Aranan Popstar bulunmuştur

Bundan birkaç yıl önce Neşe Düzel'in bir sosyologla yaptığı, Türk halkının psikolojisini sorgulayan röportajdan çıkan sonuç, yanlış hatırlamıyorsam başlığa taşınmıştı: ‘‘Türk halkı borderline...’’

Tahminen geçen yıllar içinde yaşadığımız toplumsal travmalar neticesinde, psikolojik envanterimize birkaç maraz daha eklenmiştir, ne dersiniz?.. Ben diyeyim paranoid şizofreni, siz deyin nevroz, ben diyeyim histeri, siz deyin sosyopati...

HSBC Genel Müdürü Piraye Antika'nın yaşanan felaketle ilgili beyanatını okudunuz mu? ‘‘Hiçbir zaman aynı insan olmayacağım’’ diyen Antika da felákete yakından tanık olan birçok kişiyle aynı cümleyi kurmuş: ‘‘Önce deprem oluyor sandım.’’

Anlaşılan o ki, 1999'da yaşanan depremin anıları hálá taze, duvarlardan yükselen o öfkeli uğultu, hálá kulaklarda...

Peki deprem mağduru on binlerce insanın bugün ne durumda olduğunu en son ne zaman düşürdünüz aklınıza? Misál, minicik elini Clinton'ın ağzına sokan bebek, şimdilerde dört-beş yaşlarında olmalı. Ruh ve beden sağlığı ne durumdadır acaba?

Geçenlerde gazetelerde yer alan üçüncü sayfa haberlerinden birinde, adamın birinin, ateş istediği kişiyi, üzerinde kibrit ya da çakmak olmadığı için öldürdüğü yazıyordu. Şaşırmıyoruz artık böyle şeylere değil mi? Cinnet toplumunun bireyleri olarak, nicedir kanıksıyoruz bu gibi haberleri.

Düpedüz bir cinnet toplumuyuz, sokakta dolaşan insanların büyük bir oranı patalojik vaka ve bunu dile getirmek, ne hazindir ki málûmu ilan etmek...

Geçen haftanın en büyük bombası neydi peki? Popstar'ın Raj Kapoor'u Bayhan'ın cinayet suçundan hapis yattığı, hapisten çıktıktan sonra da bir başkasını bıçakladığı için hál-i hazırda arandığı çıktı ortaya. Eeee?

Bana sorarsanız, bu ‘‘faça’’ olsa olsa Bayhan'ın imajına cila çeker. Nedir ki yani?

Memlekette sabıkası olmayana kız bile vermeyecekler yakında. TBMM, ilkokuldan hasbelkader mezun olmuş, sabıka dosyası tuğla kalınlığında nice vatan evladı barındırıyor. Cinayet sanığı birçok kişi, tekrar tekrar seçilip dokunulmazlık kılıfına bürünüyor. Bayhan pop yıldızı olmuş çok mu?

Ben kendisine şimdiden, uzun süreceğini tahmin ettiğimiz müzikal kariyerinde başarılar dilerim. Hatta, bu fırsatı kaçırmamasını ve elde ettiği şöhretten daha fazla nemalanmak için politikaya atılmasını da salık veririm. İlk albümünün çıkış parçası olarak da Cengiz İmren'den bir beste istemesini öneririm. Türkiye'nin şimal yıldızına yakışır mı yakışır...


Ah minel aşk!

Aşk dediğiniz ne acayip şey değil mi? İnsana yemediğini yediriyor. Bakınız Seray Sever gibi elit ve kültürlü bir küçükhanımefendi bile, Hakan Altun gibi ‘‘halktan’’ biriyle birlikte olabiliyor. Zooor zanaat... BÜ İktisat mezunu, iyi aile terbiyesi almış bir şöhretten böyle bir hamle bekler misiniz? Şebnem İyinam'ın Radikal gazetesinde Seray Sever ile yaptığı röportaj, sosyal hiyerarşi üzerine derin tefekkürlere dalmamıza ve gülmekten koltuktan düşmemize sebep oldu; Allah da Seray Sever'i güldürsün. Hakan Altun ile yaşadığı ‘‘ilk’’leri sayıp dökerken, şöyle cümleler kuruyor Sever: ‘‘Bana hayatımda kimse yenge dememişti, yenge dediler mesela. Bu tuhaf ama bir yandan da sıcak geldi. Ben insan ayırmam ama ayrık durduğumu da biliyorum galiba. Bir gün Çingenelerle oturup onlarla Çingene dansı da yapabilirim, Afrika'ya gidip onlarla da vakit geçirebilirim. Değişik çevreleri, yerleri ve insanları sevdiğimi biliyorum. Hakan'ın çevresi de acayip güzel, sıcak bir ortamdı. Saygıda kusur olmayan bir ortam. Bana yenge dediler diye gülerek anlattım ona, o da bana burjuvist dedi karşılığında. Ben burjuvist de değilim oysa.’’ Burjuvist olmadığı konusunda yemin etse başı ağrımaz zira terminolojide öyle bir yaratık türü zaten bulunmuyor. Gerçi yine de büyük konuşmayalım; belki Seray Sever, Amazon ormanlarına yaptığı bir ziyarette kabile reisiyle ateş dansı filan yaparken ondan duymuştur.


Sarııı....

Ayıptır söylemesi, Ali Kazma ile Tolga Yüceil'in bir sene boyunca GS'yi adım adım takip ederek çektikleri, el emeği göz nuru film ‘‘Eski Açık Sarı Desene’’nin ham görüntülerini, film vizyona girmeden çoook önce izleme şansımız olmuştu. Onca malzemenin bir filme sığdırılamayacağı belliydi zaten... Kim akıl ettiyse tebrik etmek isteriz; filmden arta kalan görüntüler, şimdilerde Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi'nde sergileniyor. 12 ekran ve bir projeksiyondan oluşan video enstalasyonu ‘‘Geriye Kalan’’ 10 Ocak’a kadar görülebilir. Özellikle GS taraftarlarına hararetle tavsiye edilir.


Ne iş olsa yaparım


Hem aşktan hem TV starlığından konu açılmışken, Ben Evleniyorum vakasından dem vurmadan olmaz. Akvaryum evinden ikincilikle mezun olan çiftin erkek ayağı Kaan Taşdelenler, bir röportajda, evdeyken eski karısının annesinden gelen ve kendisiyle ilgili zehir zemberek ithamlar içeren mektup sayesinde şöhretinin katlandığını söylüyor. ‘‘Amaç evlenmek miydi, yoksa kazanacağınız ün yeterli olacak mıydı?’’ sorusuna verdiği yanıtsa şöyle: ‘‘Ben ünlü olmayı düşünmemiştim, programın bu kadar rağbet göreceği aklıma gelmemişti. Tanınmamız benim farklı düşünmeme neden oldu, meslek değişimi diyebilirim. Turizm mezunuyum, bazı otellerde yiyecek içecek müdürlüğü yaptım fakat şimdi kendimi müziğe atıyorum. Çok iddialı ve güzel bestelerim var, sözü ve müziği bana ait olan. Albüm çıkarmak istiyorum ve sponsor şirket arıyorum. Televizyonda (Nazan'la) birlikte bir şeyler yapabiliriz, her şeyi yapabilirim.’’ Brrrehhhh! Benim Taşdelenler’den bir ricam olacak. Bulursa öyle naif bir şirket, rica ederiz bize de haber versin. Küçük tefek birkaç proje bizde de mevcut yani... Misál, elimizde çok şahane, en gıcırından, uygun fiyata bir Boğaz Köprüsü ve Galata civarında konuşlanmış tarihi bir kule var; Galata Kulesi diyorlar... Satmayı düşünüyoruz; Kaan Bey belki aracı olurlar?
Yazarın Tüm Yazıları