Yaşananlar

Haberin Devamı

Yanlış çağrı

AESOB Başkanı ve ATSO Meclis Başkanı Orhan Tolunay, esnafa çağrı yapmış. Efendim, sıkıntıdan kurtulmak için geceleri de dükkanlarınızı açın mış... Hikaye... Gündüzün suyu mu çıktı?..

Mesele, gece, gündüz meselesi değil... Plan, program, koordinasyon, meselesi...

ALIŞVERİŞ PLANI

Ey esnaf... Evet, sen... Soruyorum... Sen, şu anda içinde bulunduğun dükkanı açarken, esnaf odasından kimse gelip, ‘‘Burada, bu işi yapamazsın. Çünkü, senin yapacağın işi, şu anda burada şu kadar kişi yapıyor. Zarar edersin’’ dedi mi?.. Hayır, hayır, hayır... Demezler, onlar makbuz karşılığı alacağı Törkiş liraları bilirler... Esnaf batarken, dükkanlar birbiri ardına kapanırken, hem AESOB'un, hem ATSO'nun kasası, nasıl oluyor da kabarıyor, ben işte onu anlamıyorum.

Sevgili Orhan kardeş... Bırakın gece dük

kan açmayı veya açmamayı gelin şu Antalya'nın alışveriş planını çıkarın. Misal; yeni yerleşim yerleri dahil, hangi sokakta, hangi dükkana ihtiyaç olduğunu tek tek saptayın. Marketin yanına market, kasabın yanına kasap açtırmayın... Ya da, aynen Dönerciler Çarşısı veya Ayakkabıcılar Çarşısı'nda olduğu gibi çeşitli meslek dallarını birarada toplayın. Belediyeler de bu işe hayır demez.

Eğer, AESOB veya ATSO olarak sen dileyen dilediği ticareti, dilediği yerde yapar diyorsan, onu bilemem. Ama, ben sitelerdeki veya tatil köylerinde çarşı formülü gibi bir çözüm öneriyorum. Buralarda, tüm dükkanların kuyumcu veya market olmasına kim izin verebilir. İzin verse bile, kim buradan para kazanabilir.

Yanyana 20 tane, 30 tane giyim mağazası varsa, 24 saat açık tutsan ne yazar, tutmasan ne yazar.

İyiliğin bedeli

Kadrİye Çiftçibaşı dertli mi, dertli... Dertli olmakta ise bana göre çok haklı... İyilik yap, kötülük bul derler ya, onun gibi bir durumla karşı karşıya kalmış. Dinledim, üzüldüm.

Ne olduğunu anlatayım... Antalya'da Sokak Çocuklarını Koruma Derneği adında bir dernek var. Kadriye hanım, işte bu derneğin başkanı... İnanılmaz bir mücadele verdiğinin en yakın şahidiyim. Hatta, yanılmıyorsam, sokaktan kurtarmaya çalıştığı tinerci bir çocuk tarafından da bıçaklanan biri... Buna rağmen yılmadı, çalıştı, didindi, çocukların barınacağı bir Umutevi yarattı. Bugüne kadar da, dernek olarak onları, yedirdi, içirdi, yatırdı. Meğer, bunları yaparken suç işliyormuş. Yasaları çiğniyormuş. Vali Ertuğrul Dokuzoğlu, bir gün yüzüne karşı şunu söylemiş; ‘‘Siz iyilik yapıyorsunuz ama yanlış yapıyorsunuz. Eğer, çocuklardan biri Umutevi'nde ölse yaptıklarınızı kimse göz önüne almaz, kelepçeyi yersiniz. Çünkü, 2728 Sayılı Yasa'ya göre, yaptığınız şeyin adı, küçük yaştaki çocukları alıkoymak ve ölüme sebebiyet vermektir. Bunun cezası da 6 yıldır.’’

DEVLET KUCAK AŞTI

Düşünebiliyor musunuz?.. Siz, iyilik yaptığınızı zannederken, aslında çok büyük bir sorumluluk altına girmişsiniz farkında değilsiniz.

Geçenlerde, bu sorun çözüldü de, Çiftçibaşı rahatladı. Devlet, Umutevi'ne kol kanat gerdi. Umutevi yasal zemine oturdu. Ama, devletin kucak açması, burayı dernekten koparmadı. Belki harcamaların ana kaynağı olmaktan kurtuldu. Dernek, şimdi şunu yapacak. Bağış alacak, sokak çalışmaları yapacak, çocuklarla birebir iletişim kuracak.

Valilik, maddi anlamda destek sağlarken, Büyükşehir, Umutevi'nin kirasını ödeyecek, Muratpaşa hafta 5 gün yemek, Kepez ise ekmek ve su parasını karşılayacak. Emniyet, Umutevi'nin güvenliğini sağlayacak.

Elele verince, sokakta kuruyan daha ne umutlar yeşerecek bakın görün siz...

Bir garip siren

7 Mehmet'teyim. Birkaç gazeteci arkadaşla birlikte, Öger Tours'tan Hüseyin Baraner'in öğle yemeğinde... Turizm konuşuyoruz. Konuşmanın en güzel yerinde, bir acayip ses... Siren sesi... O kesin... Ama, itfaiye desem değil, ambulans desem hiç değil... Arkadaşlarla gözgöze geldiğimizde anlıyorum ki, onlar da bu sesten hoşnut değil.

Ses kesildikten sonra, neyse deyip yemeğe devam ediyoruz. Yarım saat geçiyor, geçmiyor aynı ses bir daha ortalığı çınlatıyor. Bu kez, düşüncelerimizi seslendirmeye başlıyoruz. ‘‘Bu nedir yahu...’’, ‘‘Nereden çıkıyor bu ses’’ diye birbirimize soruyoruz. Arkadaşlardan biri, burnumuzun dibindeki Aqualand'ı işaret ediyor.

BAŞKA YOLU YOK MU?

Meğer, bu ne idüğü belirsiz ses, dalga havuzu için çıkarılırmış. Yarım saatte bir çalar, oradakilere dalga havuzunun faaliyete geçtiğini haber verirmiş. Onlar da cumburlop havuza girerlermiş...

İyi de, bunu duyurmanın başka yolu yok mu?.. Doğrusunu söylemek gerekirse, o sesi ben ambulans sirenine benzettim. Kimi de dediğim gibi itfaiyeye... Eğer, ben turist olsam, sahilden yarım saatte bir duyulan bu sesleri işitsem, aklıma şu gelirdi; ‘‘Bu ülkede ne çok kaza oluyor yahu’’ veya, ‘‘Ne çok yangın çıkıyor.’’

Arkadaşlara sordum, Dedeman Aquapark'ta da vaziyet öyleymiş. Ama onun sesi, ‘‘Bom, bom’’ mu, ‘‘Bam bam’’ mı öyle çıkıyormuş.

Birilerinin turizmimize garezi var galiba?..

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları