Paylaş
Gün geçmiyor ki Bodrum’daki hesaplarla alakalı bir habere rastlamayalım. Bu kadar kötü algı yaratmaya çalışılmasını anlamıyorum. Kelimenin tam anlamıyla kurunun yanında yaş da yanıyor. Aslında çok da yanmıyor. Son Bodrum ziyaretimde bunu gördüm. Fiyatlandırmasını ‘Bodrum koşullarında’ dengeli tutan herkes iş yapıyor. Mesela Gölköy’deki çok sevdiğim o balıkçı istisnasız her akşam dolu. Çünkü yıllardır aynı kalitede hizmet veriyor, insanlar oraya gittiğinde iyi yemek yiyeceklerini biliyor, ödeyecekleri rakamları aşağı yukarı tahmin ediyorlar. Asıl sürprizler bir sezonda voleyi vuracağını düşünen gelgeç yerlerde yaşanıyor.
Diğer yandan dikkat çekme amaçlı sosyal medyada paylaşılan hesaplara bir bakın. 20 kişi-
lik hesabı sanki iki kişi için ödemiş gibi gösteren mi istersiniz, sezonun en hit yerinde loca fiyatını bilip locada yer bulmak için araya insan sokan, sonra da ödediği hesabı paylaşan mı? Bu ajitasyona karşıyım ve art niyetli buluyorum. Tıpkı kötü hizmet verip hesabı şişirenlere karşı olduğum gibi...
Madalyonun bir de diğer tarafına bakmak gerek bence. Biz değil miyiz Bodrum’un dünya çapında bir yer olmasıyla övünen; Ibiza’ya, Sardunya’ya rakip olacak diyen. E, işte o zaman farklı kitlelere hitap edecek alternatifleri sunmamız şart. Jeff Bezos’un veya Hint bir milyarderin Türk rivierasında tatilini geçirmesiyle övüneceksek ona göre standartlarda alternatiflerimizin de olması gerek. Bu standartların ona göre de bir fiyatlandırması olacak. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi... Herkesin tercihini ona göre yapıp hayıflanmaması en doğrusu.Bodrum Spago’nun menüsünden susam-miso külahında baharatlı ton balığı tartarÇıtır barbun
Buradaki ekibe güveniyor
Mesela Spago gibi bir markanın Bodrum’da olması bana göre büyük kazanç. Neredeyse 30 yıldır Oscar törenlerinde yemekleri hazırlayan, Türkiye’yi pek seven Wolfgang Puck İstanbul’dan sonra Türkiye’deki ikinci, dünyadaki sekizinci Spago’yu geçen günlerde Maxx Royal Bodrum içerisinde açtı. Bu vesileyle ziyaret edip kendisiyle sohbet ettiğimde, özellikle misafirlerin arasında dolaşırken gözlerindeki mutluluğu hissetmemek imkânsızdı. Masaların birinde Amerika’dan gelen bir işinsanı kendisinin ne kadar hayranı olduğunu anlatırken diğerinde genç bir Asyalı çift selfie için onu aralarına alıyordu.
Wolfgang, Bodrum’daki ekibinden memnuniyetini her fırsatta dile getirirken mutfağın başındaki genç şef Turan Yel’i New York’a transfer bile edebilecek kadar çok beğendiğinin de altını çiziyordu. Ekibine olan güveninden olsa gerek, klasik Spago menüsüne bazı ‘yazlık’ eklemeler yapmayı da ihmal etmemişti. Susam-miso külahında baharatlı ton balığı tartar, tatlı mısır dolgulu agnolotti gibi klasiklerin yanında nane ve kişniş soslu Akkaraman kuzu pirzola, acılı Thai köri soslu, çıtır kabuklu barbun balığı gibi iddialı tatlar da var. Tatlılara ise lezzeti yerinde ama sunumda biraz daha dokunuşa ihtiyacı olan bir künefe yorumu koymalarıysa menüye yapılan alaturka eklemelerden biri.
Boş yer yok
Belki şu anda bir dünya markası değil, şanını sadece kalite arayan turistler ve bizler biliyoruz ama yurtdışında hizmet, servis ve kalite olarak bizi en iyi kim temsil eder desek sayacağım birkaç isimden Lucca da bildiğimiz üzere son dört yıldır Bodrum’da. Mandarin Oriental’ın iki kumsalından birinde gündüz saatlerinde Lucca Beach olarak hizmet verirken akşam saatlerindeyse 19.00 itibariyle iskelenin üzerinde Lucca by the Sea oluyor.Lucca by the Sea’nin menüsünden kırmızı karides karpaçyoBodrum seviçe
Hani yazının başında kurunun yanında yaş da her zaman yanmıyor demiştim ya. İşte Lucca, o yanmayan kısımdan. Hafta başı olmasına rağmen tek bir masa bile boş yer olmaması işlerini ne kadar doğru yaptıklarının da göstergesi.
Sadece İstanbul’daki Lucca kitlesi değil, burada da Maxx Royal’de olduğu gibi şık bir yabancı turist grubuna rastlıyorsunuz. Cem Mirap’ın (Lucca’nın sahibi) yerinde başka bir zihniyet olsa “Ne fiyat koysam benim müşterim öder” kafasına girerdi. Ama işte Cem’in ve Lucca’nın da farkı burada.
İstanbul’daki mutfağa bu yıl giren Ralph Sason, Lucca Gastronomi Direktörü ve Yönetici Şefi olarak görevine devam ederken Bodrum mutfağına bu yıl iki de İtalyan şef dahil olmuş; Francesco Capuzzo Dolcetta ve Guglielmo Chiarapini. Şefler Francesco ve Guglielmo FEG adını verdikleri, ‘yanlarında taşıdıkları gezgin mutfak’la seyahat ettikleri yere göre değişen mutfaklarıyla keyifli işler yaratıyorlar.
Ralph Sason’un ton balığı karpaçyo, langustin crudo ve tarama gibi lezzetlerine İtalyan şeflerin de yaptığı eklemeyle menü son derece klas bir balık ziyafetine dönüşmüş. Restoranın girişinde, mutfağın önündeki balık mostrasından da bunu anlamak mümkün. Sadece Ege ve Akdeniz değil, Carabinero gibi İspanyol kırmızı jumbo karidesleri de mostrada arzı endam eyliyor.
Yaprak haline getirilmiş kırmızı karidese sarılmış yengeç dolama, kırmızı karides karpaçyo, narenciye soslu-deniz mahsullü soğuk servis edilen spagetti, ıstakozlu paccheri makarna ve füme paprika yağlı çamfıstıklı ahtapot escabeche tadı damağınızda kalacaklardan sadece birkaçı.
Paylaş