İŞ Bankası'nın İtalyanlarla birlikte sahip olduğu cep telefonu şirketi, lisans ihalesi yapıldığı günden beri karın ağrısı olmaya devam ediyor.
Zaten bu ihaleden önce de, cep telefonu işi tartışmalı bir zemindeydi. Bu işin çok kárlı olduğu, birinci ve ikinci GSM operatörleri olan Turkcell ve Telsim'e işletme izninin çok ucuza verildiği iddiaları ortada dolaşıyordu. Çünkü o sıralarda dünya borsalarında iki büyük ‘‘balon’’ uçuşuyordu. Birincisi, bundan böyle kárlılık yeni ekonomi şirketlerindedir iddiasıydı. Yeni ekonomi, yani bilgi işleme ve iletişim. İkincisi de, bir firmanın piyasa değeri, elde ettiği kára göre değil, elde edeceği kára göre oluşur, gelecekteki kár da ‘‘büyüme’’nin fonksiyonudur. Öyleyse, en çok ve en çabuk büyüyen firma, en değerli firmadır öngörüsüydü. Yine o günlerde hesap şuydu: Bir GSM abonesinin değeri 5.000 dolardır. Dolayısıyla, 2 milyon abone kaydeden bir GSM operatörünün borsa değeri 10; 5 milyon abone kaydedenin değeri 25 milyar dolardır. 2 milyon abone için gerekli yatırım 2 milyar dolar olsa, bu işe girenler kısa zamanda 8 milyar dolar kár edecektir. 20. asır, Şarlo'nun hicvettiği altına hücumla başladı, sonu ise, cep telefonuna hücumla kapandı. Bugünlerde ise GSM furyasından çok para kazanan uyanıklar keyif çatarken, fena halde silkelenen kerizler de ağlaşıp duruyor.
Türkiye'de durum şu: En büyük operatör Turkcell, henüz yatırımcısına bir kuruş temettü vermiş değil. İkinci büyük Telsim, 3 milyar dolar dış borcunu ödeyemiyor. Üçüncü Aria, baba parası yemekle meşgul. Dördüncü Aycell, kamu kaynaklarını har vurup harman savurmakta.
Cep telefonu, yani şebekeye bağlı telsiz iletişim aracı, bizatihi kendi yarattığı konfor bakımından değil, total ekonomik sistemde sebep olduğu verim artışı bakımından da çok önemli bir ürün. Bu sahaya yapılacak yatırımların, ilke olarak verimli olacağı muhakkak. Ancak, böylesi muhteşem bir keşif alanında dahi, akılsızca yapılacak yatırımların zarar doğurması mümkün. İşte biz bunu becermiş durumdayız.
* * *
Serbest piyasa ekonomisinde ‘‘piyasa/fiyat mekanizması’’nın çözemeyeceği kaynak tahsis alanları vardır. Bunlar doğal ve/veya teknolojik monopol veya oligopol faaliyet sahalarıdır. Telefon, bunlardan biridir. Yatırım kaynaklarının heder olmaması ve kullanıcıların yüksek maliyetler ve/veya fiyatlarla sömürülmemesi için, bu kabil sahaların ‘‘düzenlenmesi’’ şarttır. Bunun için kapitalist ülkelerde ‘‘düzenleyici kurul’’lar (regulatory board) tesis edilmektedir. Ülkemizde bunlara ‘‘Üst Kurul’’ denmektedir. Telekomünikasyon üst kurulunun, zaman geçirmeden cep telefonu kavgasına müdahale etmesi şarttır. Hem de tam kapsamlı bir şekilde. Yatırımlardan, fiyatlandırmaya kadar meselenin her yönü ele alınmalı ve karara bağlanmalıdır. Yoksa, yukarıda da söylediğim gibi, ekonomimiz için ‘‘değer yaratacak’’ bu emsalsiz saha, ‘‘değer yutan’’ yeni bir kara delik olacaktır. Hatta olmuştur bile.
SON SÖZ: Ne yaptığın değil, nasıl yaptığın önemlidir.