TÜRKİYE’de seçimler bitti. Londra’da ABD’nin hazırladığı, "IMF Marifetiyle Krizden Çıkış Programı"nı onaylamak için yapılan G-20 toplantısı da tamamlandı.
Şimdi iki taraf da hazır olduğu için Türkiye, IMF ile yeni bir anlaşma yapacaktır. Galiba bu yirminci anlaşma (veya düzenleme adı her ne ise) olacakmış. Hemen söyleyeyim bu anlaşma, bilinen IMF anlaşmalarından biri olmayacaktır. Bilinen IMF anlaşmaları esas itibariyle "istikrar" programlarıdır. Ulusal kapsamlıdır. Bu sefer yapılacak anlaşma ise "canlandırma" programıdır. Küresel çapta tasarlanmış bir planın küçük bir parçasıdır. Çünkü gerek yurt içindeki, gerek yurt dışındaki iktisadi şartlar, geçmişten tamamen farklıdır. Dünya, yaklaşık 80 yıl sonra yeniden bir "buhran"a yani depresyona girmiştir. Daha doğrusu henüz resesyon aşamasındadır, ama resesyonun buhrana dönüşmesine ramak kalmıştır. Onun için tüm dünyada, şimdiye kadar eşi menendi görülmemiş "parasal gevşeme" ve "açık bütçe" önlemlerine başvurulmaktadır. IMF ile yapılacak müzakereler işte böyle bir ortamda cereyan edecektir. Hastalık farklı, tedavi farklıdır. Gökten dolar yağarsa sakın şaşırmayın.
* * *
Steve Hanke, Johns Hopkins Üniversitesi’nde uygulamalı iktisat profesörüdür. En büyük özelliği dünyanın çeşitli ülkelerinin ekonomik uygulamalarını yakından izlemesi ve bazı ülkelere danışmanlık yapmasıdır. Küçük ülkelerin ayrı merkez bankası ve ulusal para birimine sahip olmaları, bu ülkelerin iktisadi istikrarı için faydadan çok zararlıdır fikrini savunur. Ben de aynı kanaatte olduğum için, Hanke’nin yazılarını zevkle okurum. Hanke’nin ara sıra dile getirdiği bir gözlemi vardır. Buna "Yüzde doksan beş kuralı" diyor. Bu kurala göre, yazılan iktisadi yazıların ve yapılan yorumların yüzde doksan beşi, ya yanlıştır ya da konuyla ilgili değildir. Pek tabii bu önerme doğruysa, akla şu soru gelecektir. Hem doğru hem de konuyla ilgili olan yüzde beş makale, yanlış ve ilgisizlerden nasıl ayırt edilecektir? Bunun cevabını bu güne kadar vermedi. Belki de yok. Allah, iktisadi makale okuyanlara yardım etsin. Ámin.
* * *
IMF ile bir an önce anlaşma yapılmalıdır diye davul çalanların ileri sürdükleri argümanlardan biri de IMF’nin parasının sınırlı olduğu, Polonya ve Macaristan’a yardım ettikten sonra IMF’nin Türkiye’ye, istese de verecek parasının kalmayacağı idi. Londra’da yapılan ve kapanış bildirgesi önceden yazılmış "G-20 Toplantısı" tiyatrosu bitince bir de bakıldı ki, IMF’nin imkánları sonsuz miktarda arttırılmış. Bunun üzerine IMF, idari düzenleme ve bütçe sıkma şartlarını kabul etmeyen Türkiye’ye 20 değil, 40 milyar dolar verilebilir denmeye başlandı. Meğer IMF’nin patronu ABD’nin ve diğer baba ülkelerin sonsuz para yaratma imkánı varmış.