Kenan Doğulu’yu severim de Eurovision’a fena kılım
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Daha yakın bir tarihte bahsini açmışlığımız da var, ama kendimi tutamayacağım.
Gözümüz aydın diyesim var: Kenan Doğulu’nun 52. Eurovision Şarkı Yarışması’nda ülkemizi temsil edeceği şarkı Shake It Up Şekerim’in klibi nihayet huzura gelmiş bulunuyor.
Klip, 45 kişilik dansçı kadrosuyla, bültende "dünyanın en seksi oteli" olarak anılan ("Kimin kriterlerine göre" diye sormayacaksınız artık.) Adam & Eve’in, spa, hamam ve 88 metre uzunluğundaki barında (Ki bu da dünyanın en uzun barı sayılıyormuş. Metni kaleme alan da dünyanın en iddialı bültenci kardeşi olsa gerek), Ömer Faruk Sorak yönetmenliğinde çekilmiş.
Bir başka haberde de, klip hani Antalya’da çekildi ya, tarihi mekánların yanı sıra Akdeniz’in güzelliklerinin de görüntülendiği duyuruluyordu. Ki bendeniz bunu okuduğumda; "Bi’ kere de yapmayıverseydiniz keşke" diye düşünmüştüm.
Her sene aynı terane...
SANKİ ANAFARTALARDESTANI
Kıçıkırık bir şarkı yarışmasını, Anafartalar Destanı kıvamında bir mesele olarak ele alıp, etinden butundan yününden tüyünden faydalanma gayretimiz, basbayağı sinirimi bozuyor. Çocukluğumuzdan kalma bir kompleks kamburu olduğu için geçen seneler içinde iyiden iyiye, kıçımı dönmecesine uyuz olur oldum Eurovision denen teraneye. Alaturka Star’ları, Popstar’ları filan bile daha ciddiye alıyorum; öyle söyleyeyim...
NURTOPUGİBİMUTANT
Shake It Up Şekerim, bildiğiniz üzre, önce Türkçe mi olsun İngilizce mi tartışmalarıyla gündemdeydi. Sonunda varılan nokta nurtopu gibi bir mutant, pardon, melez oldu. Ki şahsen, dil konusuna püriten yaklaşan grubun içinde yer almıyorum; bana sorarsanız, bir mahzuru yoktur yani.
"Şarkı güzel mi değil mi ona bakalım" tarafındanım ben. Peki şarkı güzel mi, bence matah hiçbir yanı olmayan, yabancı müzik kanallarında adım başında binlercesine rastlayacağınız türden bir Justin Timberlake -ecnebi tabiriyle- "wannabe"si; o da ayrı... Kenan Doğulu, fena olmayan bir ritim tutturmuş. Standart "Salla popoyu" liriği de báki... Yazın Kuruçeşme’deki kulüplerde bangır bas dinleneceğinden yana en ufak bir şüpheye mahal yok.
Olsa da olur, olmasa da olur diyelim, konuyu bağlayalım.
Bana sorarsanız, olmasa daha iyi olur; o en ayrı...
Bu arada, şu turistik tanıtım klibi meselesiyle ilgili endişelenmemize de gerek yokmuş. Klibi izleyince görüyoruz ki, bırakın Antalya’nın güzelliklerini filan, "dünyanın en şusu busu oteli"ne dair bile pek bir ayrıntıya girilmemiş (isabet derim).
Dansçılarıyla birlikte fıkır fıkır dans eden Kenan Doğulu, Power Turk’ün ödül gecesinde Cem Yılmaz’ın kendisini "Türkiye’nin güneş enerjisiyle çalışan ilk popçusu" olarak anmasına vesile olan dore montunu giymiş.
Montun içine de üzerinde İngilizce, Türkçe’de ’Eğitim’ anlamına gelen ’Education’ kelimesinin yer aldığı bir tişört giymiş. Mont tişörtün bir kısmını kapattığı için Türkçe’de bildiğiniz pisipisi olan ’Cat’ bölümü okunuyor.
Kenan Doğulu, böyle bir tarz şey ettirdi ve bu tarzı pek sevdi anladığımız kadarıyla. Baş Harfi Ben’in klibinde de "I’m Not a Terrorist" (Ben terörist değilim) yazan tişörtünün, Türkçe’de ’Hata’ anlamına gelen ’Error’ bölümünü okuyorduk, yanisi ancak o kadarını okuyabiliyorduk.
EĞİTİMŞART!
Kendilerinin, kendi isminin bir kısmından oluşan ve tahminimizce Barbie’nin manitasından esin alan Ken adlı giyim kuşam markasının esprisi de bu kendinden menkul- mánáda kokuyor buram buram.
Ah, hayat gizli saklı anlamları halının altına süpürülmüş bir ormansa (?!); aaaah, montun içinde yani, öyle böyle değil, ne derya-umman mánálar saklı...
İngilizcesi olana ve kelimeleri göbek deliğinden okumayı bilene... Anlayana...
Bu bağlamda, Cem Yılmaz’a bir selám daha sarkıtarak ne diyoruz?: Eğitim şart! (Neydi? Eng: Education)
Neyse ya, yazı dallanıp budaklandıkça, beyin de milk shake tadına vardı. Ki bunu söylerken iyi bir şey söylemediğimi ayrıca belirtme gereği duymuyorum.
Şimdiii, işbu yazı boyunca, Kenan Doğulu’ya yönelik en ufak bir gıcığım olduğu intibaı uyandırdıysam, benim hıyarlığımdır, şimdiden affola.
Böyle bir derdim var biliyor musunuz? Ben genelde akım demeye çalışıyorum, ağızdan kakam çıkıyor.
Yoksa; Kenan Doğulu’yu hakikaten seviyorum ben. Valla... Yalanım varsa iki gözüm önüme aksın. Bu ülkenin popla iştigál eden en yetkin müzisyenlerinden ve sahneye en çok yakışanlarından biri; Eurovision’a fena kılım; nemrutluk ediyorsak sırf o yüzden.
Türkiye ve Kenan Doğulu kazansın da isterim elbet. Sahtekárlıkla alákası yok; Pavlov’un kuçusu modeli, şartlı refleks gereği, bayrağı kapıp Taksim’e filan da fırlayabilirim. Hiç de utanmam üstelik.
Eurovision bu; çocuk beynimizi tahribata uğratmış bir kez. Marazası bitmeyen travma.
Sorun rahmetli Çetin Alp sonuncu geldiğinde sabaha kadar ağlayan Kenan Doğulu’ya... Anlatır...
I love you Kenan. Respect’le, muhabbetle... Hadi Finlandiya bir-iki istikametinde, selámetle; git kap kupayı gel he mi?
"All right", hatta "Orrrayyyt" (Mutasyonun boyutlarını zorlamak ister deli gönül), "Tamam inşallah bebek" ve "He babo" ve yine hatta "A be yes anam" dediğini duyar gibiyim.
Canım benim, Eurovision fatihim, bonbonum şekerim...