Lala, tedbir nicedür? (Sanayi nasıl kurtulur?)

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Osmanlı padişahları, karşılarına halli zor bir mesele çıkınca, sonunda özel hocalarını çağırır ve meşveret edermiş. Yani onlara danışır, çözümü saptar, kararı verir (irade beyan eder) ve icrayı (veziri azamı) harekete geçirirmiş. Murat Bardakçı'dan aldığım bilgiye göre, ‘‘lala’’ saray hocası demek. (İngilizcesi Royal Tutor). Lalalar, padişahı henüz çocuk yaşta eğitmeye başlayan büyük alimler. Hem din, hem de dünya işlerinde yetkin kişiler. Dolayısıyla, padişah üzerinde çok etkililer. Asla padişaha boyun eğmeyen, doğru bildiğini söylemekten vazgeçmeyen şahsiyetler. Bardakçı'nın dediğine göre, lalalık müessesesi, Osmanlı'nın yükseliş devrinden sonra ortadan kalkmış. Padişahın çevresi daha ziyade, ‘‘yağcı hoca’’larla dolmuş. Akıbetin ne olduğu ortada.

Ben zaman zaman kendime, ‘‘Sen Türkiye'ye yön veren kişilerin lalası olsaydın, şu meseleyi çözmek için ne tedbir önerirdin?’’ diye sorarım. Şimdi yine lalalık kompleksim tuttu. (Siz padişahlık kompleksine kapılanlara kızın, benim kompleksim zararsız.) Kendime şu soruyu sordum: ‘‘Lala, ülkemiz sanayisini içine girdiği sıkışık durumdan kurtarmak için tedbir nicedür?’’

Ülkemiz sanayisi, ayısıyla, çakalıyla, aslanıyla, kaplanıyla, kedisiyle, faresiyle bir iç ve dış ‘‘talep daralması’’ problemi ile karşı karşıya. Anlaşılan bu problem, yurt sathında o kadar yakıcı olmaya başlamış ki, her gün yeni bir yerden ‘‘yandım Allah’’ feryatları geliyor. Bunların kaçta kaçı, ne kadar hakikatı yansıtıyor bilmiyorum. Ama DİE tarafından yayımlanan rakamlar, kapasite kullanımının gitgide düştüğünü ve milli gelirde, sonuncu çeyrek yılda büyümenin duracağı işaretini veriyor. Bu gidişi, 1999'a doğru uzatırsak, önümüzdeki günlerde sıkışıklığın artacağını söylememiz gerek. (Lala, lafı uzatma tedbiri söyle!) Görünen o ki, bu sıkışıklık, iki grup sebepten ortaya çıktı.

1. Dünya ve özellikle Rusya krizinin Türkiye'ye yansıması,

2. Türkiye'de uygulanan, enflasyon düşürücü ve vergi artırıcı önlemler.

Bu iki etki üst üste binince, ortaya bugünkü sıkışık tablo çıktı. Bu sıkışıklıktan çıkmak için ‘‘mekanik’’ olarak iki tedbir almak gerek. Birincisi, ‘‘devalüasyon’’ yaparak sanayiye dış pazarlarda fiyat rekabeti imkânı yaratmak, ikincisi ise Merkez Bankası'nın faizleri düşürmesi. Buna devletin, harcamalar yoluyla iç talebi canlandırmasını da ekleyebiliriz. Kısaca, enflasyonla mücadeleyi ertelemek diyelim. Ancak, bu önlemlerin şerri, hayrından fazla olabilir.

Eğer, bu tedbirlerin ekonomiye faydadan çok zarar getireceğine karar verirsek, çözmemiz gereken meselenin tanımını değiştirmek gerekecektir. Yeni tanım, ‘‘daralan talep hacmi içinde sanayi, batmaktan nasıl kurtulur?’’ olur. Pek tabii, orta ve uzun vadede gaye, talep hacmini artırmak ve milli gelir büyümesi sağlamaktır. Bu dediğimiz kısa vadeli bir saptamadır. (Lalanın cevabı sürecek.)

SON SÖZ: Hasta şikâyetini söyler, teşhisi hekim koyar.



Yazarın Tüm Yazıları