Paylaş
Şahane kostümleriyle kusursuz stilleriyle bu yılın modasına ilham veren bu dört film var: American Hustle, HER, The Counselor ve Behind The Candelabra. Dört gün sonra açıklanacak Oscar adaylıkları ya da bu gece düzenlenecek Altın Küre ödülleri öncesi Hollywood’da kısa metraj bir moda turu
Moda dergilerinden yırtılmış kareler gibi
Düzenbaz (American Hustle)
Christian Bale, Amy Adams, Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence’ın başrollerini paylaştığı, David O. Russell’ın yönettiği Oscar yarışının en güçlü adaylarından American Hustle (Düzenbaz), adeta 1970’lerin moda-stil kitaplarındaki karşılığı tadında. 70’lerin New York ve New Jersey’sinde geçen film, elbet dönemin efsane kulübü Stüdyo 54’e de uğruyor. Boyundan bağlamalı derin V yakalı jarse elbiseler, vintage Halston ve Diane Von Furstenberg anvelop elbiseler, büyük camlı renkli gözlükler, bolca payet, ışıltı, lame, dore ve retro desenlerle American Hustle dönemin ve senaryonun hakkını fazlasıyla veriyor. Yönetmenin sahne bitimlerindeki müthiş fotografik anları da önümüzdeki birçok moda çekimine ilham verecek türden. Filmin en başarılı bir diğer elemanı da karakterlerin saç stilleri: Bradley Cooper’ın akşamları perma bigudisiyle sardığı ve Jennifer Lawrence’ın sarı röfleye uzanan diplerinin siyahlığını umarsızca bırakarak önüne düşürdüğü saçları çok başarılı!
(17 Ocak’ta vizyonda)
Geleceği yeniden tasarlamak
O (Her)
‘Being John Malkovich’ ve Adaptation’ın da yönetmeni olan Spike Jonze’un yeni filmi ‘HER’ Joaquin Phoenix, Amy Adams, Rooney Mara ve iPhone’lardaki Siri’ye alternatif bir sesi canlandıran Scarlett Johansson’lu, klişe olmayan gelecek zamanda geçen bir film. Arabalar havadan gitmiyor, insanlar metalik tulumlarla gezmiyor. Tam aksine görüp görebileceğiniz en rafine, en minimalist gelecek bu belki de. Retro-fütürizm de diyebileceğimiz bu stil, bu filmde aslında çok eski bir dönemi, 1800’lerin ortasını temsil eden oldukça yüksek belli bir pantolonun etrafında inşa edilmiş. Bu yaklaşım aslında sanatın birçok dalında da benimsenen genel bir bakış açısı: Teknoloji ilerledikçe, “Nereye gidiyoruz?” endişesi ve yeniliğin getirebileceği rahatsızlıkla daha da fazla eskiye tutunma hali! Spike Jonze, bu filmde kostüm tasarımcısı Casey Storm ile birlikte son yıllarda konsept mağazacılıkta büyük bir başarı yakalamış Opening Ceremony’nin ortağı ve Kenzo markasının kreatif direktörü Humberto Leon ile çalışmış. Filmin genel görünümünü ve stilini beraber tasarlamışlar. Çok ince retro bir hava yakalanırken, stil çalışmasında detay eklemek yerine çıkartmayı ve mümkün olan en minimal haliyle geleceği sunmayı istemişler. Filmde bize herhangi bir ‘zaman’ veya ‘dönem’ referansı verebilecek jean, şapka, kemer, kravat, yaka gibi detaylar tamamen çıkarılmış, bu sayede de filme has bir dünya yaratılmış. Bu kendine özgü dünyayı temsil eden özel koleksiyon, ‘HER’ by Opening Ceremony kapsül koleksiyonu mağazalardaki yerini aldı bile.
(14 Şubat’ta vizyonda)
Zeki Müren bu kez bizi görecek!
Behind The Candelabra
Steven Soderbergh’in HBO kanalı için çektiği, bu yıl 11 Emmy Ödülü kazanan, 4 dalda Altın Küre adaylığı bulunan TV filmi ‘Behind The Candelabra’, işte o epik kostümlü muazzam filmlerden biri. Amerikalı ünlü piyanist ve vokalist Valentino Liberace’nin hayatını konu alan film muazzam kostümlerinin yanı sıra Liberace’yi oynayan Micheal Douglas, sevgilisi Scott Thorson rolündeki Matt Damon ve unutulmayacak bir tiplemeyle çiftin estetik cerrahını oynayan Rob Lowe’ın performanslarıyla parlıyor. Sanat güneşimiz Zeki Müren’in de en büyük ilham kaynağı olan Valentino Liberace (1919-1987), Guinness Rekorlar Kitabı’na 1950-1970 arasında dünyanın en yüksek ücret ödenen şovmeni olarak geçmiş.
Filmin kostüm tasarımcısı Ellen Mirojnick, Liberace’nin orjinal kostümlerini yükte ve pahada daha hafif bir şekilde adapte etmiş. Evet, yükte ve pahada daha hafif çünkü gerçek hayatta Liberace’nin kostümleri onlarca kilo ağırlığında, yapımı bir sene bile sürebilen ve elbette üzerinde yüz binlerce dolarlık mücevher işlemeler bulunduran kostümlerdi. Çünkü Liberace demek pul, payet, mücevher, altın, işleme, görkem demekti. Sahneye şoförlüğünü sevgilisinin yaptığı Rolls Royce ile çıkar, piyanosunun başına geçerdi. Sevgilisini kendisine benzetmek için estetik yaptırmaya zorlayıp, ona mücevher işlemeli slip mayolar giydirirdi. Özetle: Hem gerçek hayat hikâyesinin ilginçliği hem sanat yönetmeni, kostüm tasarımcısı ve elbet yönetmenin müthiş katkısıyla modayla sinemanın kesiştiği şahane bir film olmuş.
Scott bunu hep yapıyor
Danışman (The Counselor)
Gelmiş geçmiş en önemli moda referanslarından biri olan 1982 yapımı efsane film ‘Blade Runner’ın yönetmeni Ridley Scott, The Counselor ile sinema eleştirmenlerinden geçer not alamadıysa da filmde stil yaratmak konusunda yanlış yapmayacağını yine gösterdi, moda insanlarını fazlasıyla tatmin etti. Scott’un modayı fethetmesi ilk değil. Hatırlatalım: Alexander McQueen 1998’de Givenchy için tasarladığı koleksiyonda Blade Runner filmini referans almış, Tom Ford da 2001’de Yves Saint Laurent için yine yönetmenin Gladyatör filminden ilham almıştı. Cameron Diaz, Javier Bardem, Penelope Cruz ve Brad Pitt’den oluşan bomba kadrosuyla film, görsel hafızasını karakterler arasındaki rafinelik ve kabalık kontrastından oluşturuyor. Ortaya çıkan karışımda biraz 80’ler Versace’si, biraz sonradan açılmış Rus zengini veya Akdeniz jet-set stili, hatta bir parça da hip-hop kültürünün o meşhur ‘bling-bling’ havası var. Mesela bir yanda Malkina (Cameron Diaz), tırnakları, çita desenli dövmesi, altın dişi ve Paula Thomas imzalı kostümlerle salınırken, diğer yanda en şık Armani takım elbiseleriyle Michael Fassbinder çıkıyor karşımıza. Reiner (Javier Bardem), Versace gömlekleri, renkli Ray-Ban gözlükleri ve yerçekimine karşı duran saçlarıyla, Westray (Brad Pitt) ise kovboy tarzıyla yapımın bir moda filmine dönüşmesinde ayrı ayrı katkıda bulunuyor.
(Hâlâ vizyonda.)
Paylaş