Paylaş
Bayramdan önce Çin’de 11 günlük bir geziye katıldım. Üç büyük şehirde, Pekin’de, Şanghay’da ve Şien’de kaldık. Yangtze nehri üzerinde üç gün, üç gece kocaman bir gemiyle derin vadiler ve uçzuz bucaksız ormanlar arasında dolaştık. Onlarca orta ve küçük yerleşim alanını güverteden seyrettik veya kısaca ziyaret ettik. İnşaası için 1 milyon 300 kişinin yer değiştirmek zorunda kaldığı, Çinlilerin övünç kaynağı dünyanın en büyük hidro elektrik santralını gördük.
ÇİN’DE HAYAT
Çin henüz bir yabancı turist diyarı değil. Turistik yerler bile Çinlilerle dolu. İstisnasız hepsi iyi giyimli, temiz ve semiz insanlar. Bırakın sıska olmayı bir yana, böyle yemeğe devam ederlerse, yakında şişmanlık Çin’de de sorun olmaya başlar. Büyük şehirlerde lüks arabadan geçilmiyor desem abartmış olmam. Yollar ve trafik işaretleri dört dörtlük. Trafik terbiyesi de fena değil. Henüz Batılı insanlar kadar üçüncü şahısların haklarına saygılı değiller. Ama bizdeki gibi bencil, şirret davranmıyorlar. Tedbirsiz ve terbiyesiz araç sürmeyi de “usta şoförlük” olarak bellememişler. Kentlerde sokak köpeği veya kedisi yok. Park ve bahçe bakımları çok iyi.
KOMÜNİST PARTİ ELİYLE KAPİTALİST KALKINMA DENEYİ
“Uçan Fil Dumbo” gibi bir hikâye. Uçuyorsa fil değildir, fil ise uçmuyordur değil mi? Hayır hem fil, hem uçuyor. Çin’de bu zıtlıktan nasıl bu kadar başarılı bir kalkınma sentezi çıktığı anlaşılmaz gibi duruyor. Ama tam aksine Çin başarısının sebebi bu zıtlık. Yani eğer Çin, 1978’den sonra devletçi ekonomisini kapitalist sisteme dönüştürürken, tek partili komünist yönetimden de vazgeçip, çok partili liberal siyasi yapıyı da kurmaya kalksaydı eminim bu gelişmişlik düzeyine gelemezdi.
TOPRAK MÜLKİYETİ
Çin’in, insanı en fazla etkileyen yönü bayındırlık yani imar faaliyeti. Ekonomideki ağırlık, sanayiden hizmete dönüştükçe, “hizmet üretim merkezi” olan kentler de dönüştürülüyor. Çok iyi İngilizce konuşan üniversite mezunu 7 rehberimiz oldu. Hepsi söz birliği etmişçesine gayrimenkul fiyatlarındaki hızlı artıştan bahsetti. Kat mülkiyetinin “70 yıllık faydalanma hakkı” şeklinde yasalaştığını söylediler. Bankalar, uzun vadeli düşük faizli kredi veriyormuş. Millet, “bugün al, yarın daha pahalıya satarsın” havasına girmiş bile. Kazancı iyi olanlar birden fazla konut sahibi olup kira geliri elde edebiliyor. Düşük gelirliler halen, banyo, mutfak ve hela gibi ıslak mekânları “ortaklaşa” kullanılan binalarda yaşıyorlar. İlk fırsatta bu binalardan çıkıp, kredi ile aldıkları küçük dairelere taşınıyorlarmış. Atadan dededen kalmış, arsası da dahil mesken veya işyeri sahiplerinin arsaları “kentsel dönüşüm” çerçevesinde istimlak ediliyor ve kendilerine para veya yeni ve daha güzel yerler veriliyormuş.
Son Söz: Her bebek, tüketen bir ağız ve üreten iki elle doğar.
Paylaş