Pazar akşamı, İbo Show’da Hülya Avşar ile İbrahim Tatlıses’in 18 yılın ardından ilk kez bir araya geleceğini biliyorduk.
Neresinden baksanız, yazıya ekmek çıkar diye insan şöyle bir göz atar değil mi? Yok; artık her ikisine de tahammül edemediğim için, zap maratonunda, geçerken uğramadım bile.
Şaka değil; kişiliklerinden öylesine sıtkım sıyrılmış durumda ki neredeyse, muhteşem bir ses olmasına rağmen Tatlıses’i dinleyemez, son derece yetenekli bir aktris olmasına rağmen Avşar’ı bırakın televizyonu, sinemada bile izleyemez oldum.
Yine de bütün gazeteler programın "sansasyonel" bölümleri alıntıladığı için, dönen muhabbetten haberdarız tabii...
Hemen her televizyon programlarında ve konserlerinde birbirlerine laf atmak suretiyle magazin nemasından ortak nasiplenen çift, elbette ekidi kikidi flört mılört etmiş.
Tatlıses Avşar’a evlenme teklif etmiş. Avşar, ne zaman aralarında bir yakınlaşma olacak gibi olsa seti basan Derya Tuna ve Perihan Savaş’ı "sağ olsunlar"lamış... Bu sayede vallahi de billahi de o dönem aralarında bir şeycikler olmamışmış... (Pek very inandırıcıymış...)
Bu arada Derya Tuna stüdyoyu arayıp, "Benim ismimi anmasınlar; fena yaparım" ültimatomu verince, canlı yayında pardonlanmış... Filan feşmekan... Derken...
İbrahim Tatlıses, geçmiş "güzel" günlerden bir anektodu aktarmış. Diyaloğa gel, mide ilacını ihmal etme ey okur:
İ.T.: Nevin Serengil’in evinde çanak oynuyorduk. Annen de vardı. En büyük çanakçı annen zaten. Benim yanımda oturuyordun. Sen atacaksın, bir türlü atmıyorsun. Ben de; "Hadi atsana" diye seni dürtmüştüm. Sen de; "Ne dürtüyorsun... Beni Derya mı sandın?" deyince sana bir çakmıştım. Ağlayıp odana koştun. Annen de hemen gönlünü almam için odana çıkmaya ikna etti beni.
H.A.: Odaya geldiğinde sesinden tanıdım seni. Böğürüyordun.
Böyle de bir rahatlık: Adam televizyona çıkmış; vaktiyle nasıl da tokat ekleştirmiştim sana şeklinde böbürleniyor: SANA BİR ÇAKMIŞTIM.
İyi halt etmiştin. Aferin.
Seçimlerde Urfa’dan bağımsız milletvekili adaylığını koymayı düşündüğünü söyleyen İbrahim Tatlıses’e birileri, yok vergi borcu, yok mafyozi ilişkileri yüzünden, hakkındaki bilmem kaç davadan yırtmak adına milletvekili olup dokunulmazlık kılıfına bürünmek gibi bir formül kovalarken, bir yandan da mağara adamı imajını temize çekmek için biraz gayret sarf etmesi gerektiğini anlatsa iyi olacak.
Adama bak... Çıkmış, flört soslu bir geyikte, "Kız seni ne biçim dövmüştüm hatırlıyon mu lan; hahoyt" muhabbeti koyuyor.
Bir gazeteci için imkánsız bir misyon olabilir ama ne yapalım, görevimiz tehlikeyse onu da göze alırız (!) kardeşim. İddiamdır; nahan da bakın şuraya yazıyorum (Muharrire, klavyeye davranmadan önce, parmağıyla masanın üzerine sert bir çizgi çeker!): Meslek hayatımın geri kalanında, birer seferlik joker hakkını saklı tutmak üzere, her ikisinin de bir kez daha ismini anmamaya yemin ediyorum.
Evet efendim, resmen ant içiyorum: Bundan böyle ne Hülya Avşar’ın ne de İbrahim Tatlıses’in medyada en çok yer alan ünlü sıralamalarında liste başı olmalarına hizmet edeceğim. Şahsi mütevazı katkım, yanisi bir çentikçik, eksik kalıversin...