Paylaş
Moda endüstrisi en şaşaalı ve belki de en yüzeysel endüstri gibi görünse de iç dinamikleri açısından en sert ve derinden etki bırakan bir sektör... Senede iki ana (sonbahar-kış, ilkbahar-yaz) , iki ara (pre-fall ve resort) kimi markalar için bir de couture koleksiyonu derken, sürekli daha iyiyi, yeniyi ve farklıyı yaratması beklenen tasarımcıların üzerindeki baskı çok büyük. Büyük yatırımcı grupların elindeki dev modaevlerinin başına gelindiğinde özgün tasarım çizgileri ve ticari kaygılar arasındaki duruşu sağlayabilmek veya kendi bağımsız markalarıyla üretim, satış ve yaratıcılık dengesini kurabilmek oldukça yıpratıcı. Dijital çağla daha da açgözlü bir hale gelen tüketim döngüsü, yeni pazarlar (mesela Uzakdoğu) için özel koleksiyonlar üretmek derken tasarımcı kendini nefessiz bırakan bir sarmalın içinde bulabiliyor.
En son geçen pazartesi günü son yıllarda tasarımcı kimliğiyle başarılı koleksiyonlara imza atan, eski model, stylist, Mick Jagger’ın 2001’den beri sevgilisi, Madonna, Nicole Kidman gibi ünlülerin arkadaşı ve kırmızı halıların vazgeçilmez modacısı L’Wren Scott (49), New York’taki evinde bir eşarpla kendini asmış olarak bulundu. Oysa Londra Moda Haftası’na yetiştiremediği koleksiyon sunumunu geçen Paris Moda Haftası’nda gerçekleştireceğini duyurmuştu bile... Ölümü üzerine yapılan çeşitli spekülasyonların arasında şirketinin 4.3 milyon Euro’luk borcu olması gösterilse de tam olarak nerede, nasıl ve niye dibe vurduğunu tahmin etmek zor. Avustralya’da Rolling Stones dünya turnesindeyken haberi alan Mick Jagger da derin bir üzüntü ve şok içerisinde, olayı anlamlandıramadığını birkaç cümleyle sitesinde duyurdu.
McQueen’den Galliano’ya neler yaşandı?
Bu olay her daim yaratıcı olmaları beklenen, her sezon sektör üzerinde dev bir etki bırakma çıtasını daha da yukarı çekmek baskısı altındaki bu hassas beyinlerin dibe vurma örneğinin ilki değil maalesef.
Gelmiş geçmiş en önemli tasarımcıların arasında ‘dâhi çocuk’ sıfatıyla yer alan Alexander McQueen’in dört sene önce 42 yaşında, hayatının baharında, kariyerinin doruğundayken intihar etmesinin yarattığı şok dün gibi hafızalarda.
Bir başka örnekse yine dünyanın en yaratıcı tasarımcılarından biri olarak kabul edilen John Galliano’nun başına gelenler. Yaklaşık üç sene önce moda camiası son yılların en önemli tasarımcılarından biri olan Galliano’nun anti- semitik söylemleriyle sarsıldı. Kendi ismini taşıyan markasının yanında 15 yıldır Dior modaevinin nerdeyse tüm DNA’sını yeniden oluşturmuştu. Hayal gücünü zorlayan defileleri ve koleksiyonlarıyla moda dünyasının zirvesindeydi. Ta ki Paris’te evinin köşesinde her zaman gittiği ‘La Perle’ kafede sarf ettiği nefret ve ırkçı sözlerinin kafedeki müşteriler tarafından videoya çekilip internete düşmesine kadar... Son yıllarda artan alkol ve reçeteli ilaç bağımlılığıyla kendini adeta kaybettiği belli olan görüntülerin yayımlanmasından sonra, Dior modaevinin ve kendi markasının da sahibi olan LVMH grubu derhal tasarımcıyla her türlü ilişkisini kesti. Irkçı söylemleri sebebiyle yargılanma süreci başladı. Sonrasında rehabilitasyon merkezine gönderildi. Parmaklarının arasından bir anda kayıp giden kariyeri ve utancıyla 2 sene sonra ilk ‘ayık’ verdiği röportajında yaşadığı ve yaşattığı travmayı ilk başlarda anlayamayacak kadar dibe vurmuş olduğunu itiraf etti.
Dışarıdan bakıldığında imrenilecek profiller: Zirvede kariyerler, para pul, modanın ışıltılı dünyası, yetenek, vizyon, karizma, her şey var.. Derken bir anda gelen hayattan, her şeyden vazgeçme hissinin anlaşılmazlığı ve fakat gerçekliği... Duygu ve yaratım dünyaları böylesine zengin, derin ve samimi olan insanların ekstra hassas yapılı kişiler olduğunu varsaymamız da yanlış olmaz Ve tabii McQueen’in ölümüyle başlayan, Galliano’nun travmatik skandalıyla tekrar gündeme gelen, moda endüstrisi oyuncularının şapkayı önlerine koyup bu acımasız sistemi sorguladığı tartışmalar son olarak L’Wren Scott’ın intiharıyla önümüzdeki günlerde elbet hararetlenecektir.
Paylaş