Yaşananlar

Dursun GÜNDOĞDU
Haberin Devamı

VALİNİN MÜJDESİ

Sohbetin konusu hemen değişiyor. Vali, turizmden giriyor lafa... Cebinden bir kartona yazılmış notlar çıkarıyor. Üzerinde gelen-giden turist sayıları var. ‘‘Bakın beyler’’ diyor, ‘‘Şu ana kadar gelen turist sayısı 3 milyon 137 bin... Bugün, bu 3 milyon 150 bini bulur, yıl sonunda da 3.5 milyonu'...

Heyecanı ve gözlerindeki parıltı görülmeye değer... Sonra ağzından çok iddialı şöyle bir cümle dökülüyor; ‘‘Antalya 10 yılda çok büyük mesafeler katedecek. İstanbul kadar olmasa bile onunla yarışacak.’’

Keşke diyorum içimden, keşke... Diğer illerle Antalya'yı hiçbir zaman aynı kulvarda görmeyen ben, 10 yıl sonra Ankara ve İzmir'e tepeden bakacak olmanın mutluluğunu yaşıyorum o an...

Hiç de hayal gelmiyor valinin söyledikleri... Turizm bu... İspanya'yı İspanya yapan sektör... Düşünsenize... Sadece, başkenti Prag'a gelen turist bile koskoca ülkeyi, Macaristan'ı ayakta tutuyor. Ki, Almanlar'ın gözde kenti Antalya neden ihya olmasın...

Havalimanı yolundan söz ediyor vali bey... Ana yol ile servis yolu arasında kalan kilometrelerce uzunluktaki pislik yuvası çukurlardan... Burasını hafriyatla doldurup palmiyelerle süsleyeceğini söylüyor. Hatta, konuyu açtığı, Talya Otel Genel Müdürü Rezan Kulaksız, ‘‘100 metresini ben yaparım’’ demiş, onu aktarıyor bize... Neden olmasın?.. Yol boyunca, Tofaş'tan tutun, Mitsubishi'ye, Toyota'ya kadar bir sürü işletme var. Bunlar, kendi önlerindeki çukurları ağaçlandırsalar yeter...

HER TELDEN

SHERATON'ın 10'uncu yıl kutlama gecesindeyim. Kutlama programında, yetim çocuklar için AYÇOV yararına düzenlenen Cemil İpekçi'nin Levni 2001 defilesi var.

Harika bir gece... Önce, Antalya'ya yakışan müthiş bir defile, ardından muhteşem bir kokteyl... Kimler yok ki?.. Vali, Büyükşehir ve Muratpaşa belediye başkanları, rektör, garnizon komutanı, emniyet müdürü, Baro başkanı ile işadamları...

ATSO Başkanı Tunay Altınpınar, genel sekreteri Aziz Ertaş, eski garnizon komutanı emekli paşamız Yekta Numanoğlu ile bir köşede sohbet ediyoruz. Sabah'tan Haluk Üncel, ‘‘Antalya kabuğunu kırmış’’ diyor. Sonra, Altınpınar'a, bir defilede işadamlarının düzenlemesini öneriyor. Ben, lafa girip, sevgili Haluk'a, defilenin kimin yararına olmasını gerektiğini soruyorum. Cevap Altınpınar'dan geliyor; ‘‘İşadamları yararına tabii ki...’’ Biz, bu cevaba katıla katıla gülerken, Vali Ertuğrul Dokuzoğlu'nun yanımıza geldiğini son anda farkediyoruz.

FALEZLERİN IŞIKLANDIRILMASI

Ve, benim sürekli yazdığım, yazmaktan hiç bıkmayacağım konuya geliyor sıra... Daha doğrusu ben açıyorum konuyu... Yani, falezlerin ışıklandırılmasını... Bence falezler Antalya'nın en önemli özelliği... Gündüz çok güzel... Gece ise berbat... Konu açılınca anlıyorum ki, valimiz, bu konuda benden de dertli... Ama, epey girişim yapmış. Mesela, Konyaaltı Belediye Başkanı Muhittin Böcek'e, ‘‘Valilik Konağı'ndan Konyaaltı'na kadar olan bölümün ışıklandırma projesini sen yap’’ demiş. Konaktan Kaleiçi'ne kadar olanını da valilik olarak kendi üstlenmiş... Lara'ya kadarki bölümü de, Talya, Dedeman gibi oteller ve o bölgede yer alan işletmecilere vermeyi planlamış. Ama, o gün bugün kimseden ses çıkmamış.

Vali bey, bunları anlatırken, benim gözüm sürekli ATSO Başkanı Altınpınar'da... Acaba, işin ucundan tutacak mı, diye bakıyorum gözlerine... O ışığı görünce de, ihaleyi yıkıyorum kendisine... ‘‘Sayın valim’’ diyorum, ‘‘Bu işi yapsa, yapsa ATSO yapar’’... Altınpınar, ‘‘Tamam’’ deyince de, sevgili Haluk son noktayı koyuyor; ‘‘Dursun ile ikimiz bu işin sonuna kadar takipçisi olacağız.’

Bilin bakalım

Yolun ortasında, aheste aheste seyreden bir minibüs düşünün... İçindeki yolcular ise tam aksine feryat figan...

Hepsi ayakta... Korku yüzlerinden okunuyor. Bazıları cama yapışmış avazı çıktığı kadar bağırıyor. Kaldırımda yürüyenler minibüsün içinde ne olduğunu çözmeye çalışırken, arkadan üstü başı kan revan içinde biri koşuyor. Derken, minibüs, öndeki araçlardan birine çarparak duruyor. Eli yüzü kan içinde, minibüsün arkasından düşe kalka koşturan bu adam kim olabilir?..

a-) Minibüstekilerden birinin bıçakladığı adam

b-) Minibüsün çarptığı yaya

c-) Şoförden parasının üstünü almayı unutan yolcu

d-) Ambulans gelmeyince hastaneye minibüsle gitmeye çalışan bir yaralı

e-) Hareket halinde iken, tükürmek için kapıyı açınca yere düşen minibüs

şoförü

Boşuna, ‘Ya şundadır, ya bunda' demeyin, doğru cevabı ben size hemen vereyim. Yukarıdaki sorunun doğru cevabı, ‘e' şıkkı...

Ve, ayniyle vaki olmuş bir olay...

Hem de, bizim Serbülent Özkan'ın yakınının başından geçmiş.

O haklı

Nuran Otluoğlu aradı... Otluoğlu, geçen pazar, Haftanın Sohbeti'ne konuk ettiğim, özürlü avukat... Rotaryenlerden 2000 yılı Meslek Onur Ödülü aldığı için bugünlerde çok mutlu...

Beni aramasının iki nedeni var. Biri teşekkür, diğeri bir düzeltme... Ben sohbette, avukat hanımın, Hazine'deki daire amirinden behsetmiş, giriş yazısında, ‘‘Amiri, özürlü olmasını gerekçe göstererek, avukatlık mesleğini yapamayacağını söylüyordu. Ama, tüm bu sözler onu kamçıladı’’ demiştim.

Otluoğlu, sohbeti okuyan eski, yeni tüm amirlerinin kendisini aradığını söyledi. ‘‘Oysa ben, Hazine'dekilerden değil, çalıştığım eski kurumdaki bir amirden söz etmiştim’’ derken bile üzüntüsü sesinden belli oluyordu.

Ne diyebilirim ki?..

Çünkü haklı...

Ünlü sözler

‘‘Söyleyecek yalan bulamayanların başvurduğu son çare, gerçektir.’’

Murcel Lenour

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları