Paylaş
Kuzum “Bana köpek ismi koyun, kafam karışıyor” demedin mi sizinkilere?
Ben türdaşlarımı çok severim. Ailem beni beyaz bir tüy yumağı olarak görünce Kuzu Kuzu’yu layık gördü. Ben de birçok köpeğin aksine ismime çabucacık alıştım.
Karakterin de mi kuzu gibi yoksa?
Hayır. Biz pekinezler yaramaz ve oyuncu olduğumuz için şımarığız. Genimizde bu var. Bakmayın Kuzu Kuzu olduğuma, şımarığımdır ben. Ama tatlı şımarığımdır. Onların kalbini bu şekilde çaldım zaten.
Evde dört pekinezsiniz. Tanıtsana bize onları?
Aslında benim büyük abim Zozo vardı. O da pekinezdi. Aramızdan ayrılınca yalnız kaldım. Ailem yalnızlığıma dayanamadı ve iki siyah Pekinez geldi evimize. Dişi olanıyla aramızda doğan aşktan dolayı bir çocuğumuz oldu. Onun da adı Limon.
Nerede yatıyorsunuz evde?
Biz pekinezler gençliğimizde çok yaramaz olduğumuzdan her zaman salonda yatamazdık. E artık yaşlanıp, uslanınca salonda yatabiliyorum. Her gece uykuya uğurlanır, sabah da ailem uyanınca onları karşılar ve beraber kahvaltı ederiz.
İhtiyaçlarınızı kim karşılar?
Tabii ki ailem. Sağ olsunlar yediğim önümde, yemediğim arkamda.
Ali Kırca sana çok düşkünmüş, nasıl bir babadır?
Müthiştir. Sanırım en iyi geçindiğim aile ferdi o. Yanlış anlaşılmasın diğerleriyle de aram çok iyi ama Ali Baba ile daha farklı. Her şeyimle o ilgilenir, en çok ilgiyi o gösterir. Seray annem, Candaş ve Ozan abimler darılmazlar umarım.
Sahi onlarla aran nasıl? Sen evin gözdesisin ya, kıskanmıyorlar mı seni?
Ben çok kıskancım. En çok ilgiyi ben görmeliyim ama anne ve baba zaten bu konuda yeterince iyiler. Ozan ve Candaş’tan da daha çok ilgi gördüğüm zamanlar oldu. Eh onlar da kocaman adamlar olsun o kadar. Ozan ve Candaş ağabeylerim üşengeç olduklarından eğilip beni elleriyle sevmek yerine ayaklarıyla severler. Ama çok hoşuma gidiyor bu, hemen mayışıp sırtımı yere yaslar şımarırım.
Ailenin erkekleri fedakârlık isteyen bir meslek seçmişler, habercilik. Anne Seray Hanım taşıyor olmalı aileyi...
Seray anne evi taşıyor, evet. Evin her şeyidir o. Beni de çok sever, torun sevgisi de göremedi henüz. İleride abilerim torun verince benden uzaklaşır diye düşünmüyorum da değil.
Yok korkma, oyun arkadaşların çoğalır. Ali Kırca’yı işe uğurlama ya da karşılama gibi bir ritüeliniz var mıdır evde?
Giderken ben evde pinekliyor olurum. Ama karşılama ritüelim olmaz olur mu? Çılgınlar gibi kapıda beklerim ve o zil sesini duyduğum zaman mahalleyi inletirim! Ali Baba eve geldi mi akan sular durur benim için. Zaten o da hemen beni kucağına alır, sonsuz sevgisini gösterir.
Hafta sonları nasıl geçer Kuzu Kuzucuğum?
Benim için hafta sonu-hafta içi fark etmez. Biz pinekleriz pekinez ailemle birlikte, ama haftasonunda sahiplerim evde olduğu için onların sıcaklığıyla daha bir mutlu olurum.
Onlar tatile gidince, sizi de götürürler mi?
Düşündüler ama malum bu pek mümkün olmuyor her zaman. Yaramaz bir köpeğim ve yolculuğu kaldıramam. Amaaan zaten evde yatmaktan mutluyum. Onlar gitsin gelsin, beklerim ben.
Geleni gideni çok, sofra âdâbının yaşatıldığı bir ev midir sizinkisi?
Çooook. Misafirler gider gelir, hepsi de sağ olsunlar bayılırlar bana, ama sofra âdâbı pek yoktur. Şöyle ki, evde herkes kafasına estiği saatte bir şeyler yer ama beni de asla unutmazlar. Hep yemeklerini benimle paylaşırlar.
Sofranın altından çaktırmadan sana kim yemek verir peki?
En çok Ali Baba verir. Seray Anne de kıyamaz, paylaşır yemeğini.
Bugüne kadarki en büyük çılgınlığın neydi?
Sene 2004’tü sanırım, İstanbul’a deli gibi kar yağdığı yıl. Terasta biriken bütün buzları evin küçük havuzuna doldurdular ve havuz buzlu su oldu. Ben de deliyim ya, atladım içine! Baktım olacak gibi değil, yardım çığlıklarıyla çıkarılmak istedim. Hemen fark edildim Allah’tan da kurtarıldım.
10 yıl önceki yaşamınla bugün arasıdaki fark ne sence?
İnsanlar gibi ben de yaşlanınca olgunlaşıyorum. Eh başlarda tabii bayağı bir baş ağrıttık, lakin daha sonra güzelce eğitilmekle birlikte oturaklı bir köpek oldum ve uslandım. Şimdi emekliliğimi yaşıyorum.
Sizin tüm varoluşunuz sadece ve öylesine yaşamda kalmak üzerine kurulu. Yaşama hakkınızı elinden alanlara neler söylemek istersin?
Biri benim yaşama hakkımı elimden alacaksa yapabileceğim bir şey olmaz. Sadece sahiplerimin üzülmesine üzülürüm. Neticede ben küçük bir tüy yumağıyım ve ne yapılırsa sonucuna katlanmak zorundayım.
“Bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışında gizlidir” demiş Kafka, ben sana bakınca gözlerinde ‘sevgi’ okuyorum. Sokaktaki arkadaşlarında da... Ya sen Kuzu, bizlerde ne görüyorsun?
Sadakat görüyorum, sadece sevgi görüyorum. Birisi kötü davranırsa dahi onu affedebiliyorum, unutuyorum. Ben sadece her canlıya sevgi beslerim, beni sevenlere de her zaman minnettarım.
Paylaş