Eh artık, pigme teyzesinin boyuna erişmesine ramak kalmış bir leylek 11 buçukluk olduğun için muhtemelen 23 Nisan’da sana hitaben bir yazı yazılıyor olmasından gıcık kapacaksın.
N’apalım... Sınıf arkadaşlarınla birlikte 19 Mayıs’ta ponpon sallayacağın ve memleketin ileri gelen bıyıklı-göbekli adamlarının sizin dönemin törende giyeceği etek boylarını tartışacağı güne kadar, durumun budur: Busun... Çocuksun... Ve kız çocuğusun...
Şimdi, değil mi ki seninle her şeyi konuşuyoruz; çocukken ne derece sıkıldığımı itiraf ettiğim insanlardan birisin... Bunun üzerine, en başta hukukumuza ayıptır, kalkıp da standart yetişkin ikiyüzlülüğüyle; "Çocukluk, hiper şahane bir dönemidir hayatın, traylaylom" edebiyatına yazılmayacağım...
Fakat şanslı, çok şanslı olduğunu bil. Çocukluğunun tadını çıkartabildiğin için şükretmeyi de ihmal etme.
Zira yaşadığın ülkenin birçok bölgesinde, senin yaşındaki hemcinslerin yetişkin yerine konuluyor ki, bunun sevinilecek en ufak bir tarafı yok. Sen yaşlarda sayısız hemcinsin, aileleri tarafından babaları yaşlarında adamlara, çok zaman da akrabalarına, bir öküz parasına, karı niyetine satılıyor. Birkaç yıl içinde anne oluyor. Ve hayatının geri kalanını susmakla, hamile kalmakla; karnında sıpa, sırtında sopa saymakla geçiriyor.
Bunlar bir çocuk bayramında bahsi açılacak şeyler olmayabilir ama tecavüze uğrayanları da var; üstelik tecavüze uğradıkları zaman ya mütecavizleriyle evlendirilmek suretiyle "kurtarılıyorlar"; ya da babaları, ağabeyleri tarafından öldürülüyorlar.
500 BİN KIZ EĞİTİMSİZ BİRÇOĞU YOK SAYILIYOR
Geçtiğimiz cumanın haberidir: Eğitim-Sen yöneticileri, Şanlıurfa’da hasat mevsimi yaklaştığı için aile ekonomisine katkıda bulunabilsinler diye okuluna ara verip tarlalara çalışmaya gidecek 40 bin çocukla ilgili Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerini uyardılar.
Sen yaşlarda 500 bin kız çocuğu eğitim alamıyor bu ülkede. Bu sayının kesinliği de tartışılır. Çünkü, pek çok aile, kız çocuklarını çocuktan saymadığı ve nüfus cüzdanı çıkarmadığı için binlerce kız çocuğunun varlığı bu ülkede YOK sayılıyor.
Bu dünya, kadınlar için yeterince zor; bu ülkede kadın olmaksa, çeken bilir tadında bir meseledir. Ailenden aldığın ya da akademik eğitimin, sosyal statün, bireysel becerilerin ne olursa olsun; bir gün gelecek ve maçolar maçosu toplumun hayatı burnundan fitil fitil getirmek için nasıl da elinden geleni ardına koymadığını fark edeceksin.
Ben senin yaşındayken televizyon reklamlarında "Maaaciiit, beni otomobillendirsene!" reklamları vardı; kocasını haşna fişnayla kendisine otomobil alsın diye ayartmaya çalışan Türk kadını modelinin çizildiği... 34 yaşındayım, televizyonda hálá; "Kociş beni Yataş’a götür!" reklamları... Nedense, reklamın sonunda "karıların" bir taksiye doluşup; "Amaaan, kendimiz de gideriz ayol!" filan demesiyle avunamıyorum. Sıkıcı bir muhabbet olabilir minikom ama bu konuda hiç tahammülüm yok. Benim tahammülümü bir yana koy; bu ülkenin böylesi vıcıklıkları tolere edebilmek gibi bir lüksü yok.
KOCAN İSTEDİ DİYE TAKIMINI DEĞİŞTİRME
Okumalısın. Diplomanı istersen duvara as ve bambaşka bir işle iştigál et ama evinde oturmamalısın. Ekonomik özgürlüğünü edinmelisin. Kendine sevdayla yapabileceğin bir meslek dalı seçmeli, istersen Karun’un mahdumuyla evlen ya da birlikte ol, kendi paranı kazanmalı ve her insanın en büyük onur savaşıdır; ne iş yaparsan yap, işini iyi yapmalısın.
Basit şeylerdir deyip kendini bir "ayrıntı" gibi es geçmemelisin. Meselá sırf kocan öyle istedi diye tuttuğun takımı değiştirmemelisin.
Hayatın seni, eteğinin ya da saçının boyuyla ya da başına bağladığın sembolik çaputla tanımlamasına müsaade etmemelisin.
Bunlar hayattır; basit şeyler değildir, çünkü hayat zaten basit şeylerden ibarettir bebeğim.
Seçme ve seçilme iradesinde, boğazına sokacak lokma ve barınma konusunda özgür olabilmektir. Özgürlük, hiiiç basit bir şey değildir; ya da şöyle söyleyeyim: Düşünebilme, kendi fikriyatını savunabilme hakkı kadar, hayat kadar basittir. Yoksa, o hayat hayat değildir: Basit.
23 Nisan’da koltuğuna oturttuğu çocuğa değer veriyormuş gibi yapan koca adamların, o değeri de o makam koltuğu kadar "mahsusçuktan" verdiğini gördüğünde, öfkelenmelisin. Öfkelendiğinde, o öfkeyi kör bir hezeyan olarak yaşamaktansa, daha iyi bir hayat için çalışmak yolunda hırs şeklinde değerlendirmelisin. Çok çalışman lazım teyzecim çoook... Çalışmalısın...
23 Nisan’larda tören icap ediyor diye şen olmayı da koyver gitsin. Sen, insan gibi yaşamayı becerip, o yüzden mutlu olmalısın: 22’sinde de, 24’ünde de... Her ayın, her senenin...
"Amaaan yine mi ödev?" mi diyorsun? Sıktıysam canını, affet. Sen yüce gönüllüsündür; affedersin.