Paylaş
Normal yaşam artık hiçbir zaman eski anlamında olmayacak. Sadece depremi yaşayanlar değil, hepimiz için geçerli bu. Sıcak yatağımıza her uzandığımızda, sevdiklerimize her sarıldığımızda yüreğimizin bir tarafı bunu yapamayanlar için acıyacak. Psikologlar, afet bölgesinde eski rutinlerine dönebilmenin orada yaşayanların psikolojisi için çok önemli olduğunu söylüyor. İşte Ömür Akkor ve arkadaşlarının Yeniden Hayat Lokantası’nda yapmaya çalıştığı tam da bu. Karın doyurmaktan öte, sıcacık bir ortamda, bir restoranda oturabiliyor olmanın, sosyalleşerek yemek yemenin onlara ne kadar iyi geldiğini yüzlerinden anlamamak imkânsız.
MUTFAĞI STERİL ETTİKTEN SONRA...
Depremin ilk günlerinde arkadaşlarına yardım için Elbistan’a giden Ömür, yemek yapabileceği kapalı bir alan ararken zarar görmemiş tek katlı Paça Konağı’nı bulur. Şef Alper Ünlütürk başta olmak üzere kendi mutfak ekibi, Şazeli Lokantası’ndan Ömer Seyfi Aktülün, Katık Lokantası’ndan Çermen kardeşler ve Osman Söyler, hepsi bir araya gelerek bir acil durum lokantası oluştururlar. Mutfak ve restoranı sterilize ettikten sonra kendi restoranlarından bir fark olmayacak şekilde servis vermeye başlarlar. Bizzat gördüm, malzemenin en kalitelisiyle yemeklerini pişirip en özenli şekilde servis ediyorlar. Trabzon, Tonya’dan tereyağı, Rize’den kavurma kullanıyorlar. Viyana Kahvesi’nin çay ve kahve ikramı da var.
Bu tip uzun süreli yardım operasyonlarında en zorlayan şey malzeme tedarikinin ve insan kaynağının sürdürülebilirliği. Fatih Belediyesi’nin sağladığı lojistik destekle dışarıdan gelen yardımlara ihtiyaçları kalmamış. Malzeme yardımı yapmak isteyenleri ihtiyacı olan başka mutfaklara yönlendiriyorlar. Çevredeki üreticiyi ve esnafı da unutmuyorlar. Köylere haber salıp kimin elinde süt, yoğurt, erişte varsa satın alıyorlar. Ticaret devam etsin diye açık olan bakkalların malzemelerini toparlıyorlar. Hiçbiri ürünlerini parayla vermek istemiyormuş ama onlar bağış kabul etmeyip mutlaka hepsini satın alıyor. Restoranda şu an bölgeden 10 kişiyi istihdam ediyor, işinden olmuş 10 kişi daha arıyorlar. “Biz şimdiye kadar bu sektörden kazandığımızı bu sektöre geri vermekten çok mutluyuz” diye anlatıyorlar.
Ömür’ün Anadolu’daki çevresi ve bağlantıları kimsede yok. Onun böyle güzel bir şeye kalkıştığını duyan restorancı arkadaşları bir öğünde de olsa katkıda bulunmak istemiş. Sembol Ocakbaşı 5 bin kişiye ciğer, Kilis’teki Serdar Usta 10 bin kişiye dürüm, Özikizler 3 bin dilim künefe, Çelebioğluları 100 tepsi baklava ve cennet çamuru, Katık’tan fasulye ve kavurmalı pide, Hışvahan yuvalamadan mercimekli köfteye restorana birçok yemek vermiş. Burası şu anda sadece gelenlere özenli yemek veren bir yer değil, bir Anadolu restoranları pop up’ı olmuş durumda.
Akkor “İnsanın sınırları çok fazlaymış. Konfor alanında yaşayınca bunu anlamıyorsun. Son zamanlarda zor otel beğenir olmuştum, şimdiyse kanepede yatmak, temiz bir tuvalete gitmek, elini yüzünü yıkayabilmek bile benim için lüks. Lüksün tanımı artık değişti benim için. İlk açtığımızda dükkânın içi -7’ydi, gidip +4’teki soğuk hava deposunda oturmuştum ısınmak için, düşün...” diye anlatıyor. Bayramın ilk günü büyük bir bayramlaşma merasimi sonrası ihtiyaç yoksa geri dönmeyi, varsa devam etmeyi düşünüyorlar.
Elbistan’daki bir diğer şefimizse Banko Burger’in sahibi Bora Bozankaya. O da mutfak kamyonetini şehirdeki lisenin bahçesine kurduğu ilk günden bu yana uzun vadede orada kalmak üzerine plan yapmış. Arada iki günlüğüne iş için İstanbul’a gidip Bağdat Caddesi’ndeki canlı hayatı görünce gözünde Elbistan’ın o hüzünlü sokakları belirmiş, ne kadar büyük bir gönül bağı kurduğunu anlamış. “Buradan uzaklaştığımda aklım burada kalıyor, özlüyorum hatta ve hemen geri dönüyorum” diyor. Birkaç haftadır tanıdığı okul müdürüyle, görevli uzman çavuşla, her gün yemek dağıttıkları Elbistanlılarla artık akraba gibiler. Bir ay öncesine kadar daha önce hiç gelmediği Elbistan, artık Bora ve ekibinin ikinci memleketi.
YÖRE İNSANINA İŞ İMKÂNI
Mutfakta sigortalı ve maaşlı olarak yöre insanına iş imkânı da sağlamışlar. Onlar da çevreden küçük üreticinin taze ürününü alıyorlar. Bunların hepsini Bora tamamen kendi finansal olanaklarıyla yapıyor, yardım etmek isteyenlerden de destek alıyor. Bora ve ekibi konaklamadan pişirme imkânlarına kadar zor şartlar altında olmalarına rağmen din, dil, ırk, statü farkı olmaksızın bir olmanın, karşılıksız olarak birilerine yardım elini uzatmanın doyumsuz hazzını yaşıyorlar. Ellerine sağlık. Onların ve sahadaki tüm aşçılarımızın...
Paylaş