Paylaş
Zaten anne ve babalar kendilerini ihmal edip, iyi yetişmeleri için hayatlarını çocuklarına adamazlar mı, kurban etmezler mi…
- Altısı kız, biri erkek yedi çocuk yetiştirdiğinizi, hepsinin lisans düzeyinde öğrenim gördüklerini, akademik meslekler edindiklerini biliyorum. Bunu nasıl başardınız?
- Şebinkarahisar’da dünyaya geldim. Osmanlı Türk devleti, yararlılıkları sebebiyle atalarımızı Alemdar olarak buraya, Sipahi köyüne yerleştirdi. Yörük’üz. Dokuz yaşına geldiğimde babam vefat etti. Üç kız kardeşim, ben ve annem, beş kişi olarak çileli bir yaşamımız oldu. Annem hizmetçilikle ailemizi geçindirmeye başladı. Çalışkan öğrenciydim. Tek kurtuluşum okumaktı. 1968’de İstanbul’da Yapı Sanat Enstitüsü ‘Yapıcılık Bölümü’ne kayıt oldum. Ardından Yıldız Teknik Üniversitesi (İDMMA) İnşaat Fakültesi’ne geçtim. Yetim ve yoksuldum, hizmetçi annenin çocuğu olarak okuduğumun şuurundaydım. Gece okuyup, gündüz inşaatlarda çalışarak okuluma ve aileme katkı veriyordum. İstanbul Sanayi Odası’nda ‘yevmiyeli memur’ olarak da çalıştım. İş kurdum ama tutmadı, sonra minibüs aldım, servis çektim.
- Okumak için ciddi mücadeleler vermişsiniz. O yıllarda, özellikle İstanbul’da öğrenci olayları da başlamıştı. Etkilenmediniz mi?
- Türkçü faaliyetlerin içerisinde oldum. Bir yandan çalışma, diğer yandan fikir hareketleri derken zaman zaman öğrenime ara verdim, okulu on yılda bitirebildim.
- Okul bitti iş, askerlik hayatı nasıl geçti?
- Memlekette darbe olmuş, 12 Eylül idaresi işbaşına gelmişti. mühendislik bürosu açtım; ama ofis işlerini pek sevmedim. Kapatıp, yedek subay olarak askere gittim. Askerliğim biter bitmez İller Bankası işleri aldım. Bursa ve İzmir bölgelerinde on şehrin içme suyu hatlarını yaptım. Dağ başlarında çalışırken yaban hayatın zarar görmemesi, hayvan nesilleri ve türlerinin korunması için 15 yıl özen gösterdim.- Nuri Bey, genellikle eğitimli insanlar fazla çocuk yapmazlar.
Siz 7 evlat ile ülke nüfusuna ciddi bir katkı verdiniz, bu nasıl oldu?
- Arkadaş çevremde bu kadar çocuğu olan yok. 9 yaşındayken annem 5. çocuğa hamileydi. Fakat babam genç yaşında, bir kazada hayatını kaybetti. Annem ölüm haberinin üzüntüsüyle düşük yaptı. Çocuk aklımla ‘babam yapamadı, ben 5 çocuk yapacağım’ diye kendime söz verdim… Nişan yaparken sevgili eşim ile konuşup ikna etmeyi başardım. Sağolsun anlayışla karşıladı… Onun hakkını ödeyemem.
- Ama beş derken 7 olmuş...
- Peş peşe beş kızımız oldu. Soyumuzu devam ettirecek bir oğlumuz olsun istedim… Babamın üç kızı, bir oğlu, babamın babasının 5 kızı, bir oğlu olmuştu… Hanımı ikna ettim. Hamile kaldı. Bir beklerken ikizler dünyaya geldi. 9 kişilik dev gibi bir ailemiz oldu.
- Hanımefendiyle nasıl tanıştığınızdan bahseder misiniz?
- Eşim Şerefnur bir tanedir. Çok anlayışlı, çocuklar için çok fedakardır. Görücü usulü ile evlendim. Üniversite sınavını kazanmasına rağmen çocukları yetiştirmek için kayıt yaptırmadı. 61 yaşına geldi o da. Bu kadar çocuk doğurmak ve büyütmek tabi bir anne için yorucu ve yıpratıcı oluyor.
- Çocuklarınızın isimlerini, yaşlarını, eğitimlerini ve mesleklerini öğrensek…
- İlk çocuğumuz İpek 1983 doğumlu, avukat olarak çalışıyor. Bir yıl sonra doğan Türkmen yüksek mimar... 1987’de doğan Gökçe işletme fakültesi mezunu. Ayça 1989’lu, çevre mühendisi. Aybike de işletme fakültesini bitirdi, 1990’da doğdu. İkizler, 1992 yılında dünyaya geldi. Kürşat makine mühendisi, Almıla ise sosyolog. Çocukların 4 ‘ü Bursa’da diğerleri İstanbul’da çalışıyor.
- Tüm çocukları okutmayı nasıl başardınız?
- Maddi manevi olarak hırpalandık. Çok zor oldu. Uykusuz, sıkıntılı, yorgun ve yetiştiremediğimiz zamanlar yaşadık. Özellikle kızlarımızın iyi bir eğitim almaları gerektiğine inandık. Kızların okutulması, meslek sahibi olmaları bir devlet politikası haline getirilmeli. Biz başardık, çok gururlu ve mutluyuz.
- 7 çocuğun da fakültelerde okutulması örnek bir olaydır. Tebrik ediyorum. Mesajınızla sohbetimizi tamamlayalım isterseniz…
- Sağlıklı, mutlu ve gelişmiş bir toplum için kız çocukları mutlaka okutulmalı. Ailelerin gücü yoksa devlet bunu üstlenmeli. Aile içinde iletişimin çok önemli olduğu, eşlerin, çocukların ve kendi aralarında ki uyumun sürdürebilmesinin gerekli olduğunu hatırlatırım. Sevgi ve saygı zorunluluktur. Aile fertleri birbirine seni seviyorum diyebilse. Bizim kuşakların yaşam anlayışı, yetişme tarzları farklı, bizlerin de büyüklerinden öğrendikleri, gördükleri terbiyeleri var. Bazen katı, sert ve sinirli görülebiliriz; ama merhametliyiz ve bazen ifade edemezsek de yüreklerimiz sevgi dolu. Anne ve babalar zamanın ruhuna göre davranmaya çaba göstermeli... Gençlerimiz çok okusunlar, hayalleri olsun ve çok çalışsınlar.
Paylaş