Paylaş
Bir trendin yaratılması ve bu trendin anaakım haline dönüşmesi, içinde müthiş hikâyeler barındırıyor. Bu trend üstüne bir de endüstri yaratmışsa ve buna vesile olan da minicik bir dükkânsa o hikâyeye dikkat kesilmek gerek. Magnolia Bakery’de olduğu gibi...
Magnolia Bakery, 1996’da Allysa Torey ve Jennifer Appel tarafından New York’un 11. ve Bleecker caddelerinin köşesinde açıldı. En iyi malzemeleri kullanan ve günde birkaç kez taze ürün çıkaran bu küçücük fırın, yakın çevredekilerin favori adresi oldu. Artan kek hamurlarını değerlendirmek için minik kalıplara döküp yaptıkları keklerse onların alameti farikası haline geldi. Hatta bir süre sonra sabah kahvaltısı vermeyi bırakıp o gün satacakları binlerce cupcake’e odaklandılar.
Damağına düşkün New York’lular ve turistler zaman içinde minik fırının önünde kuyruk oluştursalar da dünya çapındaki ünlerinin artmasının nedenlerinden biri ‘Sex and the City’ dizisiydi. Dizinin üçüncü sezonunda ‘No Ifs, Ends or Buts’ bölümünde Carrie ve Miranda, Magnolia Bakery’nin önündeki bir bankta oturup pembe kremalı cupcake’leri büyük bir iştahla yerken Carrie bir yandan da yeni aşkını anlatıyordu. Bu bölümden sonra New York’a giden çoğu insan soluğu saatlerce kuyrukta beklemek pahasına Magnolia Bakery’de aldı. Bu arada 2006’da markanın kurucularından biri emekli olmaya, diğeri de ayrılmaya karar verdi ve Magnolia Bakery, Steve Abrams’a satıldı.
Dünyanın en ikonik pastanelerinden biri olan Magnolia Bakery, önümüzdeki hafta itibariyle Vadistanbul’da, üstelik de Avrupa’daki ilk şube olarak hayatımıza giriyor. Son denemeler sürerken markanın genel başkan yardımlığını üstlenen Erick Larios, franchise operasyonlarından sorumlu şef Kiran Shetty, Türkiye temsilciliklerini alan Tuğba Dinçerler Uçar ve Mehmet Dinçerler kardeşlerle bir araya geldim. Benim için hazırladıkları cupcake’leri, muhallebileri, limonlu barları ve çikolatalı kurabiyeleri tattım. Elbette ilk merak ettiğim, Amerika’da yiyip de damak hafızama yer edenlere ne kadar benzedikleriydi. Zira aynı tarifi kullansanız bile tereyağından ununa her ülkedeki malzemenin yapısı farklıdır ve ufacık görünen bu farklılıklar dramatik değişikliklere sebep olabilir.
Limonlu barı ağzıma attığım an burnuma gelen o tereyağının kokusu bile aynı... Cupcake’lerin kremasının kıvamı, meşhur muzlu-bisküvili muhallebilerinin lezzeti... Hepsi orijinalinin aynısı! Tam bu esnada şef Kiran “Kalite ve standartlarımızdan asla ödün vermeyiz, Amerika’da ne yapıyorsak bire bir aynısını yapıyoruz. Farklı malzemeler devreye girdiği için bu öyle kolay bir iş değil. En az 10-15 kere değiştirdiğimiz, üzerine çalıştığımız ürünler var. Hiçbir tada hızlıca ulaşmadık ama sonunda istediğimiz yere vardık” diye anlatıyor.
KREMANIN SÜRME ŞEKLİ BİLE ÖZEL
Cupcake deyip geçmeyin. Magnolia cupcake’lerini hakkını vererek yapabilmek için 40 saatlik bir eğitimden geçmeniz gerekiyor. Sadece cupcake’ler için... Üzerindeki kremanın sürme şekli bile özel. Hatta şimdilerde değişecek yeni logolarını kremalarının şeklinden esinlenerek tasarlamışlar. Erick Larios “Biz eğlenceli bir markayız. Burası, her yaş grubundan insanın gelip çok seveceği tatlar bulabileceği bir yer. Cupcake, tadan herkesi mutlu eden bir lezzet. Büyük partilerden küçük buluşmalara her zaman kendine bir yer bulur. Mutlu anları ziyafete çeviren bir marka olmak en büyük özelliğimiz” diyor cupcake’leri için...
Bu arada mutfaktaki spatuladan kek kalıplarına, serviste kullanılan peçeteden dekorasyon malzemelerine hemen her şey Amerika’dan geliyor. Amaç sadece tattıklarınızla değil, hissettiklerinizle de New York’taki deneyimi yaşamanız. Bu arada önemli bir ayrıntı: Türkiye operasyon sorumlusu Tuğba Dinçerler Uçar, Amerika’da Magnolia’nın eğitimlerini de almış. İstanbul’daki şubeyi tam açacaklarken pandeminin başlamasıyla ertelenmiş ve bu zamana kısmet olmuş. Eminim Magnolia Bakery yeme-içme dünyamıza renk getirecek ve sektöre ilham kaynağı olacak.
Moda Caddesi, Vadistanbul AVM (@magnoliabakery_tr)
Paylaş