Yaşananlar

Haberin Devamı

Babalar ve oğullar

GEÇEN hafta iki restorana gittim. İlk gittiğim eskiydi... İkincisi, daha yeni... İki yerin, belki de en büyük ortak özelliği, işletmecilerinin baba ve oğul olmalarıydı... Diğer benzer özelliklerini ise şahane manzara ve nefis yemek diye sıralayabiliriz.

Anlatacağım restoranlardan ilki, Cumhuriyet Meydanı'ndan Kaleiçi'ne inerken, 5-10 basamak sonra, sağda yer alan Hisar Restoran... İnanın, yıllardır Antalya'dayım. İlk kez kapısından girdim. Yat Limanı'ndan hep balkonunu görüp, acaba kimin diye, yarı gıpta, yarı merakla baktığım bu yer, meğer ev değil, bir restoranmış... Aynı zamanda da bar... Böyle bir manzarada bugüne kadar yemek yememem, benim için büyük kayıp gerçekten... Harika bir baba oğulla tanıştım orada... Her ikisi de müthiş, keyifli insanlar... Oğulun adı; Selim Baklavacı... Baba ise eski İstanbulsporlu futbolcu Mustafa Baklavacı... Baba, tam bir ayaklı kütüphane... istanbul'dan yıllar önce Antalya'ya yerleşmiş bir aile.. Ailenin bir seceresini çıkardılar, İngiliz soyluları yanlarında halt etmiş. Anlayacağınız, onlar da bizim soylulardan... Yani, paşazadelerden...

Manzara istiyorsanız alası var, yemek derseniz şahane... Eeee, bunların üzerine bir de keyifli sohbet... İnsan daha ne arar?..

YA DİĞERİ

Diğer babalı oğullu yer ise Konyaaltı'nda yeni açılan Deniz Restoran... Yüzme Havuzu'nun bitişiği... Bizim TRT Haber Müdürü Oğuz Erkır'ın çocukluk arkadaşı Adnan Erözen ile Antalyasporlu Arap Mehmet'in birlikte işlettiği huzur dolu bir restoran... Ben oraya, yine restoran iken aylar önce bir kere daha gitmiştim. Şu meşhur magandanlar ile yemek yediğim zaman.

HAKKINI VERDİK

Ama, eski çamlar bardak olmuş. İşletmeci dahil, her şey yenilenmiş... Genişlemiş... Konyaaltı ve Lara sahillerini birlikte kucaklayan temiz, pırıl pırıl bir mekan olmuş. Bence manzarası kadar yemekleriyle de iddialı... Bizimkiler, tereyağında yapılmış yoğurtlu bir koç yumurtası yediler, sonra da işletmecinin yakasına yapıştılar; ‘‘Aman ha, bu yemek buranın spesiyali olsun’’ diye... Adnan beyin Sadık diye bir oğlu var. O da dört elle sarılmış işe... O gece, televizyonda seyretmiş taze bir haberi getirdi hemen bize; ‘‘Fatih Terim Fiorentina ile anlaşmış.’’

Eeee, bir rakı sofrası için, bundan daha güzel lezzetli sohbet konusu olur mu?..

Biz de hakkını verdik yani...

Harem-selamlık

Antalya, Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi...

Acaba, öyle mi?.. Gerçekten öyleyse, bu sadece masmavi denizi, altın sarısı kumsalı, pırıl pırıl güneşi ve tarihi ile mi sınırlı?..

Ya insanları...

Onlar, dünyaya bu pencerenin neresinden bakıyorlar.

İşte, size bir örnek...

5 yıldızlı bir otel... Falez'deki bir düğün... İki insanın, dış dünyaya yansıtılmak istenmeyen birlikteliğinin kapalı kapılar ardında ilanı... Yani; harem-selamlık bir düğün...

İÇKİSİZ DÜĞÜN

Gelinin adı Afra Gonca... Damat Musab Ayvacı... Antalyalı işadamı, Tuna İnşaat'ın sahibi Nevzat Ayvacı'nın oğlu...

O gece, Falez Otel'in Olympos, Perge ve Aspendos salonlarını düğün için kapatmışlar. Perge'de sadece kadınlar var. Diğer iki salon ise erkeklerin...

Davetli 650 kişi o gece, harem-selamlık bir düğüne tanık oluyor. Tek kadeh içkinin tüketilmediği bir düğüne...

DÜNYA KENTİ

Bir zamanlar, bir kadının yönettiği tarihi Perge Kenti'nin adını taşıyan o salon, belkide ilk kez, bu kadar türbanlıyı ağırladı o gece...

Bir aşkın ürünü Aspendos'un adını taşıyan salon ise belki de ilk kez bu kadar erkek konuk etti o gece...

Ve, onlar, kendi dünyalarında eğlenirken (!), o gece siz, biz, hepimiz, Antalya'yı kimbilir kaç kere daha dünya kenti ilan ettik.

Yine, yere göğe sığdıramadık...

Sorunun cevabı

Marshall Bölge Müdürü Kamber Akkurt'un, bilmece gibi bir sorusunu bu köşede yazmıştım. Sonra da size, ‘‘Haydi bilin bakalım’’ demiştim. Neydi o soru hatırlatayım. ‘‘Satıcının Allah kullanmayı nasip etmesin dediği, alan kişinin de, ‘Amin' diyerek karşılık verdiği alet nedir?’’

Telefonla arayanlara, karşılaşır karşılaşmaz, ‘‘Neydi o?’’ diye soranlara hep, bir dahaki yazıyı bekleyin, cevap orada dedim. Sadece bir kişi hariç, o da Ring Otel Genel Müdürü Necmi Gür... Çünkü, o bildi... Şimdi, hem sevgili Gür’ün söylediğini aktarayım, hem de cevabı vermiş olayım.

‘‘Ankara Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'ndan aldığım silahı veren görevli bana aynen öyle söylemişti. O soruyu okuyunca, aklıma silahı aldığım o gün ve o kişi geldi.’’

Ünlü sözler

‘‘Bir avuç sabır, bir kova beyinden daha üstündür.’’

Hollanda Atasözü

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları