürken, burun damarlarının genişlemesi, burun tıkanıklığı ve akıntı yaptığı için dekonjestanlar uygulanmaktadır. Halbuki ateş burun sıcaklığını arttıracak, mikrop öldüren hücreleri uyaracak, damarların genişlemesi ile mikrop öldürecek hücreleri damardan dokuya çekecektir. “grip ilaçları” bu nedenle gelişi güzel kullanılmamalıdır.

Burnu sıcak tutmak için büyüklerimizden kalma atkı ile ağız burun kapatmanın doğru bir yöntem olduğu ortaya çıkmaktadır.

Soğuk havanın hızlı olarak solunum sistemimize girmesi soluk borularımızda ani kasılma ve daralmaya yol açmaktadır. Astımlı kişilerde özellikle astımları kontrol altında değilse, soluk boruları daha hızlı kasılabilir. Uzun mesafe kayak yapan kişilerde astım belirtileri görülebilir. 

Kış aylarında soğuk dışında, baca dumanları, trafikte havaya karışan dizel tanecikleri ve kapalı alan kirleticileri astım nöbetlerini tetikleyebilir. İç ortam yaşam süresinin artmasıyla küf, ev tozu, hayvan tüyleri gibi alerjenlere ve tütün dumanına maruz kalma riski ortaya çıkmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Çocuğunuz neden kulak enfeksiyonu oluyor?

19 Ocak 2015
Kulak enfeksiyonlarını önlemek için çocukların aşılarının düzenli yapılması, sigara dumanına maruz kalmamaları, ellerini grip mevsiminde çok iyi yıkamaları gereklidir.

Kulak enfeksiyonları iç veya dış kulak yolunu etkileyebilir. Tıpta bu enfeksiyonlar, akut orta kulak enfeksiyonu, sıvı biriken (effüzyonlu) orta kulak enfeksiyonu ve dış kulak enfeksiyonu olarak sınıflanır. Üç yaşına kadar her dört çocuktan üçü en az bir kez kulak enfeksiyonu geçirmiş olur.

Kulak enfeksiyonlarının her tipinde belirtiler aynıdır. Kulak ağrısı, ateş, duyma azlığı, baş ağrısı, kulaktan akıntı, kulakta dolgunluk hissi bu belirtilerdendir. Kendini ifade edemeyen bebeklerde huzursuzluk, devamlı ağlama, iştah azalması ve uyumama gibi durumlarda kulak enfeksiyonu olasılığı düşünülmelidir. Kulak zarından kan veya iltihap akması da görülebilir.

Fizik muayene sırasında otoskop denilen ışıklı cihaz ile kulağa bakılmasıyla kulak enfeksiyonu saptanabilir. Kulak zarında kırmızılık, hava kabarcıkları, matlaşma görülebilir. Boğaz, geniz ve burun ayrıca enfeksiyon odakları veya alerji bulguları için incelenir. Alerjik nezlenin çocuklarda kulak enfeksiyonu ile ilişkili olduğu bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir. Tekrarlayan kulak enfeksiyonunda atopic bünye mutlaka araştırılmalıdır.

Kulak enfeksiyonu çoğu kez bakteri ile oluştuğundan antibiyotik kullanılır. İki yaş öncesi hafif belirtileri olan çocuklar 48-72 saat gözlendikten sonra belirtiler geçmiyorsa uygun antibiyotik verilir. Küçük çocuklarda antibiyotik 10 gün altı yaş üzerinde 5-7 gün uygulanır.

Kulak enfeksiyonlarını önlemek için, çocukların aşılarının düzenli yapılması, sigara dumanına maruz kalmamaları, ellerini grip mevsiminde çok iyi yıkamaları gereklidir. Anne sütü alan bebeklerde kulak enfeksiyonu daha az olmaktadır. Biberon bebeklerin güçlü emmesine neden olmakta, kulaktaki östaki borusunda negatif basınç yaratarak kulak enfeksiyonunu kolaylaştırmaktadır. Alerjisi olan çocuklarda kulak enfeksiyonlarının sık olmaması için alerji kontrol altında tutulmalıdır.

Yazının Devamını Oku