GERÇEKTEN zor günler yaşıyoruz. Zor gnler yaşayanların başında, borçları döviz olan firmalar geliyor. Feci ‘‘kur farkı’’ yemiş vaziyetteler.
Üstelik bu firmaların bu yıl, hem ‘‘satış hacimleri’’, hem de ‘‘satış fiyatları’’ düşük. Kısaca, bir yanda ‘‘bilanço’’larında pozisyon, diğer yanda ‘‘Gelir Tabloları’’nda faaliyet zararları oluşuyor. Bankalarımızın hazin durumunu anlatmaya gerek yok. Patronlar ve yöneticiler, çareyi eleman çıkartıp masraf kısmakta arıyorlar. Bu da ekonomiyi daha da daraltıyor. Her Allah'ın günü iş áleminden ve işsiz kalanlardan feryat sesleri yükseliyor. Bu iç karartan durumun sebebi nedir, çaresi nerededir diye soranlara, üstatlar sebebi ‘‘dalgalı kur’’ sistemidir; çaresi de ‘‘dalgalı kurdan çıkmaktır’’ diye cevap verince, onlar da ‘‘Kahrolsun dalgalı kur’’ diye nümayiş yapıyorlar. Ne yazık ki, ‘‘Vur vur inlesin! IMF sesimizi dinlesin’’ diye basın toplantısı yapan işadamlarını, IMF dinlemiyor. Acaba neden?
* * *
Biraz baharatlı bir giriş oldu. Amacım kimseyi incitmek değil. ‘‘Barıkayı hakikat, müsademeyi efkárdan doğar’’ (hakikat şimşeği, fikirlerin çatışmasından doğar) ilkesine uygun olarak ben de tartışma ortamına katkıda bulunmak istiyorum; o kadar. Zaten, içinde bulunduğumuz bunalımdan çıkmanın yolunu bilseydim, yazardım. İşe yarardı, yaramazdı o ayrı bir mesele. İzninizle bazı görüşlere netlik kazandırmaya çalışayım.
1. Kurların dalgalanması, dur durak bilmeden yükselmesi ve nereye gideceğinin bilinmemesi ekonomi için kötüdür.
2. Dalgalanmanın durması, döviz fiyatlarının kabaca yüzde 20 kadar ucuzlaması ve kurların gelecekte ne şekilde oluşacağının bilinmesi, ekonomi için iyidir. İçinde bulunduğumuz bunalımdan çıkmak için böyle bir ortama çok ihtiyacımız var.
3. Bunları istemek ‘‘dalgalı kur rejimini’’ terk etmeyi teklif etmekle aynı şey değildir. Çünkü, dalgalı kur rejiminin alternatifi olan ‘‘sabit kur’’ ve ‘‘döviz çıpası’’ gibi rejimlerin bugün için (hatta genelde) başarı şansı yoktur.
4. Dalgalı kur devam edecektir. Mesele, bu rejim içinde 1. ve 2. maddede yazdığım şartları ‘‘sürdürebilir’’ bir şekilde tesis edebilmektir.
5. Bunun için elde iki alet vardır. Birincisi Merkez Bankası'nın ‘‘döviz tanzim satışları’’ yapması, diğeri de TL. yatırımlarını döviz karşısında cazip kılacak ‘‘faizi’’ uygulaması.
6. İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Bir defa, bugünkü kaygılı ortamda, Merkez Bankası'nın elinde, piyasaları sakinleştirmeye yetecek kadar döviz yoktur. Olanı da zaten satmaktadır, yetmemiş, IMF'den gelecekleri de satmaya devam edeceğini açıklamıştır.
7. Gelelim TL. faizine. En kritik konu bu. TL.'ye reel faiz ödemek şart. Hatta bunun, risk primini de içermesi gerek. Ancak unutulmamalıdır; ne kadar yüksek olursa olsun, devalüasyonların bir ülkeye verebileceği hasar, fahiş faizlerin verebileceği hasardan büyük olamaz.
SON SÖZ: Şikáyet teşhis; temenni, tedavi değildir.