Yeni Türkmenistan Devlet Başkanı’nın adı Kurbankulu Berdimuhammedov... Bu durumu göz önünde bulundurunca, ay ben, Ahmet Genç’in isminin nispeten kısa olmasından dolayı bi’ sevin bi’ sevin!!!
Geçtiğimiz günlerde, 21 Aralık’ta ölen Saparmurat Türkmenbaşı’nın yerine seçilen Türkmenistan Devlet Başkanı, bizim Başbakan’ın da aralarında bulunduğu birçok devlet liderinin şehadet ettiği bir törenle göreve başladı.
Yeni Türkmenistan Devlet Başkanı’nın adı Kurbankulu Berdimuhammedov... Ben bu ismi okuyunca, ilk etapta bir gazeteci olarak, kendi adıma korktum. Adamla ilgili iki kalem bir şey çiziktirmeye kalksan ve koca yazının içinde ismi üç-beş kere geçse, en az birinin tashihli yazılması mümkün. Yok böyle git git bitmez bir isim.
Neden sonra, yeni Devlet Başkanı’nın, (İsim zikretmekten kaçındığımız, dikkatli okurun gözünden kaçmamıştır!) ölen Türkmenbaşı’na biraz olsun benzemesi ihtimalini düşünüp, kendi bencilliğimden utandım ve esas Türkmenistan’da yaşayanlar adına üzüldüm.
Bildiğiniz üzre, Türkmenbaşı’nın "hafif" tombiş bir egosu vardı. 1940’ta fakir bir işçi ailesinin çocuğu olarak Saparmurat Niyazov ismiyle dünyaya gelmiş, babasını 2. Dünya Savaşı’nda, ailesinin diğer fertlerini 1948’deki Aşkabat depreminde kaybetmişti. Yetimhanelerde ve uzak akrabalarının ellerinde büyümüştü.
1990’da Türkmen Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Gerisi de tarih... Tarih dediysek; eleman; "Tarih beni iyi anacak; çünkü tarihi ben yazacağım" diyen Winston Churchill’den ilham almış olacak, tamamen kendisinin yazdığı bir tarih...
1993’te kendisini Türkmenbaşı ilan etti. Krasnovodsk kentinin ve Rusça’dan gelen Yanvar olarak bilinen Ocak ayının ismini Türkmenbaşı olarak değiştirdi. Memleketin dağına taşına ve her köşe başına kendisinin ve annesinin devasa posterlerini astırıp heykellerini diktirdi. Kendi yaşamını yazdığı Ruhname’nin bütün okullarda okutulmasını buyurdu. Nisan ayının ismi annesinin adı olan Kurbansultan’la, Eylül ayının adı da Ruhname ile değiştirildi. Haftanın günleri de onun emriyle Dinçgün, Başgün, Yaşgün gibi anılmaya başladı. Yetmedi; giderayak kendini peygamber ilan etti ve müracaatı Allah katında ne kadar kabul görmüştür bilinmez, gayet dünyevi bir kalp kriziyle terk-i álem eyledi.
Şimdi yeni Devlet Başkanı da böyle bir tip çıkarsa diyalogları düşünebiliyor musunuz?
"Doğum günün ne zaman?", "21 Berdimuhammedov canım."
"Ne okuyorsun abi?", "Berdimuhammedovname’ye başladım ama daha başlığı bitirme faslındayım."
Ölme eşeğim ölme...
Bu durumu göz önünde bulundurunca, ay ben (!) Ahmet Genç’in isminin nispeten kısa olmasından dolayı bi’ sevin bi’ sevin!!!
Eyüp de bir nev’i özerk cumhuriyet olsa gerek; dere tepe cadde sokak, her yere Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç’in ismi nakşediliyor zira... Pierre Loti’den ismini alan Piyer Loti kahvesinin bulunduğu Haliç’e bakan tepe de halk arasında Piyer Loti olarak anılıyor ve Büyükşehir Belediyesi itiraz etmeseydi, ismi Eyüp Tepesi olarak değiştirilecekti ya...
Milliyet’in manşetten gördüğü haberde araştırmışlar... Eyüp’te Fahri Korutürk, Turan Güreş gibi cadde ve sokak isimleri değiştirilmiş. Onların yerine ErGenç, FiGenç, ÖzGenç GürGenç ve şahsi favorim olan GezeGenç şeklinde sokak isimleri münasip görülmüş. Gerçi Genç, kendisinin uçmadığı, birtakım "dangalak" bürokratların kendisini uçurmaya çalıştığı iddiasında bir şeyh...
Mehmet Demirkaya imzalı haberde şöyle diyor: "Toplantıda ’Kim bu dangalak?’ dedim. Böyle bir isim koyabilir mi? Böyle aptalca bir şey olur mu? Çalışmayı Büyükşehir ve Eyüp Belediyesi ile TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ekipleri yürüttü. Hálen bu sokak isimlerinin hiçbirine bakmış değilim. 800 yeni ismin nereye konulduğunu bilmiyorum. Fahri Korutürk Caddesi de yerinde kalacak. Turan Güneş de yerinde kalacak."
İyi bari... En azından bundan böyle bu gibi değişiklikler gerçekleşirse, hadisenin bir "dangalaklık" olduğu, kendi ağızlarından teyit edilmiş durumda...
Oy oy Kleo hani o güzellikler?
Perşembe günü haberleri tararken şahsımı en çok eğlendiren haber -ki memleket ahvaliyle alákadar olanlar hak verecektir: eğlenebileceğiniz bir durumla, hele ki bir haberle çok sık karşılaşamıyorsunuz maalesef- Mısır Kraliçesi Kleopatra üzerine olanıydı.
Efendim, İngiltere’deki Newcastle Üniversitesi uzmanları, MÖ 32 yılına ait, bir yüzünde Kleopatra, bir yüzünde Antonius’un suretinin bulunduğu -isterseniz tekrar edip iyice bir sindirin- tam 2 bin 39 yıllık bir sikkeyi inceleyip, tabiri caizse gerçek karakterlerin Elizabeth Taylor ile Richard Burton’a benzemediklerine karar vermişler.
Meğersem Kleopatra’nın çenesi çıkık, dudakları ince, burnu keskinmiş. Antonius’u hiç sormayın: Pörtlek gözler, kalın boyun ve çengel boyun!!!
Gerçi uzman Müze Müdürü Lindsay Allason-Jones; "Romalı yazarlar, zaten Kleopatra’nın zeki ve karizmatik olduğunu, baştan çıkarıcı bir sesi olduğunu yazıyor, güzelliğinden hiç söz etmiyor" da demiş ama... Biz yine de cümleten Kleopatra’nın "çirkin çıkması" karşısında dehşete kapılmış durumdayız.
Haberin duyurulduğu başlıklara buyrun:
Hürriyet: Kleopatra ve aşkı Antonius sanılanın aksine çirkinmiş
Milliyet: (Üst başlık) Hollywood herkesi kandırmış! (Başlık) Kleopatra’nın çirkin yüzü!
Vatan: Kleopatra da sevgilisi de çirkin çıktı!
Akşam: Kleopatra çirkinmiş!
Radikal (Şahsi favorim): Kleopatra bizi kandırdı
Görüyor musunuz; adi Kleopatra ile hain Antonius çirkin çıktı!!! Sezar mezarında şöyle fırrr döne döne bi’ kalksın, sonra bi’ daha bi’ koşu düşsün oldu olacak...
Gerçi meselá Rönesans döneminin tablolarındaki tombul ablalar ya da Mona Lisa bugün yaşıyor olsa, Calvin Klein ya da ne bileyim Yıldırım Mayruk defilelerinde podyuma biraz zor çıkartır; bayi toplantılarında filan da biraz zor rağbet görür ama...
Zamanında güzel olarak algılanıyorlarmış işte...
Kimbilir, hani estetik operasyonla, tornadan çıkmış gibi görünen şimdinin sıfır beden güzellerini de belki o dönemlerde kimselere kakalayamayabilirdik... "Bu ne be? Üzerinde bir dirhem et olmayan, ele gelmeyen, burun deliklerinden beyninin gri hücreleri görünen, boyası gelmiş kadın rengine boyalı saçlı kadından kadın mı olur?" filan şeklinde bir tepkiyle karşılanabilirdi.
Cık cık cık; çok ayıp. Hiç hoş değil yani... Onlar yazıtlarına; "Bakın, 2036 yıl sonra Türkiye diye bir ülke olacak. Hah, işte onların şu şu şu isimli mankeni çirkin çıktı!" yazıyorlar mı?