Şimdi diyeceksiniz ki, ‘Bu kadın da bir teraneye sarmayagörsün, yok tatildi, yok NATO idi, vır vır vır, tefrika hálinde döşen babam döşeniyor.’
E, ben de sormak isterim: Şu geçtiğimiz hafta, NATO’da ne yenilip ne içildiğinden, IQ’su 88 basan Busht’un semazenlere bakıp nasıl da düşmeden öööyle dönebildiklerine şaşmasından ve ‘Siz neden ailece Topkapı Sarayı’na taşınmıyorsunuz Tayyip?’ benzeri dangalak ‘şaka’larından, ısıtıla ısıtıla dibi tutan ‘zirvede türban krizi’ mevzuundan başka bir halt oldu da biz mi atladık?
Olduysa da affedin yani, gözümüze biber gazı mı kaçtı ne, insan bazen baktığını göremeyebiliyor. NATO da NATO... Zirvesi bitti, zırvası bitmeler bilemiyor.
Efendim, Halka ve Olaylara Tercüman gazetesinden Gülçin Günay yazmış, biz Medyatava sitesinde okuduk: Vakit Gazetesi’nin editör-yazarı Hasan Karakaya, Topkapı Sarayı’nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO zirvesi liderlerine verdiği yemeğe davet edilince, hemen her gün ağır ifadelerle eleştirdiği, katil addettiği George W. Bush ile birlikte fotoğraf çektirme fırsatını kaçırmamış.
Üstelik tek bir kareye girmekle kalmamış, bir dolu fotoğrafa kafasını uzatmış, kameralara bakarken de şirin şirin tebessüm etmiş. Valla, dikkat etse iyi edermiş. Zira bu ABD’li liderler, tepeleri attı mı fena hálde sinkaflı çemkirebiliyor. Meseleyi öyle bizimkiler gibi ‘şeyini şey ettiğimin şeyi’yle geçiştirmiyor.
ABD basınının bu aralar en mühim geyik malzemesi, Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Demokrat Partili Senatör Patrick J. Leahy’ye sarfettiği, burada motomot tercüme edemeyeceğimiz ancak okurların hemen hepsinin anlamını bildiğini zannettiğimiz, ‘Fuck yourself!’ cümlesi...
Şöyle ki, cumhuriyetçilere karşı ağır muhalefet yürüten, Cheney’nin Irak savaşından nemalanan Halliburton şirketiyle ilişkisini ve bu şirketin yolsuzluklarını fena hálde diline dolamış olan Leahy, bir fotoğraf çekimi esnasında Cheney’in yanına düşmüş. Kadraja sığabilmek için millet birbirini sıkıştırınca, Cheney’in üzerine çıkmasına ramak kalan Leahy’nin espri yapası gelmiş: ‘Bakın görüyor musunuz, Cumhuriyetçiler beni kendi saflarına çekmeye çalışıyor.’
Bunun üzerine Cheney, etrafta bir dolu senato üyesi ile sürü sepet mikrofon ve kamera olduğunu unuttuğundan ya da umursamadığından, málûm cümleyi sarfetmiş: ‘Fuck yourself!’
Senatoda toplantı hálinde olsalar mesele büyüyecek ama hadise fotoğraf çekimi esnasında yaşandığı için Cheney’e bu konuda hesap sorulamıyor. Hem zaten Cheney, pişman olmadığını söylüyor ve ettiği küfrün arkasında arslanlar gibi duruyor: ‘Benim şerefimle oynadıktan sonra aramızda her şey güllük gülistanlıkmış gibi şakalaşmaya kalkmasına sinir oldum. Kendimi gayet sarih bir şekilde ifade ettim. Bunu yapabildiğim için de iyi hissettim.’
Eh yani, adam haklı. Sen bir yandan herifin soyuna sopuna saydır, ölü canlar üzerinden para kazandığını dünyaya ifşa et, sonra da hoşbeş muhabbet koymaya kalk.
Hani insan, Leahy’nin sonsuza dek Cheney ile uğraşmasından yana yalnızca memnuniyet duyabilir ama iş sonraki kikirik muhabbete gelince, orada bir durmak gerekir. Ben de Cheney’in yerinde olsam çekerdim, neticede bünyesel bir tepkidir; şöyle ağız dolusu bir fuck’tır çekilir...
Hasan Karakaya yatsın kalksın, 88Busht’un Atatürk, Ahmet Necdet ve Semra Sezer, Tayyip ve Emine Erdoğan, Orhan Pamuk ve Mehmet Okur haricinde Türk tanımamasına, kafasının ancak o kadarına basmasına dua etsin.
Yoksa, ‘Ammman prezidan bulduk, yan yana fotoğraf çektirelim. Hem forsumuz olur, hem de anlatacak ‘Bi gün yine Amerikan Başkan’ıyla beraberiz’ türünden hikáyemiz olur’ insiyakıyla öyle her kareye atlamaya kalkmanın, ağır bir bedeli de olabilir.
Adam bir fuck’tır çeker, o olur. Serde meşhur Türk misafirperverliği var, yanıt da veremezsin. Öyle ‘katil’in birinden yediğin sinkafı yalar yutar, leb-ü ebkem kalıverirsin.
Asparagas
SMS güneşi
Adını Bodrum’la özdeşleştiren, ‘Eskiden Bodrum denince Zeki Müren akla gelirdi ama şimdi Çağla Şikel düşünülüyor. Beni gördüklerinde ‘Bodrum efsanesi Çağla Şikel huzurlarınızda’ diyorlar. Gerçekten öyle... Bodrum’a aşığım ve bu bitmez bir aşk. Orada nefes alıyorum’ beyanatıyla, kendisini Zeki Müren ile mukayese ettiğini ifade eden Çağla Şikel, bundan böyle kendisine ‘Mesaj Güneşi’ denmesini istediğini söyledi: ‘Başta musiki kaseti yapayım diye düşündüm ama ben kendini bilen, mütevazı tabiatlı bir insanım. Ne yalan söyleyeyim, bende ne kulak var ne de ses. Sonunda düşündüm taşındım, ‘En iyi yaptığım iş nedir?’ diye; álemin en süratli SMS yazabilen insanı olduğum için Mesaj Güneşi’nde karar kıldım. Bundan böyle bana Mesaj Güneşi deyin, benim her şeyden aziz dinleyenlerim, pardon, dikizleyenlerim...’