Paylaş
Yarın, 5 Aralık yani Dünya Türk Kahvesi Günü. Türk kahvesi, kahvenin kavrulmasından öğütülmesine, pişirme tekniğinden sunumuna, kahve yudumlanırken yapılan sohbetten kahve falı bakmaya uzanan bambaşka bir dünya. Bir fincan kahve içmek bizler için aynı zamanda bir iletişim aracı. 1720 yılında şair Seyyid Vehbi’nin “Kafa dengi arkadaşlar arasında en mükemmel ziyafet iki fincan kahveyle bir lüle keskin tütündür” yazması bunun asırlara dayandığını gösteren anekdotlardan biri... Fal bakma, komşuyu sohbete davet etme, içini dosta dökme... Bizler için her şey bir fincan kahvenin bahanesi.
Bütün bu ritüelleri ve geleneklerinin yanında el sanatlarından edebiyata, sahne sanatlarından resme pek çok alana ilham kaynağı olması ve etrafında şekillenen zengin miras öğeleriyle UNESCO’nun ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’nde yer alan tek kahve...
MAKİNELER ÇIĞIR AÇTI
Bizim kahvemiz ayaküstü veya ele alıp sokakta yürürken içilen bir kahve değil. Çok kısa bir molada bile olsa özel itina ister. Osmanlı’da sarayda ve zengin konaklarında en az beş kişiyle yapılan kahve servisi merasimleri, zamanında tüm dünyanın dilinde dolaşmış ve kahveye gösterdiğimiz özel muamelenin bir ispatı olmuş. Bir fincan Türk kahvesinin tarihten bu yana süzülen kültürüyle bize öğreteceği halen çok şey var.
Bunu kendi kendimize kutlamak, kültürümüzle içten içe gurur duymak elbette yetmez. Asırlardır kültürümüzün önemli bir parçası olan Türk kahvesi sınırlar ötesine taşınması gereken en önemli tanıtım elçilerimizden... Türk kahvesinin cezvelerde yapımının uzun sürmesi, özellikle restoranlarda ocakları meşgul etmesi nedeniyle yakın geçmişe kadar kendi ülkemizde bile çoğu restoranda Türk kahvesi siparişi alınmazdı. Her ne kadar çoğu kahve tiryakisi alışmakta zorlanıp mesafeli durduysa da kahve makinelerinin çıkması kahve servisinde yeni bir çığır açtı. Bu makineler sayesinde diğer ecnebi kahveleri gibi hızlıca yapılabilen Türk kahvesi, artık profesyonel mutfaklarda da daha fazla kabul görüyor. Hatta bu, kahvemizin yurtdışında tüketimi için de önemli bir adım oldu.
Yurtdışı tanıtımları konusuna gelirsek Gizem Şalcıgil White’dan bahsetmemek olmaz. Yaşadığı Amerika’da Turkish Coffee Lady Vakfı kurarak Türk kahvesi tanıtımı için çok güzel işler yapıyor. En önemlisi, bunları duyurmayı iyi biliyor. Hatta geçen yıl 5’incisini düzenlediği sanal etkinliklere Washington’nın belediye başkanı Muriel Bowser resmi bir kutlama mesajı göndermişti.
ÇEKİMLER SEKİZ ŞEHİRDE YAPILDI
Gizem bu yıl da durmadı. Türkiye’yi dolaşarak sekiz farklı şehirde bir saatlik bir belgesel çekti. ‘Başlangıç: Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri’ belgeselinin lansmanı yarın Amerika’da yapılacak. Arzum Okka ortaklığında çekilen belgeselin tanıtım turunda, Amerika’da altı eyalet gezilecek, kahveseverler bol köpüklü Türk kahvesiyle buluşturulacak.
New York, Washington, Boston, Los Angeles, Las Vegas ve San Francisco gibi şehirlerde yapılacak tanıtıma mikro art sanatçısı Hasan Kale’nin kahveyle gerçekleştireceği sanat gösterileri de renk katacak.
EN ÇOK GÜL SUYU VE SAKIZ KATILIYOR
Malum, Türk kahvesinin ruh eşi lokumdur. Kahve ritüellerimiz eskiye göre ultra hızlanmış olsa bile, fincanın yanına bir parça lokum iliştirmek âdetten; özellikle de misafire servis ediyorsak... 19’uncu yüzyıla kadar kahvenin yanında lokum değil reçel servis edildiğini biliyor muydunuz? Reçeller arasında da özellikle gülbeşeker denen gül reçeli en gözde ikrammış. Lokum, Osmanlı mutfak kültürünün Ortadoğu ve Balkan coğrafyasına bıraktığı yemek kültürü mirasının önemli bir örneği... Gırtlağı rahatlatan, boğazdan rahatça geçen anlamına gelen ‘rahatü’l-hulkum’ zamanla ‘rahat lokum’ , ‘lati lokum’ gibi değişikliklere uğramış, sonraları kısalarak yalnızca lokum olarak anılmış. Önceleri şeker yerine bal veya pekmez kullanılarak da yapılan lokum, 18’inci yüzyıl sonlarından itibaren şekerle hazırlanmaya devam edilerek yaygınlaşmış. Su, şeker ve nişantayla hazırlanan lokuma klasik bir aroma vermek için en çok gül suyu ve sakız kullanılır. Bunların dışındaysa nane, portakal, limon, tarçın gibi aromalarla lezzetlendirilir ya da içine fındık ve ceviz gibi kuruyemişler katılır. Çifte kavrulmuş Antep fıstıklı ve hem Afyon hem de Samsun’da özellikle kış mevsiminde içine kaymak sarılarak yapılanlar en özeller arasında...
Paylaş