Çizmelerimi giydim, önlem paketi yazdım

KRİZDEN çıkmak için ne gibi tedbirler alınmalı sorusuna "kriz" teorik olarak kavranmadan cevap bulunamaz.

Ortalıkta dolaşan "IMF ile anlaş, dediğini yap, krizi atlat" şeklinde özetlenebilecek görüşle "iş álemini vergi indirimleriyle destekle ama bütçe disiplininden de taviz verme" gibi tutarsız önerilere bozuluyorum. Hükümetin tutumunu da şöyle okuyorum: Yaşanan kriz, dünya krizidir. Dünya krizden çıkarsa, biz de çıkarız; dolayısıyla şimdiden kafamızın basmadığı, gücümüzün yetmediği işlere kalkışmayalım. Kararları savsaklayalım. Bakın, Obama henüz işbaşı yaptı. Bekleyelim, o Amerika’daki krizi çözsün. Bu tavırdan da memnun değilim. Dolayısıyla kendime durumdan vazife çıkardım. "Bu işin çözümü sana kaldı Ege, hadi çizmelerini giy" dedim. Çizmemi giydim, krizin kuramından kalkarak, bir önlem paketi de ben yazdım.

1.Nerede hareket varsa, orada ısı; nerede ısı varsa orada hareket vardır diyen termodinamiği kendime rehber edindim. Hareket, berekettir sözünü de düstur belledim.

2.Ekonomide kriz, fizikteki soğumadır. Ekonomi soğumaktadır, çünkü hareket azalmıştır. Hareketsizlik yüzünden soğuma artmaktadır. Yani kriz, kısır döngüye dönüşmüştür. Döngü, en zayıf yerinden kırılmalıdır.

3.Ekonomileri hareketlendirmek için, ısıtmak gerekir. Isıtmak için de ekonomide soğutma tedbirleri diye bilinenlerin tam tersi yapılmalıdır.

4.İlk önlem, faizleri reel olarak sıfıra yaklaştırmak hatta eksi reel faiz ihtimali yaratmaktır. Böylece paranın üstüne oturmuş parasal servet sahiplerinin hesabı değişecektir. Onlar da ayağa kalkacak, yani para harcamaya başlayacaktır.

5.Daha da önemlisi, faizin sıfıra doğru düşüşü, krizde büyümesi kaçınılmaz kamu borcunun bütçeye yansıyan faiz yükünü düşürecektir. Bütçe açığı azalacaktır.

6.İkincisi, devir hızı düşen dolanımdaki paranın miktarı arttırılarak, devir düşüklüğünün yarattığı "soğuma" etkisi telafi edilecektir.

7.Üçüncüsü, yatırım ve tüketim harcamalarını kısmış hane halkının ve şirketlerin harcamadıkları parayı devlet harcayacaktır. Ulusal tasarrufun átıl kalmasına izin verilmeyecektir. İç talep artacaktır.

8.Dördüncüsü, TL’nin değer kaybetmesine izin verilecektir. Böylece daralan (ama hálá yeterince geniş olan) dünya pazarlarına mal satma konusunda sanayiciler teşvik edilecektir. Düşmüş olan dış talep artacaktır.

9.Menkul ve gayrimenkul varlık fiyatlarının artması gibi, krizden çıkışın kuvvetli sinyalleri alınıncaya kadar "enflasyon azar" korkusuna düşülmeyecektir.

10. Asla "yüksek faiz-düşük kur" saadet zincirine veya tuzağına geri dönüş rüyası görülmeyecektir.

Son Söz: Tedbiri doğru kılan, tehlikenin niteliğidir.
Yazarın Tüm Yazıları