Bodoz dalalım: 110’u seviyorum. Bu konuda yalnız olmadığımı da en azından kendi çevremden biliyorum.
Sevilesi, insanın içini açan bir duruşları var: Okumuş çocuklardan mürekkep bir grup olmasını seviyoruz. Kasmayan, kasıntı olmayan herifler olmalarını seviyoruz. Kadıköy-Taksim hattında seyreden otobüsün numarasından esinlendikleri isimlerini seviyoruz.
Müziklerinden bahsederken; "İçimizden geldi, bunu yaptık; insanlar beğenirse destek verirler, beğenmezlerse de mühendis oluruz!" diyen ve müziklerini mühendislik bilgileriyle beslediklerini, "Müziği oluşturan frekansların temeli fizikten veya matematikten hesaplanır" şeklinde açıklayan tipler olmalarını seviyoruz. Albümlerine Atomların Harika Dünyası ismini vermiş olmalarını seviyoruz.
Seviyoruz velhasıl... Kaşlarının gözlerinin hatırına değil elbet; en çok müziklerini, kliplerini ve izleyip takdir ettiğimiz sahne performanslarını seviyoruz...
Bir süredir müzik kanallarında dönmekte olan Özledim Seni isimli, sade, dingin, harikuláde şarkılarının hele, ziyadesiyle hastasıyız.
Burulmadan, bir an için en Belgin Doruk pozlarımızla gözlerimizi kaçırıp hasretle ufka doğru bakmadan dinlemeyi beceremiyoruz.
Daha geçen gece Geisha Punk gecesinde iki yabancı grubu dinlemek üzere gittiğim Roxy’de su gibi aziz, kadim bir dostuma kurmuş olduğum cümledir: Özledim seni...
Basit iki kelimedir, fakat laf ola beri gele niyetine değil de hakikaten en içinden sarf ettiğinde, kursağından öyle kolay kolay geçmez bir cümledir. İki basit kelime, boğazında düğüm olur, göz pınarlarını doldurur...
Özledim seni... Hakikaten özlemişim... Onu özlemenin ötesinde, geçmiş bir háli özlercesine...
Roxy’deydik, şimdilerde Çeşme’de bulunan iki ortak dostumuzu yad ediyorduk ve Çeşme’de kumsalda serilip kıkırdadığımız zamanları özlüyorduk. Bundan 15 yıl kadar önce, ilk tanıştığımız dönemlerde, her gece Sefahathane’de muhabbetin belini çatır çatır kırdığımız, gençlik işte, o zamanlar kadrini kıymetini çok da iyi bilemediğimiz kaygısızlığımızla döndürdüğümüz muhabbetleri...
Biz aynı biziz işte, ne değişti ki? Anlamsız bir eskimişlik duygusunun haricinde mi demeli? Bir de malûm, hayat gailesi, her an her yerde birlikte olamama hálleri, aralara giren mesafe... İçine ettiğimin yetişkinliği... Bak şimdi yine sinirlendim; neyse...
110’un Özledim Seni’si, rock ve elektronik müziğin harmanlandığı albümleri Atomların Harika Dünyası’nın en sakin parçası desek yeridir.
Klibi, ilkinde olduğu gibi yine Devrin Usta, 16 mm. formatında, Kaya Köy, İztuzu ve Dalyan’da çekmiş. Görüntü yönetmeni Aşkın Sağıroğlu ve yapımcı Esra Sertakar ile Adnan Sertakar’ın ortak çalışması olan yapımda özlenen manitayı yine ilk klip Bitti mi’de rol alan Evrim Demirsu canlandırmış. Rollerden bahsederken, ilk klipte de bol bol gördüğümüz anime kelebekleri de unutmamak lázım tabii...
Candan Tezel, bezgin, mutsuz, kırık dökük genç adam edalarıyla şarkıyı söylüyor:
"Özledim seni bugün sebep yokken / Uzansam hayallere dokunurum sandım bak / Yıllar geçmiş üstümüzden / Hálá ilk günkü gibi aklımdasın / Özledim seni / Sen doğdun / En güzel cümlenin en güzel öznesi / Tanrı’nın unuttuğu bu kentte / Cennetten düşen bir manzara gibi / Özledim seni / Söylenecek çok sözüm vardı / Hepsi yarım kaldı / Neler ummuştum hayattan / Elimde ne kaldı / Kırılan kalbim miydi yoksa / Karnımdaki bu sancıyla / Küflenmiş ruhum unutmadı / Unutmadı seni hálá / Özledim seni..."
İnsan egosu ne tuhaf... Birilerini özlerken, esasında henüz bu denli kirlenmemiş, el değmemiş, safiyane çocukluk hállerini, hislerini özlüyor bir yandan...
Bellek mekanizması nasıl kurnaz... İçi zift gibi, katran karası arabeske çalan çocuklar olmamıza rağmen, deliler gibi güldüğümüz günlere dair kareleri hatırlıyor yalnız...
Şimdi mümkünse sessizce dağılalım. Mühim bir işim var. Çeşme’ye, Ebosho’ma bir telefon açacağım: Özledim seni...