Paylaş
Malum bu aralar her yerde mutfağımızı konuşuyoruz. Biz de Hürriyet Ekler olarak sıkça Türk mutfağı ve gelişimi hakkında konuları ele alıyoruz. Hatta 10 Ocak’ta Hürriyet Pazar’da yayımlanan, İpek İzci’nin hazırladığı ‘Dünyada neden Türk mutfağı konuşulmuyor?’ haberi şefler ve akademisyenlerin bakış açılarını görmemiz açısından çok doyurucuydu. Sürekli “Dünyada kaçıncı sıradayız?”, “Niye ilk 10’da değiliz?” diye hayıflanıp duruyoruz. Ama öte yandan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) mutfağımızın tanıtımı için sektörle fikir alışverişi için yaptığı gastronomi şûrasına katıldığımda gördüm ki bu tarz kalabalık toplantılarda konu dönüp dolaşıyor sektördeki problemlere geliyor. Gastronomiyi kurtaracağız derken asıl amaçtan sapılıyor.
Mutfak tanıtımının sadece gastronominin içindeki profesyonellerin görüşleriyle olamayacağını çok net tespit ettim. Dışarıdan bir göz şart. Turizmde uzman, pazarlamada kıvrak zekâlar şart. Mutfağımızın dünya sıralamasına girmesinin pazarlamayla ilgisi yok diyenlere de katılmıyorum. Hele de rakibimiz olan ülkeler savaş planı titizliğinde gastronomi diplomasisi üzerine çalışıp pazarlama stratejileri geliştirirken... Buyurun kendimize sormamız gereken, tanıtım için gerekli birkaç can alıcı soru...
- Gastronomi turizminde rakiplerimiz kimler, mutfağımızı onlardan nasıl ayrıştırıyoruz?
- Mutfağımızla alakalı etkileyici bir söylemimiz ya da sloganımız var mı?
- Biz henüz mutfağımızın ne olduğuyla ilgili ortak bir nokta bulamamışken yurtdışında nasıl anlatacağız? ‘Türk mutfağı diye bir şey yok’ diyen yazarlarımız bile var.
- Yurtdışında bazı şeflerin sürekli ‘yeni Anadolu mutfağı’ kavramını lanse etmesi bütüncül mü yoksa bölücü mü? Trakya, Ege, Akdeniz mutfağı varken sadece ‘Anadolu mutfağı’na mı indirgemeli yoksa Türk mutfağı olarak mı yaklaşmalı?
- Bol şekerli mutfaklarını sadece kimchi ile pazarlayarak ‘fermente ürün-sağlıklı mutfak’ algısı yaratan Kore’nin yapıp da bu kadar bol malzemeyle bizim yapamadığımız ne?
Türkiye’yi kim temsil etmeli?
Geçen hafta, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ülkemizi temsil etmek üzere seçtiği söylenen 19 şefin haberi yayımlandı her yerde… Bir anda ortalık karıştı. Niye mi? Birincisi, adı geçen şeflerin bile bundan haberi yoktu. İkincisi, seçilen isimlerin bazıları tepki aldı. Üçüncüsü, listede olmayan isimler kırgınlıklarını dile getirdi. En önemlisiyse aslında böyle bir şeyin olmadığıydı… Emin olmak için TGA yetkililerini aradım. Listedeki isimlerin belli bir projeyi temsil için seçilmediğini, o listenin GoTurkey internet sitelerindeki ‘ünlü şefler listesi’ olduğunu doğruladılar.
Evet, GoTurkey’de ‘Gastronomi’ kategorisi açılmıştı ve içinde pek anlam veremediğim ‘ünlü şefler’ bölümü de vardı. Ünlü şefler yerine ‘şef restoranları’ aslında bir turiste daha yol gösterici olabilirdi.
Şefler en önemli gastronomi elçilerimiz. Yurtdışındaki görünen yüzlerimiz. O zaman niye halihazırda yurtdışında başarılı işler yapanları daha çok sahiplenmiyoruz? Mesela Serkan Güzelçoban, Ali Güngörmüş, Somer Sivrioğlu, Ahmet Dede ve adını sayamadığım diğer başarılı şeflerimize sadece halkla ilişkiler desteği vermek bile mutfağımızın algısını bambaşka yerlere taşıyacaktır.
Tebrikler Ahmet, başarıların daim olsun
Şef Ahmet Dede’nin Michelin yıldızı alması geçen haftanın kalbimizi çarptıran olayıydı. Hemen Ahmet’i aradım sıcağı sıcağına heyecanını paylaşmak için. Ödül duyulur duyulmaz Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un kendisini aramasından çok etkilenmişti. Ahmet Dede, Avrupa’nın farklı yerlerinde tecrübe edindikten sonra dört yıl önce İrlanda’nın ufacık balıkçı kasabası Baltimore’a yerleşmiş. 2018’de de başşefliğini yaptığı Mews’da ilk yıldızını almıştı. Mews kapandı, Ahmet geçen yıl kendi restoranı Dede’yi açtı. Senin için sürpriz oldu mu diye sordum, şu cevabı aldım: “Yıldızı bekliyordum ama bu kadar çabuk değil. Çünkü açtıktan birkaç ay sonra pandemi sebebiyle restoranlar kapandı. Sonra Noel döneminde tekrar açtık. İşte tam o sıra Michelin müfettişlerinden birini yollamış. Onun beni önceden tanıyıp yaptığım işleri biliyor olması da yıldızı beklediğimden daha erken getirdi.” Ahmet Şef malzemelerini yaşadığı kasabadan temin ediyor ama hazırladığı tüm yemeklerde Türkiye’den bir şeyler var.
Paylaş