Paylaş
Ne zaman dükkânının önünden geçip selamlaşsak el kaldırması, mimikleri hiç değişmiyor!
Orhan Amca ile eski Adana’yı, esnaflığı konuştuk. Ama asıl konumuz ona bu sene verilecek olan “Ahilik Ödülü” tam 50 seneyi devirmiş meslekte. Ve Adana Esnaflar Odası onu görmezden gelmemişler, takip etmişler ve ödüle layık görmüşler.
Fotoğrafları çeken arkadaşım Cenk İdaye ile hayranlıkla baktık bütün antika işlerine. Fotoğraf çekimlerinde “Çok teknolojik kaçıyor bunlar” diye Cenk bir kenara itiyor benim malzemeleri ve sonra başlıyor deklanşöre basmaya…
“Abidinpaşa’nın yollarında portakal ağaçlarının olduğu yılları bilirim ben” diyor… Yılmaz Güney ile olan fotoğrafını gösteriyor… Ve sonra jilet gibi giyinip yakasına taktığı Atatürk rozetiyle başlıyor bize anlatmaya…
Orhan Onat kimdir biraz tanıyalım?
Aslımız Kilisli ama ben 1941 senesinde Adana’da doğmuşum.3 kardeşiz, 2 oğlan bir kız.
Radyo televizyon işi babadan geçme meslek mi?
Eskiden maddi durumlar iyi olmayınca yazları 2-3 ay çırak olarak verirlerdi. Bende ilkokuldan sonra marangoz dükkânında çalışırken aile dostumuz Mustafa Siphayi geldi “Orhan gel, seni bu meslekten alıp radyocu yapacağız” dedi ve başladım.
50 senenin adımı o zamandan mı?
Hayır! Onu karıştırırsak sene epey bir artar. 13 yaşında başladım, 1953’te, 62 sene yapar!
Mesleği öğrenmek önemli, ustanız nasıldı?
Rahmetli Ömer Pekin diye ustam vardı, askere gittim geldim, bir yerde kalfa olarak çalışıyordum geldi dedi ki “Gel kalfalığı bırak” sonra gitti bir dükkân buldu, açtı “Al dükkânın” dedi. Mesten Hamamı’nın orada.
Eski esnaflık nasıldı, şimdi ki nasıldı?
O zamanlarda birlik vardı, saygı vardı, düzen vardı. Düşünsenize o yıllarda ustam benim kiramı verip, dükkân açtı. Şimdi kim yapar?
“Ben siftah yaptım, o yapmadı. Ona gidin” muhabbeti gerçekten doğru mu?
Doğruydu tabii ama çok yoktu. Ama mesela gelip bana birini sorduğunda tarif ederdim, usta sen yap o zaman dediklerinde yapmam, orayı tarif ederim hala da böyleyim.
Hala radyo televizyon tamiri var mı?
Var tabii. Bak mesela bu elimdeki 1957 Chevrolet’in radyosu. Biz bu radyolarda yetiştik, bu radyolardan benim kadar anlayan artık kalmadı.
Siz nasıl ustaydınız?
Yanımda çalışan 5 işçi vardı. Hep onlara “İşi korkmadan yapın, müşterinin malına zarar vermeyeceksiniz, görmediğiniz bilmediğiniz şeyi mutlaka soracaksınız” derdim. Gün geldi defter aldım, bazı akşamlar onlara ders verirdim. Ve onlara “Benim yanımda askere gidene kadar çalışın sonra gelin bir yıl daha durun ama sonra size dükkân açalım” derdim. Neden onları kendi dükkânıma bağlayayım? Evlenip yuva kuracaklar ben ne kadar doyurabilirim ki onları?
Şimdi 50. Yılınız ve Adana’da Ahilik ödülü size veriyorlar! Ne hissediyorsunuz?
Çok mutluyum. Bilhassa bu yaşa kadar… Ne bileyim… (Gözleri doluyor) Kimseye bir zararım olmadı.
Biliyor muydunuz size verileceğini yoksa sürpriz mi oldu?
Hayır bilmiyordum. Oda Başkanımız Kazım Barışık’a teklifte bulunulmuş.
Acaba 50 yılı dolduran kaç kişi vardır?
Vardır da ama çok kişi de hayatını kaybetti.
Hayalinizde bu ahilik ödülü var mıydı?
Tabii ki. Kendi kendime hep derdim, bir insan bir yaşa geldiği zaman kimse vermese bile odanın vereceği bir takdirname verilse keşke derdim. Ama Kazım Barışık 11-12 senedir bunu sağolsun yapıyor.
Bir de yılın ahisi var değil mi?
Evet, bütün ahilik ödülünü alanlar arasından seçiyorlar.
Kim bilir belki de onu da siz alırsınız!?
Keşke, olsa isterim ama bilinmez. Mutlaka ki kriterleri vardır.
Şimdi bu elimdeki eski fotoğraflara da bakıyorum, yanlış anlamayın iyi bir laf edeceğim. Yürüyen tarih gibisiniz siz!
Öyle kızım. (Gülüyor)
(Beyaz kazaklı Orhan Onat)
Yılmaz Güney ile fotoğrafınız var, nasıl tanıştınız?
3. Altın Koza da tanıştık.
Yani 1971’de mi?
Evet. Masa masa gezip sohbet ediyordu sonra bizim yanımıza geldi, sohbet ettik. O günün anısı kalsın diye de fotoğraf çektirdik.
Eskiden dükkânlar erken açılırmış, şimdi pek de yok. Neden?
Çünkü esnaflık köylüye bağlıydı. Eskiden araba yoktu, eşekle, at arabasıyla, katırla çok erken saatte şehre gelip, öğlen çeker giderlerdi. Araba gibi yarım saatte ulaşamazdınız ki. Bu erkencilik oradan gelme. Şimdi 8 buçuk 9 olmadan dükkân açan yok.
O zaman mı daha iyiydi şimdi mi?
Tabii ki geçmiş yıllar. Eskiden ekmek bakkaldan alınmazdı, evde komşularla yapılırdı. Çamaşır bile komşularla yıkanırdı. Ama şimdi apartmandasınız karşı komşunuz size selam bile vermiyor.
Ayhan Sagay (Kelebek Ayhan) ile röportaj yaptığımızda o da dile getirmişti. “Asansöre biniyoruz gençler var selam vermiyorlar” demişti.
Çok severim Kelebek Ayhan’ı iyi bir dosttur. Doğru demiş.
Kelebek Ayhan demişken… Bu kadronun devamı var. Tanır mısınız?
Tabii ya! Hamit Deste de var, onlar ayrı bir gruptu ve çok hareketlilerdi.
Aytaç Durak’tan bahsetmiştiniz az önce sohbet sırasında, neydi mevzu?
Evet, Aytaç Durak sanat okuluna gittiği dönemlerde bizim vergi dairesinin oradaki dükkândan ayrılmazdı. Elektrik bölümünde okuyordu.
Desenize sizin dükkan baya uğrakmış?
Tabii ya çok gelen giden olurdu mesela Erdal Acet, Mustafa Acet yüzücü bunlar. Bir Kartal Yaşar vardı.
Yenilmez Armadalar de4ğil mi?
Evet.
Madem girdik spora o halde soruyorum Adanaspor mu Adana Demirspor mu?
Adana Demirspor ama yazık ettiler kendilerine.2-3 maçı kaybettiler.
Geçmiş yıllarda ne kadar başarılı oyuncular çıkmış değil mi?
Tabii ki. Füze Selami o tarihin en büyük kalecisi Turgay Şeren’e orta sahadan kaleye gol atıyor, lakabı da ortaya çıkıyor.
Hakikaten ne güzelmiş o yıllar!
Bizim bu nehir çok etkiliymiş, orada yüzüyorlar öğreniyorlar. Tramplen atlamalar filan.
Kadınlar, erkekler çok bakımlılarmış. Hatta beyaz çorap çok önemliymiş filan?
Tabii ya çok önemliydi, bak şimdi de giyiyorum. Bir de o yıllarda Bursa’da üretilen bir gömlek vardı, tiril tiril. Öyle elde de ütülenmez, kolacıya götürürdük. Adana’da %90 gençlerin giydiği gömleklerdi. Kıyafetleri terziler dikerdi. Manşetler, yakalar yedek dikilirdi.
Peki ya şimdiki gençler nasıl?
Hiçbiri giyinmesini bilmiyor. Televizyonlara sinir oluyorum, sen milyonların önüne kot pantolonla çıkıyorsun. Niçin şalvarla çıkmıyorsun da Amerika’nın köylüsünün giydiğini giyiyorsun!
Şuanda karşımda o kadar bakımlısınız ki, eski Adanalı havası bu olsa gerek?
Karşı tarafa saygı önemdir kızım bu.
Adanalının o yıllarda şık olmasını biraz da Fransızlara bağlamak gerekir mi?
yabancıların olduğu her yerde kültür farklıdır. Bu yurtdışı değil yurtiçi yabancılar için de geçerli. Bizim Adanalılar bir de çok uyum sağlayan insanlardır.
Bu plakları dinlemek ne hissettiriyor?
Çok şey. Biz bunlarla büyüdük, yetiştik. Bunlar tarih…
Madem Demirsporlusunuz. Son 3 haftaya girildi, neler söylemek istersiniz?
Bizi çok üzdüler, keşke çıkabilseydik çok güzel olurdu.
Henüz her şey bitmiş değil ama!
Oslamlı da iyi rakip.
Ziyapaşa yolunun nasıl açıldığını kayıt öncesi anlattınız, bir daha dinleyebilir miyiz?
Bir gün Adnan Menderes istasyondan inmiş bakmış değişik ağaçlık bir yer. Parmağıyla Ziyapaşa’nın olduğu yeri işaret etmiş. Parmağı ile gösterdiği yerden hemen yol açmışlar. Yoksa o yıla kadar kimse gelip oturmazmış buralarda.
Son olarak söylemek istedikleriniz?
Beni mutlu ettiniz. Böyle günlerde beraber olmak benim için çok güzel, çok duygulandırdınız beni. İnşallah başka zamanlarda yine daha çok konuşuruz.
Paylaş