Paylaş
Ahalide bir sevinç, bir sevinç gören de Trakya’da yılda 100 milyon ton petrol çıkacak yataklar keşfedildi sanır. Genelde borçlanabilmek ve özelde düşük maliyetle borçlanmak, firmalar için sevinilecek bir şeydir. Ama milli ekonomi için, aynı şey söylenemez. Geçen yılın sonunda ekonomiyi yönetenler, ciddi bir mali istikrarsızlık kaynağı olarak gördükleri “cari açığı” daraltmak için milli gelir artışını yavaşlatan “yumuşak iniş” önlemleri aldılar. Niçin yavaşlayacakmışız diyenlere “eğer milli gelir artış hızı düşürme pahasına cari açığı küçültemezsek, maazallah bir anda krize gireriz” diye cevap verdiler. Kriz çıkınca da milli gelir artış hızı düşmekle kalmaz, milli gelir azalır dediler. 2001 ve 2009 yıllarını hatırlattılar.
YABANCILARIN TAHVİL KAPIŞMASI, YUMUŞAK İNİŞLE ÇELİŞİKTİR
Merkez Bankası, ekonomiyi soğutmak için “kredi maliyetini yüksek, mevduat getirisini düşük” tutmaya yönelik parasal ve vergisel önlemler alıyor. Doğal olarak piyasadaki para miktarını da sınırlamaya çalışıyor. Tam bu sırada bankalarımızın yurt dışından düşük faizle milyarlarca dolar borçlanması doğru mudur? Tahvil ihracı yoluyla dış borçlar artınca, zil takıp oynamak bilinçli bir tepki midir? Yoksa bu ihraçlar, para arzını arttırıp, maliyetini düşürerek ekonominin üstüne bindiği “yumuşak iniş dalını” mı kesmektir? Bankalar, borç almıyor, vadesi gelenlere takla attırıyor dense de sonuç değişmez. Zaten bu yıl da 60 milyar dolar cari açık verilecektir. Bu açığın önemli bir kısmı bankalar tarafından kapatılacaktır. Yani her halükârda para arzı artmaktadır.
TAHVİLİN MALİYETİ ARTIRLMALIDIR
Yurt dışından dolaylı veya dolaysız borçlanan sanayiciler, yerli bankaların yabancı rekabeti karşısında kârları düşmesin diye KKDF (Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu) diye bir vergi öder. Çocuksu bir gerekçeyle bir yıldan uzun vadeli borçlanmada bu vergi alınmaz. Bankalar ise bu vergiyi hiç ödemez. Eğer “yumuşak iniş” için para arzı ve kredi maliyeti denetlenmek isteniyorsa, vadesi ne olursa olsun bankaların aldığı her tür dış borç (tahvil ihracı yoluyla alınanlar dâhil) KKDF’ ye tabi olmalıdır. Bu vergi hem bütçeye yarar hem de düşük olduğundan şikâyet edilen ulusal tasarruf oranının artması için gerekli faiz haddinin oluşmasına yardımcı olur.
HEDEFSİZ STRATEJİ, STRATEJİSİZ KURAL OLMAZ
Türkiye’nin uzun vadeli ekonomik hedefi, “dış ticaret fazlası vererek, milli gelirini yılda ortalama yüzde 7 büyütmek” olmalıdır. Çünkü ancak cari fazlaya dayanan hızlı büyüme sürdürülebilir. Bu noktaya ulaşmak çok sancılı bir yapısal dönüşüm gerektirir. Ama çekilecek sıkıntılara değer. Çünkü bu politika, Türkiye’ye küme atlatır. Yarı sömürge durumundan kurtarır. Siyasi bağımsızlık sağlar. Yukarıda okuduklarınız bu amaçla tutarlı ve dolayısıyla doğru önerilerdir. Amaç bu değilse, üzerinde durmaya değmez.
Son Söz: Havada döviz ikmali yapılrsa, inişe gerek kalmaz.
Paylaş