Paylaş
Bir inat hikayesi
Burdur Belediye Başkanı Nejdet İlgün ile yemekteyiz. Eski başkan rahmetli Armağan İlci'nin yaptırdığı Serenler Otel'de... Burdur Gölü'nün kenarında şirin mi, şirin bir otel... Serenler, Burdur'da bir folklör oyunun adıymış, onun için koymuşlar bu ismi... Nefis bir terası var.
Yemek, işte bu terasta... Konumuz, Burdur ve siyaset üzerine... Burdur'da siyaset konuşulur da Demirel'den söz edilmezse, tadı tuzu olmuyor anlaşılan. Çünkü, masadakilerin iki lafından biri, komşu ilin bir zamanlar çoban Sülü'sü olan Süleyman Demirel...
Eeee, yatırım denilince devletin aklına hep Isparta gelirse, komşu il haliyle küsüyor. Başkan, bazı rakamlar verdi, Burdurluların bugüne kadar ellerinde pankart, cümbür cemaat neden Ankara'ya yürümediklerine şaştım. Bakın şimdi... Isparta ile Burdur arası 24 kilometre... Arabayla 20 dakika falan... 40 küsur yıl önce, her iki ilin nüfusu da 20'şer bin... Neden?.. Isparta'da ne varsa, Burdur'da da var da ondan. Devlet, üç kuruş Isparta'ya veriyorsa, diğer üç kuruşu Burdur'dan esirgemiyor. Çünkü, Demirel, o zamanlar sadece İslamköylü Süleyman... Ne DSİ genel müdürü, ne başbakan, ne cumhurbaşkanı...
Ancaaaak, bugün gelinen nokta çok garip... Arada uçurumlar var. Biri zenginlikte almış gitmiş başını, diğeri bırakın yerinde saymayı gerilemiş... Misal; nüfus Isparta'da 130, Burdur'da 60 bin olmuş... Peki niye?.. Burdurlu yatırım olmayan yerden göçmüş de ondan... Daha doğrusu göçmek zorunda bırakılmış. Bugün, sadece Antalya'da iki Burdur nüfusu kadar Burdurlu var. Bu konuda, bir de ikincilik rekoru kırmış. Hakkari'den sonra en çok göç veren il olarak.
Başkana sordum. Demirel'e anlatsaydınız ya derdinizi diye... Cevap hazırdı; ‘‘Demirel, 9 yıl adımını atmadı Burdur'a, ne konuşacaktık ki onunla’’... İnanılmaz değil mi?.. Isparta'ya zırt pırt giden Baba, Burdur'a ne havadan inmiş, ne de karadan gelmiş... Topu topu 20 dakikalık yol bu... Baba, bu konuda rekor sahibi de yapmış Burdur'u... Mesela, Baba'nın 9 yıldır adımını atmadığı iki ilden biri olmuş Burdur... Diğeri ise Bitlis...
Bitlis'in plakası 13... Hadi diyelim ki, 13'ü uğursuz rakam saydı da gitmedi, ya 15'in yani Burdur'un günahı neydi?..
Sohbetin bir yerinde dayanamayıp sordum. Başkanım, nedir bu Demirel'in Burdur'a gelme inadının altında yatan neden diye... Cevabı ne oldu biliyor musunuz?.. ‘‘Deve yüzünden’’... Tüm gözler bir anda başkana çevrildi. Ortalığı sessizlik kapladı. Başkan, beni ve masadakileri şok eden şöyle bir kelam ediverdi:
‘‘Burdurlular olarak yıllardır oturup düşündük, taşındık. Demirel niçin Burdur'a gelmez, nedir bu inadı diye... Sonra öğrendik ki, Isparta'da bir tek yerde inadı ile meşhur deve kesilir, eti yenirmiş. O da İslamköy... Hala öyledir. İnanmayan araştırsın.’’
Ne diyelim, başkan dediyse doğrudur herhalde...
İnsaf eyle
Yazgülü Aldoğan'ı, Siyasal'daki hocalığından bu yana tanırım. Hocalıktan gazeteciliğe uzanan yolda hep yakından takip etmişimdir. Uzun yıllar Günaydın'da beraber çalıştık. O İstanbul'da, ben Ankara'daydım... Şimdi, Posta'da yazıyor. Doğruya doğru, eğriye eğri bir üslubu vardır. Nalına mıhına derler ya, o türden yazılar kaleme alır.
Geçen bir yazısını okudum, hayal kırıklığına uğradım. Aspendos'taki opera ve bale festivali için gelmiş. ‘‘Turizmde fırsatlar ayı’’ başlıklı bir yazı döktürmüş. Son satırları okurken, onun adına üzüldüm, kahroldum. Daha doğrusu ona hiç mi hiç yakıştıramadım. Bakın ne diyor; ‘‘Antalya ve civarında kalan turistler otobüslerle akın akın antik tiyatroya geliyor.
Antalya'da tatil sadece deniz, güneş, yemek, animasyon değil, sanat ve kültür de oluyor, hem de en kalitelisinden! Antalyalılar da protokol icabı değil, ayaklarına kadar gelen bu güzelliği izleme zahmetine katlandıklarında ve çok sesli müziğe gönül verdiklerinde Devlet Opera ve Balesi, emek ve zahmetinin karşılığını almış olacak. Elbet bir gün...’’
Sevgili Yazgülü Aldoğan... Oldu mu şimdi?..
Sen, kalk İstanbul'dan bir gösteri için Aspendos'a gel, sonra Antalyalılar'a haketmedikleri laflar et...
Önce şunu söyleyeyim; Antalya'da kültür ve sanat turizmden çok çok önce vardı. Aspendos, Perge, Arykanda, Side... Say, say bitmez... ‘‘Sanat ve kültür de oluyor’’ demek, biraz abes kaçmış.
Gelelim asıl üzüldüğüm noktaya... Yani, Antalyalılar'ın çok sesli müziğe gönül vermedikleri hikayesine... Bu Antalya ki, devlet senfoni orkestrasının Nemrut'taki konserini organize etmiş bir kenttir. Orada ben de vardım. Gazeteci tayfasını saymazsak, tek bir İstanbullu, tek bir Ankaralı görmedim. Ya Antalya öyle miydi?.. Belediye başkanından, bürokratına, turizmcisine kadar oradaydı... Orkestrasının peşinde... En son örnek, Arykanda'dır... Aspendos'u turistlerin doldurduğunu söylemişsin. Doğrudur. Ama, senfoni için Arykanda'da dağ tepe tırmananlar arasında tek bir turist yoktu... Ama, Antalyalılar şehirlisi ile köylüsüyle oradaydı.
Aspendos'a gelmişken birşeyler yazmak iyi de, kırmadan, dökmeden, insaf ölçüleri içinde yazmak çok daha iyi...
Ünlü sözler
‘‘Bana bir mutluluk söyleyin ki acı karşısında elde edilmemiş olsun.’’
Margeret Oliphant
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş