1989 Ağustos’unda Türkiye’de sermaye hareketlerini serbestlik getiren 32 Sayılı Kararname yayınlandı. O günlerde Turgut Özal’ın pırıltılı devrinin ışıkları sönmeye başlamıştı.
Merkez Bankası’nın ilk yeni nesil başkanı iktisat doktoru Rüşdü Saraçoğlu’nun itirazına rağmen bu kararname yürürlüğe kondu. Tek amaç, enerjisi tükenmiş ülke ekonomisini canlandırmak için yurt dışından para getirmekti. 32 sayılı kararname sadece sermaye hareketleri serbestliği getirmekle kalmamış, yurt dışından borçlanmayı cazip hale de getirmişti. "Yurt dışından para gelmezse Türkiye kalkınamaz" hálá abonesi en yüksek batıl fikirdir. Bu batıl fikir, iktidardaki siyasi partinin Avrupa Birliği mürşitliğini üstlenmiş ikinci cumhuriyetçiler arasında çok yaygındır. Bu fikir, "Türkler, Türkiye’yi yönetemez" bize "AB ve IMF sopaları gerektir" şeklinde de ifade edilir.
* * *Â
Pazartesi günü yapılan açıklamaya göre, 32 Sayılı Kararname’de değişiklik yapılmış. Yapılan değişikliğe göre bugüne kadar Kararname’nin sağladığı meşru ve gayrimeşru vergi kolaylıkları yüzünden, yurt dışında yapılan, kaynağı da kullanıcısı da aracısı da Türk olan kredilerin sözleşmeleri artık yurt içinde yapılacak. Böylece taraflar bir sürü düzmece işlem yapmaktan kurtulacak. Kısaca: tasarruf sahiplerinin döviz mevduatı, döviz geliri olmayan yerli firmalara yurt içinde döviz kredisi olarak verilebilecek. Bu suretle sırf vergi avantajı yüzünden yurt dışına giden paralar da, yurt dışından alınan "bıyıklı yabancı" krediler de yurt içi hesaplarda gözükecek. Türklerin yurt dışındaki paraları ve Türkiye’nin dış borçluluğu azalacaktır. Firmalara özgürlük verilirken, gerçek kişilerin dövizli veya dövize endeksli kredi almaları yasaklanmış. Bana göre bu serbest piyasa ekonomisinin "o olmazsa, bu olmaz" şartıdır denilen "mukavele serbestliği" ilkesine aykırıdır.
* * *
Türkiye’de firmaların döviz kredisine yönelmesinin esas sebebi, döviz kredisinin ucuz, TL kredisinin pahalı olmasıdır. Başkaca bir sebep aramaya gerek yoktur. Pek tabii dövize endekslenmedikçe TL ile uzun vadeli mevduat veya kredi sözleşmesi yapmak da hem alan hem de veren için risklidir. Tasarruflarını uzun vadeli bağlamak veya geri ödeme süresi uzun projelere yatırım yapmak isteyenler, sözleşmelerini mutlaka döviz üzerinden yapar. TC Hazinesi bile uzun vadeli borçlanmasını ancak dövizle yapabilmektedir. Çünkü TL, yüksek hatta fahiş faiz rüşveti ile değeri yapay olarak yüksek tutulan bir paradır. Bunun kanıtı da cari işlem açıklarıdır. Bu yüzden TL, hep değer kaybı riski taşır. Türkiye cari işlem açığı vermeden yurt içi tasarruflarını arttırarak büyüme modeline geçmezse, TL faizleri düşmez. TL faizi düşmeden de dış finansmandan kazık yememek için daha çook kararname yazar ve çook değiştiririz.